Ayşe Ayhan

Herkes bilir ki kitaplar her zaman filmlerinden daha güzeldir. Yine de dayanamayıp bu filmleri izleriz. Özellikle fantastik bir kitapsa beyaz perdeye yansıtılan utançla birlikte bir parça da zevk duyarız izlerken. İtiraf edelim, koltuğumuza gömülürken tüm o büyülü sahnelerin tadını çıkarırız. Anlık bir histir belki. Ama arka plandaki müziğin etkisi ve sahneye yansıtılan efektler her şeyi çok daha güzel gösterir. Üstelik işin başka boyutları da ortaya çıkmıştır. 3D, 4D, 7D sinemalar peyda olmuştur.

İşte tüm bunları düşündüğüm bir gün aklıma şu geldi: Üç boyutlu sinema var da neden üç boyutlu okuma olmasın? Böyle bir durum mümkün hale getirilirse, bu, kitap okumanın hazzını iyi bilen bir okuyucu için Nirvana’ya ulaşmak gibi olacaktır. Peki, bunu nasıl gerçekleştirebiliriz?

Aslında çoğu öğeyi hali hazırda uygulayarak okuma zevkini katlayan çok kişi var. Yine de birkaç küçük eklemede bulunmanın zararı olmaz. İlk olarak akla elbette arka plan müziği geliyor. Trafikte sıkışıp kalmış bir otobüsün içinde kulaklıkla müzik dinlerken beynimizin gerisinde şarkıya klip çeken insanlar olarak, kitap okurken düşük bir ses düzeyi ile sözsüz müziklerin üç boyutlu okumamıza katkı sağlayacağını düşünüyorum. Kitaplara ya da türlere özel şarkı listelerine zaten artık her yerden ulaşabiliyoruz.

Bir diğer faktör ise mekân olacaktır elbette. Şunu başta eklemeliyim ki bir okuyucu iyi bir kitap bulduğunda nerede olursa olsun kendini dış etkenlere kapatarak kitabın içine gömülebilmelidir. Ama Paris’te küçük bir kafede geçen kitabı, hoş bir kitap kafenin sakin bir köşesinde kahvenizi yudumlarken okumanızın ne zararı olabilir? Peki ya elinizde trende gerçekleşen bir cinayet romanı varken gece yolculuk yapıyor olsanız? Veya yer altında geçen bir gerilim kitabını masanızın altında okuyacağınızı söylesem? Abartıyor muyum? Belki de… Bu konuda kendi sınırlarınızı belirlemek tamamen size kalmış.

Deneyimi çeşitlendirmek için sinema öğeleriyle sınırlı kalmamaya karar verdim ve kendime şu soruyu sordum. “Üç boyutlu okuma” dediğimiz deneyim bir sinema filminden başka neye benzeyebilir? Kesinlikle bir tiyatro oyununa… Peki, bir tiyatro sahnesinde en önemli dekor nedir? Elbette ışıktır. Arka plandan süzülen ışık sözlere gerek duymaksızın sabah, öğle ya da akşam olduğunu bize bağırır. Öyleyse okuma sırasında biz de ışık faktörünü kullanabiliriz. Mum ışığı her kitap türünde işimize yarayacaktır. Romantik ya da korku-gerilim… Fantastik ya da klasik… Düşünün. Bir Jane Austen romanı içindesiniz. Karakter gece kitap okumak ya da bir şeylere bakınmak için yatağından kalkmış. Elinde erimeye yüz tutmuş mumu ile misafir olarak kaldığı evde geziniyor. Ve siz bunları okurken yanı başınızda bir mum titreşiyor. Gözlerinizi bozmamak için mumun yanı sıra okuma lambasının ya da masa lambasının açık olduğundan emin olun. Eğer e-kitap okuyorsanız zaten böyle bir probleminiz de olmayacaktır.

Belki düşündükçe siz de okuma keyfinize keyif katacak bu deneyime ekleyecek bir şeyler bulursunuz. Hayal edin. Elinizde korku-gerilim kitabınız, koltuğunuzun bir köşesine sığınmışken, dışarıda gök gürültülü sağanak yağmur pencerenizi döverken, bir kenarda mumunuz titreşirken ve arka planda fark edilmeyecek kadar düşük sesle bir korku filminin müziği çalıyorken kendinizi kitabın başkarakteri olarak hissetmeniz kaçınılmaz olacaktır. 

Arka Kapak dergisi 14. sayı