Remzi Şimşek

De Quincey’in 1827-1857 yılları arasında yayımlanan ve bir çoklarını derinden etkileyen üç denemesinin – ki bir hikaye olarak da okunabileceğini düşünerek- toplandığı “Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Cinayet” adlı kitabı incelerken dikkat edilmesi lüzum eden en önemli şeyi eserin “dil”i olarak tayin etmek her halde yerinde olacaktır.

Metin cinayetleri incelemek için kurulmuş bir derneğin o günkü toplantısının açılış konuşması ile başlıyor. Derneğin cinayetleri estetik açıdan incelediği bilgisi daha kitabın başlığından anlaşılabiliyor. Ahlaki açıdan ürkütücü başlığının verdiği hissi ise konuşmacı daha ilk cümlelerinde bertaraf ederek okuru kendi tarafına ve derneğin asıl amacına dikkat etmeye çekiyor. Kant’ın meşhur doğrucu fikrini eleştirip[1] kendi yaptıklarının ise ahlaki açıdan çaresiz kalınan bir anda, doğrudan kötü olarak itham ettikleri katilin ardından yapılması gereken bir şey olarak özetliyorlar. Özeti bir nebze daha açmak gerekirse; kötü olan bir konudan olabilen en iyi şeyi alma gayreti diyebiliriz. İşlenmiş bir cinayeti her şey olup bittikten sonra bir sanat eseri olarak okuyup, diğer cinayetler arasında farklı bir noktaya koymanın ne gibi bir sakıncası olabilir ki fikri, metin boyunca – biraz alaylı bir dille de olsa- çok da ürkütücü durmadığı ortaya konuluyor.[2]

Bu fikriyatı düstur edinmiş bir derneğin çıkarımlarını aktarma noktasında De Quincey’nin muazzam akıcı diline, felsefi açıdan düşündürücü ve içi olabildiğince dolu fikirlerine okurun kendini kaptırmaması elde değil. De Quincey’den önce ve sonrasında cinayet mevzuuna bu çerçeveden yaklaşanlar olmamış değil ve hepsi de aynı minvalde eleştirilere maruz kaldığı da ortada. İnsani ve ahlaki açıdan böyle bir duruma yaklaşım, olabildiğince eleştirilmiş ve bu konuyu bu şekilde dillendirenler de hedef tahtasına oturtulmuş görülüyor. Diğer yazarların yaklaşımları nasıldır bilemiyoruz ama De Quincey’nin bahsi geçen eserinde, sadece derneğin kurduğu ahlak sistemine yaslanmadan, kendi tavrını da ortaya koyduğunu ve bunu tamamıyla dil üzerinden gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz.

Bununla birlikte edebi metinlerdeki cinayetler ve tarihte çok önemli bir yer tutan cinayetler üzerinden de okumalar yapılır. Hiç kuşkusuz kurmaca metinlerdeki cinayetler ve bu cinayetleri kurgulayan yazarlar hakkında söylenen övgü dolu sözler okuru o kadar da rahatsız etmez. Bunun yanında tarihi şahsiyetlerin öldürülmeleri de yine bu çerçevede o kadar da rahatsız edici bir hal almadığı gibi aksine İsveç Kralı Gustav Adolphe’un öldürülmesinde olduğu gibi muazzam bir okuma doğurduğu da sugötürmez. Kral Gustav bir savaş meydanında yani birçok insanın birbirini kırdığı bir boğuşma anında öldürülmüştür. Derneğin bu cinayeti “ayraca alınmış küçük bir eylem” olarak okuması gerçekten olaya etkileyici bir hava katıyor. Kral Gustav’ın öldürülmesinden daha da önemli bir olay vardır ki bu da şüphesiz ilk cinayettir. Bu kadim vaka üzerine derneğin okumaları tam da amaçlarını özetler niteliktedir. Cinayetin ilkel bir silah olan taş ile işlenmiş olması basit olarak nitelendirilse de Milton’un betimlediği ve ressam Richardson’un Milton’dan hareketle resmettiği cinayet, ilkel taşın yanına yerleştirilen büyük bir yara ve kan ile zenginleştirilmiş ve bu da derneğin vakayı büyük bir hazla okumasına sebep olmuştur.

Bu çerçevede daha birçok cinayetin okuması ile devam edip sonlanan metnin bütün köşe taşlarını açık etmek henüz eseri okumamışlar için haksızlık olacağından burada kesmek en doğrusu olacaktır. Bunun yerine başlıkta da işaret etmeye çalıştığımız farklılaşan dil mevzuuna geri dönerek sonlandırmak yerinde olacaktır.

Derneğin kurduğu ahlak sisteminde ilk iş olarak, pervasız canilerin sırf kan dökmek için işledikleri cinayetleri inceleme dışına atmaları gösterilebilir. Bunun yanında tüm ayrıntısıyla, ince ince örülen cinayeti hayranlıkla incelerken bile, katil için kullanılan dil De Quincey’in yukarıda bahsettiğimiz tavrını ortaya koyar niteliktedir. Okur, bahsi geçen ve bu yazının da merkezinde yer alan çıkarımı destekleyen örneği kitabın sonunda “Williams Adlı Canavar” ile M’Keans kardeşlerin farklı sonlarında bulacaktır.


[1]Sy. 22, dipnot 1: “Kant. Bu zat kayıtsız koşulsuz doğruculuk isteğini o kadar ileri götürüyor ki, bir kişi bir katilden kaçan suçsuz bir insan görürse, katil sorduğu takdirde doğruyu söyleyerek cinayete sebep olacağı kesin olsa da, suçsuz insanın kaçacağı yeri ona göstermesi gerektiğini ileri sürüyor…” 

 [2] Sy. 26:   “Varsayalım ki öldürülen zavallı adam acılarından kurtuldu, bunu yapan alçak herif de kim bilir nereye toz oldu. Yine varsayalım ki biz de kaçan keratayı izleyip yakalamak için elimizden (daha doğrusu ayaklarımızdan) gelen her şeyi yaptık, ama nafile, abiit, evasit, excessit, erupit, vb… öyleyse, ben derim ki, bu durumda erdem ne işe yarar?” 

babilcomdanalabilirsiniz


Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Cinayet – Thomas De Quincey
Mitra Yayınları