Ümit Yaşar Özkan

Andrea Valente’nin Bir Dakikalık Öykücükler’ini bir çırpıda büyük bir heyecanla okudum. Gianni Rodari’nin Telefonda Masallar ve Bernard Friot’un Şipşak Hikâyeler’i gibi bu kitap da çok kısa öykücüklerden oluşuyor.

Çok kısa öyküler yazmak ciddi bir edebi hüner istiyor. Olaylar en fazla bir iki sayfada olup bitecek. Kurgu tıkır tıkır işleyecek. Öykünün tadı okurun dimağında kalacak. Rodari, Friot ve Valente, bu işi büyük bir ustalıkla yapıyorlar.

Rodari’nin Telefonda Masallar’ını okurken onun türler arasında usta bir cambaz gibi dolaşmasına hayran olmuştum. Bir bakıyorsunuz size bir bilimkurgu masalı anlatıyor. Bir anda okul derslerinin yenilip içilebildiği bir gezegene ışınlanıyorsunuz. Hemen sonraki hikâye absürt bir masal da olabilir felsefi bir mesel de.

Friot da türler arasında parendeler atıyordu. Baş roldeki dedektifin pire olduğu iki sayfalık bir polisiye nefes nefese okunmaz mı? Ya da düşünün bir sayfa süren küçücük bir hikâye okuyacaksınız, bu hikâye inanılmaz hüzünlü olacak, aynı zamanda çocuk ve ebeveyn ilişkileri üzerine vurucu bir alt metne sahip olacak. Buna şapka çıkarılmaz da ne yapılır?

Bahsi geçen üç kitaptan eksik olmayan mizahı da unutmayalım. Bu mizah zekice bir ironi olarak da çıkabilir karşımıza ince bir taşlama olarak da. Ama her zaman çocuk enerjisiyle dolu fıkır fıkır çocukça bir mizahtır bu. Rodari’nin Brif Bruf Braf’ı unutulur mu?

Küçük okurların okuma alışkanlıklarına dair genellemeler yapmak zor. Kimi sayfalarca süren bir seriyi büyük bir iştahla okuyabilirken kimi için kitabın kaç sayfa olduğu çok önemlidir. Sayfa sayısı ve metin uzunluğunu bir sorun olarak gören çocuklara okuma alışkanlığını kazandırmak için çok kısa hikâye ve masallar bir çözüm olabilir. Kolay okunabiliyor olmaları bu metinlerin kolay tüketilebilir olduğunu göstermez. Saydığımız yazarların hikâye ve masalları çocuklara bir çeşit konsantre edebiyat tecrübesi yaşatır. Hikâye zihinde bir havai fişek gibi patlar. Bu roman okumaya benzemeyen başka türlü bir edebi tecrübedir. Belki de çocuklar bu metinler sayesinde imkânlarını ve tadını keşfederek hikâye okuma alışkanlığı da kazanacaklardır. Neticede bir metni cazip ve değerli kılan onun uzunluğu ya da kısalığı değildir, bu çok kısa hikayeler her yaştan okura bu sezgiyi kazandırabilecek bir nitelik de taşıyorlar.

Bir öğretmen olarak meslektaşlarıma da küçük bir tüyo vermek isterim: Çok kısa hikâyeler çabucak okunabildikleri için kısacık bir hikâye okuyup dersin kalan kısmında bu hikâyecik üzerinden okuma ve yazma çalışmaları yapmak mümkün. Çocuklardan çok şaşırtıcı geri dönüşler alacağınızı garanti ederim.

Andrea Valente’nin öykücükleri şaşırtıyor, güldürüyor, eğlendiriyor. Beyindeki gri hücreler için bir şenlik, hayal gücüne parlak bir cila adeta. Valente’de bir Ezopluk var ve zaman zaman Ezop’a doğrudan selam da çakabiliyor (Bkz. Tilki ve Üzüm masalını okuyan tilki, tilki ve üzüm masalı). Öykücüklerin kahramanları salyangozdan tembel hayvana kadar hayvanlar ama Ezop yakıştırması yapmamın sebebi bu değil, öykücükler masal/mesel tonu taşıdıkları için hikmet içeriyorlar tıpkı Ezop masalları gibi.

Rodari, Friot ve Valente’yi döne döne okumaya devam edeceğim, her seferinde kahkahayla ve şaşırarak: Bu şenlik iki kapak arasına nasıl sığabiliyor?

Arka Kapak dergisi 15. sayı