Fırat Kargıoğlu

“Yazar, biçemini aramalıdır.”

Melih C. Anday

Dünya Dönmeden Önce (DDÖ) ilk romanı Veysel Gökberk Manga’nın, ya da ayrıksı, kuraldışı bir roman da sayılabilecek ilk anlatısı: Postmodernist –fakat büsbütün yıkıcı da değil, ılımlı postmodernist– bir biçemle yazılmış, anlatılandan çok, anlatım tarzının öne çıktığı, göze çarptığı bir metin, yazınsal bir “oyun alanı”: Adı tek bir harften oluşan, bulutlu, “anormal” bir (baş)kahraman “T”; T’nin küçük anlatısı ve onunla yan yana, iç içe akan diğer küçük anlatılar; yazarın, metni boyunca düştüğü –T’yle ilgili– yorumlu dipnotlarla kendi varlığını, nüfuzunu ve –hâliyle– anlatısındaki dünyanın gerçekdışı, yani kurmaca, yapboz bir dünya olduğunu sürekli anımsatması; anlatı kahramanlarının yazarla –ölümlü yaratıcılarıyla– kurdukları apaçık temas; yapıta yoğunluk, daha doğrusu “düzensizlik” kazandıran, başlarında yinelenen bir uyarının ve sırasıyla Milan Kundera’ya, Yunus Emre’ye, Arthur Schopenhauer’a ait sözlerin bulunduğu “Ek” başlıklı bölümler… Söz konusu (hayatî) uyarı, Ek-1’deki şekliyle şu: “Eğer dünyânın mükemmel yahût vazgeçtim, herhangi bir düzen üzre işlediğine inanıyorsanız lütfen Ek-1, Ek-2 ve Ek-3’ü okumayınız. Bu bölümler yalnızca hayâl gücünü kullanabilenler için yazıldı.”


Dünya Dönmeden Önce
Veysel Gökberk Manga
Tün Kitap

Biçem otobiyografiktir: Yani biçem neyse, nasılsa, yazar da odur, öyledir, üç aşağı beş yukarı. Biçemin iletisi, yazarın iletisidir. Bu anlaşılması kolay özdeşlikten yola çıkıldığında, DDÖ’nün –birinci paragrafta sıraladığım dikkate değer nitelikleri taşıyan– biçemindeki iletinin de yazarının iletisi olduğu söylenebilir.

Peki, nedir bu iletinin anlamsal ögeleri? Bana kalırsa: (i) Kargaşa ve (ii) Kötümserlik. Manga’nın DDÖ’de kullandığı biçemin, bu iki post-ideolojik ögeyi, anlamsal bir dönüşümü açığa vurduğu kanısındayım. Artık büyüklü küçüklü kozmoslar, yanlışsız eksiksiz akıllı tasarımlar, onların (yazarçizer) Tanrı’sı ya da (tanrı) yazarçizerleri yok Manga’nın (düşünce) evreninde, kurtarıcı bir siyasal ideoloji, büyük, bütüncül bir anlatı, bengi esenliğe duyulan o iyimser, (öz)kuşkudan çok çok uzak “inanç” ve o inancın kaskatı, teksesli, aydınlanmacı (ilerlemeci), süregelen tanımlara, sınıflara ölesiye sadık dili, biçemi, yazını yok: Kaotik bir sarmal ve o sarmalın doğurduğu körkütük karamsarlık hâli var, yani DDÖ’deki hâl: “Cam gibi açık gökyüzüne, belirgin suratlara, aydınlıklara, gerçeklere, sevgilere, şirin yaratıklara, estetik hislere, herkesin insanca yaşayışına, kimsenin kimseden korkmayışına, iyiliğin yalnız kendiliğinden var oluşuna âit dünyâya cennet demiyor muyduk? Cennet de ya geçmişte yaşanmıştı kafamızda veyâ gelecekte yaşanacaktı. O hâlde cennet ancak dünyâ dönmeden önce mümkün olabilecekti, öyle mi? O hâlde hareket cehennem demekti, öyle mi? O hâlde yaşadığı devirde mutlu olan kimse yok, öyle mi?” (Bu alıntıdaki koyu, hareket odaklı kötümserlik, E. M. Cioran’ı getiriyor aklıma, onun “fiil [istenç] oldukça, kötülük de olacaktır” şeklinde özetlenebileceğini düşündüğüm bakış açısını.) Manga’nın yanıtı belli, sorularında –sezdirmenin de ötesine geçerek– gösteriyor, bildiriyor kendini bence: Elbette öyle.

Öyleyse, biçemin de değişmesi beklenir bu şedit dönüşümle, DDÖ’deki gibi, gereğine göre, az veya çok yeniden yapılanarak başkalaşması yani: Anlatı da, anlatının (baş)kahramanı T de, birlikten, büyüklükten – “büyük” sözcüğünü çift anlamlı, hem “niceliği çok olan” hem de “üstün niteliği olan, önemli” anlamıyla kullandığımı belirteyim, hepten kendine özgülükten uzaktır, bile bile yoksun bırakılır örneğin; benzer şekilde, (tanrı)yazarın –ölümlü yaratıcının– varlığı metnin içinde açık edilerek yazınsal büyü bozulur, anlatı kahramanlarıyla (tanrı)yazar, kurmacayla gerçek karşı karşıya gelir, “karışır” ve (yazar)Tanrı’nın yerini de “tesadüfler” alır: “Tesâdüf dünyânın tanrısıdır veyâ tesâdüf Tanrı’nın dünyasıdır.” Egemenlik, kargaşanındır.

Özetle: DDÖ – biçemiyle, yazarının kafasındaki kargaşayı, zihinsel düzen (bütünlük) yitimini iletiyor okuruna. (Elbette ki okurun kimliğine, niyetine göre, bir “ayna” da olabilir bu ileti, korkutucu bir “virüs” de.)

Gerisi, hikâye.

Arka Kapak dergisi 36. sayı