Çeviri: Feyza Şener

Koleksiyonunuzda en değerli ve nadide kitaplar hangileri? Biraz bahsedebilir misiniz?

Koleksiyonumdaki değerli kitaplar, 1943 ve 1960 yılları arasında yazılmış orijinal parçalar. Bunlara örnek olarak, 1947’deki Portekizce ilk versiyonu, Almanya’da 1950 yılı versiyonunu veya 1951 Hollanda versiyonunu söyleyebilirim. Fakat en nadide ve en pahalı versiyonların da New York’ta 1943 yılında basılan orijinal nüshalar olduğunu belirtmek isterim. Maddi olarak ifade etmem gerekirse iyi durumda olan bir kitap için on binlerce avrodan bahsedebilirim. Bunların hepsi numaralandırılmıştır ve tümü Saint-Exupéry imzalıdır. Bu kitapların 260 tanesi Fransızca ve 525 tanesi de İngilizcedir. Ama benim koleksiyonum aynı zamanda çok nadir bulunan başka özel parçaları veya özel nüshaları da içeriyor. Örneğin 1945 yılında Saint-Exupéry’nin eşi olan Consuelo tarafından imzalanan kitap veya bu kitabın Almanca versiyonunun tamamıyla kaligrafi yazılmış örneği gibi. Yine 1957 Macar baskısı bir kitap var. 1958 başlarına kadar komünist rejim, bu kitabın içerisinde “çocukları korumak için” ya da “bu masaldaki zehir, Küçük Prens’in marazı, absürd nostaljisi ve ölümü aptalca gösterdiği” gerekçesiyle yasaklanmıştır ve toplatılmıştır.

Peki koleksiyonunuzda eksik kitap kaldı mı?

Web sitemde bulunan 50 farklı nüshayı şuanda arıyorum. Bir nüsha var ki onu koleksiyonuma eklemem imkânsız çünkü kitap Afganistan’da bulunuyor. Kitap toplam 600 adet bastırılmış ve bastıran kişi yanına 2 tane alarak Afganistan’dan bir seyahat için ayrılmış. Geri döndüğünde evini kül olmuş şekilde bulmuş. Kitapların hepsi evle beraber yanmış. Onun için bu nüshadan bulmam imkânsız.

Asıl mesleğiniz makine mühendisliği. Böyle bir koleksiyon yapmaya nasıl karar verdiniz? Tutkunuz nereden geliyor?

Her şey 1980 yılında, ben Zürih Polytechnique Fédérale Okulu’ndayken ve 7 aylık bir dünya turu yapmamın ardından başladı. Bu yolculuk sırasında, ben zaten Küçük Prens’in birçok dile çevrilmiş olduğunu fark etmiştim. Bu kitabın Arapça ve Japonca kapaklarını keşfettiğim zaman, diğerlerinin arasından bu iki örnekle, adeta büyülendim. Daha sonra arkadaşlarım ve ailem benim bu küçük koleksiyonumu gördükçe seyahat ettikleri zaman bana bu koleksiyonu tamamlamamda yardımcı oldular. Fakat son on beş yıldır, internet alışverişinin de sunduğu değişim ve satın alma olanakları sayesinde, benim koleksiyonum dünyanın en büyük koleksiyonlarından biri hâline geldi.

Dünyadaki diğer koleksiyoncularla diyalogunuz nasıl? Tahminen dünyada kaç tane Küçük Prens koleksiyoncusu vardır, bir bilginiz var mı?

Benden kitap isteğinde bulunan, kitap arayışı içinde olan 250 koleksiyoncunun e-mail adresi var. Bunun yanında 100’den fazla irtibat hâlinde olduğum gazeteci ve buna benzer kişilerin iletişim bilgileri var.

Küçük Prens, çevrildiği her dilde 7’den 70’e herkesin büyük bir ilgi ve sevgiyle okuduğu bir kitap. Birçok kişi bu kitabı adeta bir “yaşam felsefesi” hâline getirmiş durumda. Küçük Prens’te sizi en çok ne etkiledi?

