Barış Yıldırım

Felsefeyi düşünce üretimi yoluyla düşünceyi etkilemenin bir biçimi sayacak olursak, felsefe tarihinin en önemli isimlerinden birisi de hiç şüphesiz Nietzsche olacaktır. Nietzsche’nin bilincini kaybettiği 1889’dan bir sene önce, önsözünü Deccal’i bitirdiği gün yazdığı bir eser olan Putların Alacakaranlığı; Tragedya’nın Doğuşu, Böyle Buyurdu Zerdüşt ve Ahlakın Soykütüğü Üzerine gibi başyapıtlarının ardından filozofun ulaştığı düşünce düzeyinin belki de en berrak örneklerini sunar. Kitap, Nietzsche’nin kendi alegorik düşüncesine dair kılavuz niteliğinde ipuçları taşır; Hıristiyanlık, ahlak, felsefe gibi tüm yapıtlarında mesele edindiği kavramlarına darbeleri keskin yeniden-bakışlar fırlatır. Kitap aynı zamanda kendi çağdaşı veya önceli sanat ve fikir insanlarına ilişkin değerlendirmelerini de kapsar.

Putların Alacakaranlığı’nın önsözü, “Tüm Değerlerin Yeniden Değerlendirişi Üzerine” olan Deccal’in tamamlandığı gün yazılır. Buradan hareketle, Putların Alacakaranlığı metni ve putları yıkma, parçalama, devirmeye dönük genel Nietzscheci çağrının, metnin psikolojik arka planını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Nietzsche’nin düşüncesinde her zaman var olan derin tarihsel bakış bu kitapta artık billurlaşma seviyesine çıkar. Deccal’i yazdıktan hemen sonra Nietzsche’nin Sokrates’in, Platon’un karşısına tekrar çıktığı ve Zerdüşt’ün nerede doğduğunu, tekrar ama daha açık ve parlak şekilde anlattığı yer bu eserdedir. Değerlerin yeniden değerlendirilmesi meselesi, Nietzsche’nin tüm felsefesinin temel yapıtaşını oluştursa da son dönem çalışmalarında daha sarih bir şekilde karşımıza çıkar. Filozofun tamamlayamadığı ve el yazısı düzeyinde bıraktığı Güç İstenci çalışması da yine değerlerin yeniden değerlendirilişi olarak isimlendirdiği çabanın bir ifadesidir. Bu el yazılarında Nietzsche, “en yüksek değerlerin değersizleşmesi” olarak nitelediği nihilizmin bir soy-kütüğünü geliştirmeyi tasarlamaktadır; amaç, “değerlerin yeniden değerlendirilişinin” araçlarını oluşturmaktır.

Bu nedenle Putların Alacakaranlığı, ismiyle müsemma bir şekilde karşımızda bir “eşik kitap” olarak belirir. Bu eşikte Nietzsche, temel görüş ve eleştirilerini bir çırpıda özetler ve kendi felsefesinin gizemli görünebilecek yanlarını açık yüreklilikle işaretler. Örneğin “30 yaşında yurdunu ve yurdunun gölünü terk eden” Zerdüşt’ün doğum yeri, bu çalışmasında Sokrates/Platon felsefesinin kökenlerine (daha doğrusu bu kökenlerin tam karşısına) kadar uzatılır. Nietzsche bir yandan Hıristiyanlığın gelişimini Sokrates’in fizyolojik çirkinliğine kadar indirger, diğer yandan da Platon’un göksel varlıklar uğruna yeryüzünü değersizleştirmesinin, göksel varlıkların kendileri de değersizleşmesine rağmen geri döndürülemeyecek bir yıkım olduğunu söyleyecek kadar düşmanını över. Nietzsche, Zerdüşt’ünü bu kitapta tam burada başlatır. Zerdüşt’ün hikâyesi ancak bu başlangıçla gerçek anlamına kavuşur: Değer yaratma zorunluluğuyla. Kitap, tüm Nietzsche okumalarının kendisine göre düzenlenmesini gerektirebilecek çokça ilke-bilgi taşır. “Özgür istenç” diye bir şeyin olup olamayacağı fikrinin, örneğin, Nietzsche’yi Spinoza’ya ne kadar yaklaştırdığı veya Nietzsche’nin ne türde bir anti-Darwinci olduğu bu kitaba referansla da tartışılabilir.

Putların Alacakaranlığı’nın sıkı okur için taşıdığı cazibe bu kadarla da bitmez. Nietzsche’nin keskin dilinden tarihin ve dönemin düşünür, romancı, müzisyen, şair, ressamları da payını alır. Dante “mezarlık edebiyatçısı”, Eliot bir “ahlak kadıncığı” olur; Homeros, Zola gibi isimler hakkındaki değerlendirmeler genel olarak sanatçı karakterine ışık tutar ve Dostoyevski için büyük övgü Nietzsche’nin derinlik dolu değerlendirmeleriyle buluşur. Bu anlamıyla, Nietzsche felsefesi için bir maymuncuk işlevi görebilecek nadir bir kitaptır Putların Alacakaranlığı. Bir filozofun, kendisi, felsefesi, geçmişi ve tarihin ve dönemin değerleriyle kendine güven dolu, müjde dolu bir hesaplaşmasıdır Putların Alacakaranlığı. Ve sorusu sıkıdır: Alacakaranlık? Putlar doğuyor mu yoksa batıyor mu? Nietzsche’nin kitapta dediği gibi: “Belki de bir tür ruh barışı!”

Putların Alacakaranlığı felsefeyi, tıpkı Zerdüşt gibi, bir bulmaca olarak görmeyi seven ve bütüne dışarıdan bakmanın yollarını arayan, derin entelektüel hazzı bilenler ve onunla tanışmak isteyenler için eşsiz bir kitap. Nietzsche’nin parıltılı dimağını damıtıp aktardığı bir 110 sayfa.

babilcomdanalabilirsiniz

Putların Alacakaranlığı – Friedrich Nietzsche
Çev. Mustafa Tüzel, Türkiye İş Bankası Yayınları