Nazlı Karabıyıkoğlu

Grace Paley, Ağustos ayında Yüz Kitap’tan çıkan İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden (The Little Disturbances of Men) kitabıyla ilk kez Türkçeye çevrilmiş oldu. Öyküleriyle tanınan Paley’i öykü tutkunları bilir. Öykülerini ancak İngilizce okuyabilen okurların yanında, bu çeviriyle birlikte yeni okurlar da kazanacak.

İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden, aynı zamanda bir öğretmen, şair ve sıkı bir aktivisit olan Paley’in ilk öykü kitabı. 1959’da basıldığında, otuz yedi yaşında olan Paley’e öykülerini niçin bu kadar geç yayımladığı soruluyor. Paley’in verdiği yanıt, sonraları niçin bu kadar az yazdığının da açıklaması niteliğinde: “Çok tembelim. İki çocuğa bakarkenki tembellikten bahsediyorum.” Tipik ev kadını, hatta biraz abartırsak neredeyse bir babaanneye benzeyen görünüşünün altında, çocuklarını yatırdıktan sonra öyküleri üzerinde incelikle çalışan, ironiyi kıvrak biçimde kullanabilen bir yazar Paley. Vietnam Savaşı’na karşı takındığı tutum ve bu konudaki faaliyetleriyle aynı zamanda karşımıza politik bir aktivist olarak çıkan yazar, savaş karşıtı düşüncelerini ve sosyal hayatın savaştan etkilenen yanlarını öyküleriyle yaşatıyor. Çarlık Rusya’sından kaçıp Amerika’ya gelmiş olan ailesinin Bronx’taki evinde doğan Paley’in son nefesine dek, savaşa hayır diyerek meydanlarda dolaştığını söylemek yanlış olmaz.

Rusça ve Yidişçe konuşulan bir evde büyümenin getirdiği dil esnekliği ile yazan Paley’in öykülerinde kahramanların tümü günlük hayattan. Karakterlerini konuşturmakta ve duygusal durumlarını cömertçe okuyucuya sunmakta Paley’in üstüne yok. Sıkışmışlıkla, çaresizlikle ya da bilinçsizlikte hissizleşen karakterlerin konuşmaları, onları iyi de kötü de olsalar gerçek kılan işlevi en güçlü öğeler. Amerika’da yaşayan tipik bir Yahudi ailesinin akşam yemeğine oturduğunda neler konuştuğunu hayal edin, sırf canı sıkıldığı için savaşa katılan kocasının ardında kucağında çocuklarıyla ve cebinde on dört dolarla kalan bir kadını ya da. Cinselliğe susamış bir yeniyetmenin bir klima satıcısının hayatını nasıl değiştirebileceğini, ergenlik çağında bir kızın çirkin bir askere nasıl tutkun olabileceğini, savaşın en acı gerçeklerini bile gülümseterek okutabilen öyküleri düşünün. Grace Paley’in kalemi, hayatın en tozlu ve acı yanlarını öykülerine sanki ‘hadi canım sen de!’ diyerek aktarıyor. O elbiseleri delik, yoksul yahut sarhoş ve aptal insanlar, acınası duruşlarını kaybedip katlanılabilir kişiliklere dönüşüyorlar. Aynı zamanda küçük insanların şahsi meseleleri, öyküler ilerledikçe büyüyor ve hepimizin meselesi oluyor. Paley, bu anlamda karakterlerini yemek yedikleri masa başından kaldırıp evimize getirebilen, konuşmalara bizleri de dâhil edebilen bir yazar.

İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden, on bir öyküden oluşuyor. Daha ilk öyküden Paley’in diline alışmaya başlıyoruz. Fazlasıyla alaylı bir dil bu. Haydi Güle Güle, Uğurlar Olsun adlı ilk öykü aslında nasıl biteceği belli olan bir öykü fakat okuma süresi boyunca okuyucuyu gülümsetip Paley’in alaycılığına ısındırıyor. Onu izleyen öyküler Hem Genç Hem İhtiyar Bir Kadın, Soluk Pembe Rosto ve En Gür Ses, tüm bu alaycılığın ve ironinin yanında sanki karakterlerini incitmek korkan bir hassasiyete sahip. 40’lı ve 50’li yılların kenar mahallelerinde yaşayan göçmen aile görüntülerini okuyucu için gerçek hâle getirerek başarıyı yakalayan öykülere devam ederken Hayattan Bir Beklenti öyküsünde duruyoruz. Paley’in tarzını anlamak için bire bir bu öykü.

“Kocam bir Noel öncesi, bana süpürge hediye etti. Hediyeye bak, beri gel. Kimse bunun iyi niyetle yapılmış bir şey olduğunu söyleyemez bana.”

Paley öyküye bir erkek sesiyle başlarken, kadın sesine bürünüp sonra çocuk sesiyle öyküyü sonlandırabiliyor. Söz konusu kitapta ve diğer kitaplarında yer alan öykülerinde de sık sık kullandığı birtakım karakterleri var. Örneğin Faith (Paley’in Hope adlı bir kız kardeşi vardı) burada İkinci El Çocuk Yetiştiricileri öyküsünde karşımıza çıkar. Faith, yazarın kişiliğine açılan en gerçek kapıdır, yazarın kişiliğini temsil eder. Yorgun, çocuklarına toleranslı anne tipi. Kuru, tekdüze bir sesle anlatır, sanki gözleri de yarı kapalıdır.

“Yumurtadan yana hayal kırıklığına uğramış iki koca vardı.

Ben de yumurtayı böyle sevmiyorum, dedim. Kendi yumurtanızı yapın o zaman. Aynı anda iç çektiler. Adamların biri silikti; diğeri soluk.”

Öykünün sonrasında bu iki kocadan Silik ve Soluk diye bahseder Faith. Kim bilir belki de Paley’in ilk ve ikinci kocalarının birer suretidir onlar.

Çocukluktan Kalma Bir Konu, Hepimizi Maymuna Çeviren Zaman ve Süzülen Gerçek öyküleri, hayatın trajik yanlarıyla dalga geçiyor gibidir. Her bir öykü, bir öncekinden ve bir sonrakinden çoğalıyordur sanki. Faith, apartmanın en üst katından bağırmış, aşağıdan Rose Teyze ona yine bağırarak cevap vermiştir. Sonra başka bir kahraman her ikisine birden bağırmıştır. Bu şekilde o apartman onlarca sesle, bağrışla, insanla dolmuştur. Okuyucuya ise bu seslerin peşinden 6-7 sayfada bir koşup soluklanmak kalmıştır.

Aylin Ülçer’in başarılı çevirisiyle Türkçeye kazandırılan İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden, Yüz Kitap’ın yapacağı çeviri dizisinin ilk kitabı. Ayrıca bu yazıyla beraber okuyuculara bir haber de vermiş olalım: Aldığım bir duyuma göre Yüz Kitap, incelikle sürdüreceği çevirilerine Claire Keegan’ın Walk The Blue Fields adlı eseriyle devam edecek ve ilerleyen zamanlarda öykünün yanı sıra denemeler de yayınlayacakmış.

Grace Paley’in yazar adaylarına derslerinde ve yaptığı konuşmalarda zaman zaman söylediği bir sözle kitabın kapağını kapatıyoruz: “Bildiğinizi yazmayın, bildiklerinizin içindeki bilmediklerinizi yazın.”

Not: Bu yazıda yazarın The Paris Review ile 1992 sonbaharında yaptığı söyleşiden, Joe Fassler’ın ‘Writing Almost Feels Like Method Acting’ adlı makalesinden ve yine yazarın The Boston Review ile 1976’da yaptığı söyleşiden faydalanılmıştır.

Bu ürüne babil.com‘dan ulaşabilirsiniz.

İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden – Grace Paley
Yüz Kitap