Küçük Prens benim adeta ergenliğime dokundu. 40 yıldan fazla oldu. Benim hayat görüşümle örtüşen düşünceleri, özellikle arkadaşlık ve aşk konularında buldum. Şimdiki yaşımda etkilendiğim başka mesajlar var. Ben aynı zamanda üç temel neden ile de Küçük Prens’in beni olduğu gibi, modern toplumu da etkilediğini düşünüyorum: Küçük Prens, ölüm, ayrılık, boşanma gibi yokluk durumlarına ilişkin bir umut mesajı veriyor. Yine herhangi bir dine inanmaya zorlamayan bir anlam örgüsü var. Bu açıdan insan ilişkilerinde farklı bir ruhsal vizyon sunuyor. Ve son olarak sorumluluk, saygı, güven ve cömertlik gibi insani ve gerçek değerleri vurguluyor. Kitapta bölüm olarak ise Küçük Prens’in tilki ile olan diyaloğunun yer aldığı 21. bölümü çok seviyorum.

Sorumluluk düşüncesi çok önemli kavram. Doğaya, insanlara, canlı-cansız her şeye karşı sorumluluklarımız var. Örneğin sizin tesla (elektrikle çalışan) arabanız olduğunu gördüm. Küçük Prens, sorumluluk üzerine bize neler söylüyor?

Evet, söylediğiniz gibi, farklı hayat tarzlarından insanlara karşı sorumluluklarımız, doğaya karşı sorumluluklarımız, siyasi sorumluluklarımız var. Aynı zamanda özgüvenden de bahsediliyor kitapta. Bir insanın kendi istediği hayatı yaşamasına yardım edebilecek güveni ve kendine inancını oluşturabileceği bir kaynak var bir anlamda bu kitapta. Cömertlik, diğerkâmlık ve daha birçok buna benzer değerler kitapta bulunabilir. Ayrıca bu tür kavramları kitapta keşfettiğiniz sizin için çok önemli birer değer hâline gelirler. Değerlerimiz bu çağda toplumların en çok ihtiyaç duyduğu şeylerdir. Bir değerin yoksa hiçbir şeyin yok demektir.

Kendi koleksiyonlarınız için gelecek adına bir planınız var mı? Müzelerde, sanat galerilerinde sergileme veya vakıflara bağışlamak gibi? Ya da çocuklarınıza miras mı bırakmayı düşünüyorsunuz?

Bu kitaplar artık bana ait değiller. Bir vakıf kurdum ve koleksiyonlarımı bu vakfa bağışladım. Yarın ölecek olursam bu kitaplar sahipsiz kalmayacak. Bu vakfın ilk hedefi kitapların kaybolmalarını engellemek ve hepsini koruyup bir arada tutmak. İkinci hedefi ise her yıl yeni bir tercüme kitap çıkarmak.

Türkiye’deki koleksiyonerlerin bir müze kurma projesi var. Sizin böyle bir düşünceniz var mı? Sonraki hedefiniz nedir?

Bir müzeden bahsetmek istemiyoruz, biz Küçük Prens’in evini yapmak istiyoruz. Ve eğer böyle bir şey yapabilirsek, İsviçre’de yapacağız ve ben kendi koleksiyonumu getireceğim, Saint-Exupery’nin ailesi de yazarın hatıralarından birçok ilginç parça getirecek. Ve “estate of consrello” biliyoruz ki Küçük Prens’in orijinal çizimlerine sahipler. Kimseye göstermiyorlar fakat ben nerede olduklarını biliyorum. Düşüncem, bu şekilde çok güzel bir proje gerçekleştirmek. Belki de onlar da bu çizimleri göstermeyi kabul ederler. Bunun üzerine çalışıyorum, böyle şeyler vakit alır.

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 17.sayısında yayınlanmıştır.