Erkan Şimşek

Unutulmuş her masal, geçmişten değil gelecekten yitirilmiş bir gerçeklik.

1860-1945 yılları arasında yaşamış olan Ignác Kúnos’un Türkçe üzerine önemli eserleri vardır. Ama bir tanesi var ki diğerlerinden ayrılıyor. Türk Masalları adıyla 1899 yılında Budapeşte’de yayınlanan bu eser (orijinal adı Török Népmesék) yıllar sonra Türkçeye 44 Türk Masalı olarak çevrildi. İsimdeki 44 ilavesinin kaynağı ise çevirilerde İngilizce edisyonun kullanılması (Forty-four Turkish Fairy Tales). Kitap 90’larda Engin Yayıncılık tarafından iki cilt olarak yayınlanmıştı. Şimdi de Türkçeye iki farklı edisyon daha girdi. Tuti Kitap baskısı 1913 tarihli İngilizce edisyondaki Willy Pogany’nin çizimlerine de yer vererek kitabı okura dört dörtlük bir şekilde sunmuş oldu.

Kitabın önemi ise şurada: Bilinmeyen zamanlara ait dilden dile aktarılan bu masalları yazıya geçerek ölümsüzleştirmesi. Bu büyük antropolojik çalışma, Anadolu insanının hayal gücünden, gündelik hayatından, mitolojilerden, dinî kaynaklardan süzülen ve elbette İslam öncesi sembolleri de içeren Türk masallarını geleceğe taşıyor. Bir toplumun nasıl düşündüğü, nasıl yaşadığı, dili nasıl kullandığı, sözlü edebiyatı kuşaktan kuşağa ne şekilde aktardığı sorularının cevabını böylesi metinlerde bulabiliyoruz. Pertev Naili Boratav, Eflatun Cem Güney, Metin And, Grimm Kardeşler, Behrengi gibi isimlerin emekleri ve eserleri bu yüzden sadece edebî metin değil tarihî belgedir. Kúnos da bu eseriyle zincirin bir halkası olmuştur.

44 Türk Masalı
Ignacz Kunos
Çizer: Willy Pogany
Çev: Ozan Mızrak
Tuti Kitap

Kúnos’un Türkoloji çalışmaları muhtemelen 19. yüzyıl ortalarında başlayan oryantalizm çalışmaları ile bağlantılı. Bu dönemde üniversite kürsüleri kuruldu, doğuya dair araştırmalar başladı, doğunun sosyal haritaları çizildi. Devamında ise oryantalizm bir bilgi alanı olmaktan çıkıp bir tür bilgi yoluyla tahakküm aracına dönüştü. Edward Said’in oryantalizm eleştirileri, bu külliyatın ameliyat edilmesine dayanır. Oryantalizm tartışmalarına girmeden şunu söylemek istiyorum. Kúnos’un çalışmaları bu kanaldan farklı bir yerde duruyor; tahakküm ideolojisiyle işi olmayan, Kúnos’ın has bilim insanı olarak derlediği metinler bunlar. Kúnos, çalışma alanına saygısını korumuş, masalın masumiyetine gölge düşürmemiştir. Adeta bir kayıt cihazı gibi, bir fotoğraf makinesi gibi, “olan”ı olduğu gibi kağıda dökmüştür.

Masallara gelince: klasik halk anlatıları yapısına uygun, folklorik sembollerle süslü, metafizik varlıkları hayatın içine dahil eden, fantastik yaratıklarıyla büyüleyici, padişah-şehzade-prenseslerin neredeyse tüm anlatılarda başrolde olduğu tanıdık metinler bunlar. Cellatlar, kopan kelleler, öldürülen insanlar ve hayvanlar 20. ve 21. yüzyıl insanı için rahatsız edici düzeyde yer alıyor. Aynı zamanda modernizmin biçtiği tüm pedagojik kalıplara aykırı masallar bunlar. Hem “ibret vesikaları” hem de fantastik film senaryoları olarak okunabilecek bu masallar önemlerini Türkçe yaşadığı müddetçe koruyacaklar.

Bu masalları okumak, ezberlemek, çocuklara anlatmak ve bu kitapları saklamak; onları gelecek nesillere aktarmanın en iyi yolu. Unutulmuş, derlenmemiş, tarihin bilinmeyen bir ânında kaybolmuş masallar içinse yapabileceğimiz tek şey ağıt yakmak. Zira unutulmuş her masal, geçmişten değil gelecekten yitirilmiş bir gerçeklik. Hayır yanlış yazmadım, her masal biraz gerçektir.

Arka Kapak dergisi 6. sayı