Esra Küçük

Yüzünde Bir Yer, Sema Kaygusuz’un yayımlanan ikinci romanı. Kaygusuz’un romanları birbiriyle benzerlik içinde olsalar dahi hikayelerinden alışık olunan sade ve rahat anlatımdan uzak kalmalarıyla dikkat çekiyorlar. Özellikle ikinci roman, Yüzünde Bir Yer, dil ve anlatım bakımından tüm kitapları arasında farklı bir yerde durur. Ahenkli fakat okuyucuyu zorlayan bir anlatımı tercih etmiştir yazar. Gitgide büyüyen, genişleyen daireler çizilir satır aralarında. Bazen de irili ufaklı zikzaklarla hikayeden tamamen kopup sonra birden geri dönülür. Kitapta işlenmek istenen bir takım konu ve imgeler de bu duruma yol açmış olabilir elbette.

Kaygusuz, romanında çok sayıda imge ve başlık oluşturmuş. Tekrarlanan imgeler üzerinden devam eden hikaye böylelikle biraz yavaşlıyor. “Tüh” ve “Ah” adlı iki bölümden oluşan kitapta bu iki kelimenin etkisi romanın bütününe sirayet ediyor. Bu nedenle sayfalar çevrildikçe büyüyen bir yakınmanın varlığından söz edebiliriz. Hikaye, ana karakteri sürekli takip edip gözlemleyen bir anlatıcının ağzından aktarılıyor. Kitap, “Utancını biliyorum” diye başlıyor zaten. Anlatıcının hem çok içeride hem de sonuç olarak dışarıda olan konumu, sarmalayıcı bir okuma zevki verirken, hikayeyle okur arasına yerleşen bir mesafeyi de beraberinde getiriyor. Okuyucu bir süre sonra anlatıcıyla birlikte izlemeye, gördüklerinden anlamlar çıkarmak için dikkat kesilmeye başlıyor. Ancak bu durum, hikayeyi bir başkasıyla birlikte takip ettiğin hissini yok etmekte de zorluk yaşatıyor.

Romanda ele alınan başlıca karakter, figür ve hikayeler arasında; Hızır, incir ve incir ağacı, İlyas, Zülkarneyn ve yenilmez ordusu, İbrahim ve İshak Peygamberler (Hikayede Hz. İbrahim’in kurban etmeye niyetlendiği oğul, İsmail değil İshak olarak geçiyor. Bilindiği gibi bu, kıssanın Eski Ahit versiyonu), Hıdrellez, Munzur Dağı ve 1938 Dersim olaylarını sıralayabiliriz. Hikaye genel hatlarıyla tüm bunlar üzerinden akıyor.

Dersim olaylarından romanda bir yakınma haliyle söz ediliyor. Romandaki kahramanların birçoğunun hayat hikayesi de bu olay üzerinden devam ediyor. Dersim’de olanlar ve sürgün, romanda tekrar tekrar dönülen bir eksen oluyor dolayısıyla. Oradaki acının resmedilmesi gibi bir uğraşın içerisinde yazar. Ancak bu sertlik, bir süre sonra yaşanan acı üzerine çalışmaya dönüşüyor. Yün yatakların arkasına saklanan bir aile mitralyözle taranırken havada uçuşan kanlı yün topaklarından, ölü annesinin memesini emmeye çalışan bir bebeğin çabalamasından, o bebeğin açlıktan ölmesin diye süngülenip nehre atılışından, cesetlerin yüzdüğü Munzur Nehri kana kesince içecek bir damla su bulamayanların söğüt dallarını ateşe tutarak ağacın özsuyunu emmelerinden, askerlere yerini belli etmesin diye avaz avaz ağlayan oğlunu boğan bir annenin üç gün sonra kendini kayalıklardan aşağı bırakışından, üst üste yığılan cesetlerin uzaktan bakınca nasıl da çul tınazlarını andırdığından bahsediliyor.

Romanın karakterlerinden Zülfü, Dersim’de yaşananları zihninde sürekli tekrar eder. Celal, ailesiyle bir mağarada saklanırken askerlerin yaklaştığını görünce karısını ve çocuklarını boğazlamıştır. Alevi dedesi Frik Dede, kimseyle hiçbir şey konuşmaz ancak bazen sazından yürek sızlatan ezgiler çıkarır. Tüm bu anlatılar ise, romandaki acı yükünü okurun omuzlarına bırakır.

Kaygusuz’un romanında çok az diyalog var. Genelde uzun betimlemeler ve anlatıcının her şeye hakim monologlarıyla devam ediyor hikaye. Bazı bölümlerde çeşitli bilgiler veriliyorsa da özellikle bir bilgi verme çabasından söz edilemez. Zaten yazarın olanca gayreti biçimlendirmek üzerine. Kullanılan dil oldukça duygu yüklü. Lüzumsuz bir duygusallık değil bu. Anlatılan hikaye ve karakterlerin ardındaki duyguya işaret etme çabası. “Adam imrendirici bir rahatlıkla müziği kuşanıyor, her bir tartımın hakkını vererek gövdesini açığa vuruyordu. Her başını geriye atışında ıslak saçlarından savrulan ter küreleriyle birlikte yaşadığı hazzı cömertçe saçıyor, çevresindeki insanlar eski tanıdıklarmış gibi izleyenlerin gözlerinin içine bakarak gülümsüyordu,” gibi bir betimlemeyle duygu yüklü kalıcı fotoğraflar oluşturuyor yazar romanında.

Sema Kaygusuz’un romanlarında geleneksel masalların, Anadolu efsanelerinin, büyüsel bir anlatımın izlerine rastlanır. Anlatımları çözüm arayışı ya da sadece bir tepkiyle yola çıkmışlık hissi barındırmaz. Ancak hikaye bitip de kitabın sonuna geldiğinizde; elinizde insanoğlunun acılarının resmedilmiş olduğu büyük bir harita tuttuğunuz hissine kapılabilirsiniz. Romandaki karakterler; yalnızlık, korku, yoksulluk ve karşılıksız aşk gibi acıların her birini temsil etmekle görevlendirilmişlerdir sanki. Tüm bu acıları yüzlerinde saklı tutarlar ve bütün hikayenin, kurulan onca cümlenin tek amacı da; bu gizi ortaya çıkarma uğraşıdır.

babilcomdanalabilirsiniz


Yüzünde Bir Yer – Sema Kaygusuz

Metis Yayınları