Adnan Saraçoğlu

Yalnızca insanların ya da canlıların akraba olduğunu düşünmüyorsunuz öyle değil mi? İnsanlar bu bağları yıkım çağını başlatmaya bahane kılarken, canlılar mekanik bir bağın sefasını ya da cefasını sürerken, bu bağı çok daha nitelikli bir birikime dönüştürenler yüzyıllar hatta binyıllar öncesine dayanan akrabalığı, yalnızca zihnimizi kışkırtmak için değil bir o kadar insanlık birikimini renk, ırk, cins ayırt ekmeksizin selamlamak üzere işleyen hep kitaplar olmuştur.

Milo, okuldan ve okul dışından tam anlamıyla bıkması sonrasında önünde açılan yolu takip ederek diyarlar katederken su içtiği pınar başlarında ferahlayan Keloğlan’ı, üstün niteliklerinden dolayı zindanlarda “Ya sabır!” çekmekle ödüllendirilen “Binbir Gece”nin genç sultanlarını, köstekli saati ve eksilmeyen telaşıyla Alice’in koşmaya yazgılı tavşanını ve daha nicelerini tek tek selamlıyor.


Hayalet Gişe
Milo’nun Akıl Almaz Serüveni
Norton Juster
Çevirmen:
Yasemin Akbaş
Yapı Kredi Yayınları

Yüzyıllardır içinde debelenip durduğumuz kutsal ciddiyet çağında her şey o kadar sorumlu bir şekilde yerine getirilmektedir ki Milo’nun bu absürt yolculuğu sizi çileden çıkarabilir. Beklentiler diyarından bungunluk diyarına savrulurken kurallar kitapçığını sıkı sıkıya takip etmediğinden ötürü düşünmenin yasak olduğunu ihmal edip saç baş yolduran Milo’nun “ahlaksızlığı” nasıl telafi edilecektir? Oysa “hiçbir şey yapmadığı sürece ne isterse, bir şey yapmadığı sürece de her şeyi” yapmasına izin verilmişken böylesi bir had bilmezliğin bağışlanmasının çok büyük bir lütuf olduğunu kendimizden nasıl gizleyebiliriz? Yoldaşı –siyasi göbekbağı kesilmiştir- Çalar Çomar ile düşüncesini hem katık hem yakıt yaparak Sözcükkent’e uğurlanır ve kralın anlam zengini beş danışmanıyla sözcük pazarında tanış olurlar. Üstad Lewis Carroll’ın, hem Alice hem de Köpan Avı kitaplarında, zihnimizdeki tüm nöronları ateşlediği söz oyunları, sözcük dalışları, cümle sabuklamaları bu bölümden itibaren yoğun bir şekilde işgal ediyor kitabı (nerde böyle hayırlı işgaller). Sadece kitaplar dünyası ya da yüksek kültür kodları değil, aşina olduğumuz pazar alışverişleri için de kaynak niteliğinde bu kitap: “Doğrudan bahçesinden, taptaze eğerler, amalar ve fakatlar” almayı kim istemez ki! Dünyadaki bütün sözcüklerin yetiştiği bahçeleri, büyüdüğü ağaçları görmek için uyanık tur organizatörlerine ihtiyaç duymayışımız ne büyük bir nimet!

Sonsuz anlatılar ummanı Binbir Gece Masalları -keşke herkes bu şaheseri Borges’in körlüğüyle görse- öyle çok parantez açar ki bir yerde artık siz açılan ve kapanan hikâyeleri bırakıp bitmeyen bir masalın delicesine mutlu tutsağı haline gelirsiniz. Onu selamlarcasına geçmişin tozlu defterleri açılır ve “Laf Ebesi”nden tüyolar alınır, yolun savruluşuna birkaç çentik atılır başka hikâyelerle kesişeceği Çehovyen bir hamleyle hissettirilir. Nispeten tek kusuru, döngüsel bir sınırsızlık yerine çizgisel bir sınırlılığa sahip olmasıdır. Martaval Böceği’nin mide fesadına uğraması sonrasındaki safsatası “konuşma çağının” tüm tıkanıklıklarını kulaklarımıza bağırıyor; hemen hemen her şeyi savunan, neredeyse hiçbir şeyin altını doldurmayan zavallı bir retorik!

Bölümlere ayrılmış olan kitap, zengin bir alternatif dünyada yapılan absürt bir yolculuğun duraklarını tek tek geçerek sonunda bütüncül bir dünya tasavvuruna sahip olma fırsatı diye de görülebilir. Bilge kralın iki oğluna bıraktığı dünyanın, yol yordam farklılığının fetişleştirilerek “akıl ve ahenkten” uzaklaşması, derinleşen bir kutuplaşmayla yozlaşması, dünyaya aşılmaz gözüken engellerin doluşması, bungunluk diyarlarının, şaşkoloz bayırlarının, beyhude hayallerin, kestirme yargıların, kıvamında bir “bakış açısı”nı engellemesi sonrasında yeniden devreye sokulup sokulamayacağının cevabını bulacağız bu kitapta. 

Arka Kapak dergisi 13. sayı