Nobel ödüllü roman yazarı Günter Grass, 87 yaşında hayatını kaybetti.

Günümüzde Gdansk adıyla Polonya’ya bağlı olan Danzig kentinde 16 Ekim 1927’de dünyaya gelen Alman yazar Grass, Almanya’nın Lübeck kentindeki bir hastanede bugün (!3 Nisan 215) hayatını kaybetti.

1999 Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Grass, sadece yetenekli bir romancı değil, aynı zamanda oyun yazarı, şair, heykeltıraş ve kendi kitap kapaklarının dizaynını yapan bir tasarımcıydı.

1959’da yayımlanan “Teneke Trampet” romanıyla dünya çapında ün kazanan Grass’ın aralarında “Kedi ve Fare” ve “Köpek Yılları”nın da bulunduğu birçok eseri de milyonlarca okura ulaştı.

Grass’ın, büyümek istemeyen Oscar isimli çocuğun gözünden İkinci Dünya Savaşı yıllarını anlattığı Teneke Trampet romanı daha sonra sinemaya da uyarlanmıştı.

Grass, 2012’de İsrail’in bölgedeki politikalarını eleştirdiği şiiriyle de tartışmalara yol açmıştı.

Nazi geçmişi hep tartışıldı
Biyografi yazarı Michael Jürgs, Grass’ın çocukluğunun geçtiği ortamı “A Childhood between the Holy Spirit and Hitler” (Kutsal Ruh ve Hitler arasındaki Çocukluk) adlı kitabında anlatmıştı.

Nasyonel Sosyalist Partisi’nin gençlik kolları ‘Hitler Gençliği’ne giren Grass, henüz 17 yaşında II. Dünya Savaşı’nın yol açtığı dehşete tanıklık etti. Daha sonra da Nazilerin özel askeri birimi Waffen SS’e katıldı. Nobelli yazar yıllar sonra bu deneyimleriyle yüzleşti.

2006 yılında yayınlanan otobiyografisinde Waffen-SS üyeliğinden bahsetmesi, Almanya’da olduğu kadar yurt dışında da büyük tepkilere yol açtı ve Grass’ın ‘ahlaki otorite’ konumuna ciddi zarar verdi.

Yıllarca Almanya’nın Nazi geçmişiyle hesaplaşmasını savunan ünlü yazar, bir anda ‘ikiyüzlü’ olmakla suçlanmaya başladı.

Bazılarınca ‘ahlaki otorite’, bazılarınca ise ‘radikal solcu’ olarak değerlendirilen görüşleri, Almanya’yı ikiye böldü. 1961’de kendini Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ne adadı, 1969’da Willy Brandt’in seçim kampanyasına destek verdi. Daha sonra partiye üye oldu fakat birkaç yıl sonra iltica hakkıyla ilgili bir tartışma üzerine partisinden ayrıldı. Kendi çocukluğunu anlattığı Soğanı Soyarken adlı otobiyografik eserinde ise Nazi geçmişiyle yüzleşmiş ve hesaplaşmıştı. Kitaptaki bir bölümde şöyle diyordu:

…Çünkü Hitler Gençliğinin bir üyesi olarak aslında bir Genç Naziydim. Sonuna kadar inançlıydım. Fanatik değildim, en ön safta yer almıyordum, ama gözümü refleksle bayrağa dikerek, ki o bayrağın bizim için ölümden de öte olduğu söyleniyordu, neferlerin arasında yer aldım, uygun adım yürüdüm. Hiçbir kuşku inancımı sarsmadı, kışkırtıcı şeyler olması, örneğin propaganda için hazırlanmış broşürlerin gizlice elden ele dolaşması, beni aklayamaz. Göringle ilgili fıkralar içimde kuşku uyandırmadı. Etrafımız düşmanlarla çevriliydi, anavatanı tehdit altında görüyordum… Hem o delikanlıyı hem de kendimi temize çıkartmak için, Bizi kandırdılar! bile diyemem. Hayır biz kandırılmamıza izin verdik, ben kandırılmama izin verdim…”

Kaynak: Hürriyet