Aslı Tunç

Eylül ayında, Ekim sayısı için yazı masamın başına oturarak kendimi Turgut Uyar şiirlerinin büyüsüne kaptırmışken, şairin “Göğe Bakma Durağı” şiiri ile aynı ismi taşıyan kitabındaki “Acıyor” şiirinin son dizesi ile rastlaşmak anlamlı bir tesadüf oldu.

Eylül toparlandı gitti işte

Ekim filan da gider bu gidişle

Tarihe gömülen koca koca atlar

Tarihe gömülür o kadar


Göğe Bakma Durağı
Turgut Uyar
Yapı Kredi Yayınları

Turgut Uyar, çoğu zaman dilimizin ucuna kadar gelip de söyleyemediklerimizin, duygularımızı ifade etmekte güçlük çektiğimiz için sustuklarımızın tercümanı olan şairlerden. Yaşamın içinden seçtiği kesitler ve hayata dair nesnel detayların yanı sıra kendine has bir lisan oluştururken kullandığı imgeler derin bir hayranlık yaratıyor. Zaman zaman şiir ve düz yazının iç içe geçtiği bir formda, kendine has kolay anlaşılır bir üslupla kaleme aldığı şiirlerin hepsi çok etkileyici. Şair beklenmedik bir anda okurları bazen bir, bazen birkaç dize ile can evinden vuruveriyor. Bu yüzden Turgut Uyar kitaplarımda sayfalar altı çizili sözcükler ya da dizeler ile bezeli. Bir şiir bütün olarak sevilir ama bazı deyişlerin hafızalarda bıraktığı tat, daha uzun süre devam eder. Tekrar tekrar okunarak ezber edilmeye, başkaları ile paylaşmaya dair müthiş bir heyecan yaratır.

Turgut Uyar şiirlerindeki duygusal derinlik çoğu zaman acı, ölüm ve hüzün üçgeninde şekillenirken, her birini en dokunaklı hali ile getirir karşımıza. Mutsuzluk demekle yetinmez mesela. Yatay, dikey ve hatta mükkemel mutsuzluktan söz eder. Bir taraftan, anlatılmak isteneni doğru ifade edebilmek için şiirden vazgeçilebileceğini savunurken bir taraftan da şaşırtıcı betimlemelerle, sözcük dizilerine şiir niteliği kazandıran o sarsıcı vuruşları yapar. Onun deyimiyle karanlık terli, ay ölü ve kalabalıklar sarıdır.

Yalnızca dilin kullanımı açısından değil, şiirin bireysel konuları mı yoksa toplumsal konuları mı ele alması gerektiği konusunda da karşıt görüşlerin olduğu bir dönemde, Turgut Uyar öncelikle bireyi toplumun bir parçası olarak kabul eder. Toplumsal konulara eğilmek için önce bireye eğilinmesi gerektiğini belirten şairin eserlerinde bir taraftan kendi iç dünyasındaki çaresizliğe ve yabancılaşmaya şahitlik edilirken, bir taraftan da yaşam mücadelesini ve toplumsal buhranları konu eden şiirlerde dönemin gerçekleriyle yüzleşilir. “Söyle Küçük Saadetini” şiirinde saadetin tanımı bir ekmektir, bir kadın ve birkaç çocuk belki… Emektir, göz nurudur hepsini bütünleyen.

Bütün bunların yanında, kitaba ismini veren “Göğe Bakma Durağı” şiirinde ise hüzne, bireysel ve toplumsal sıkıntılara arkasını dönerek, yalnızca sevdiğinin elleri yanına alıp, dönmemek üzere yola çıkmak için yanıp tutuşan bir Turgur Uyar ile tanışırız. Durma der, kendini hatırlat. Durma, göğe bakalım. Çünkü gökyüzü umuttur ve umuda yolculukta tek ihtiyacı olan şey “senin bu ellerinde ne var bilmiyorum” diyecek kadar tarifsiz bir tutkuyla sevdiği, tuttukça güçlendiği ellerdir…

Uğruna nice şiirler yazılan Tomris Uyar da kitapta “Tomris Uyar için bir şir kurma çalışması” olarak adlandırılan bir şiirde bulur yerini. Bir şiir kurma çalışmasında şöyle seslenir sevdiği kadına:

Sen bir atmacanın en uzun çığlığısın her türlü gökte

Göğü büyüttün, otobüsleri aldın, şehirleri ufalttın 

Arka Kapak dergisi 25. sayı