Duygu Altın

Bir şair düşünün, usta olmaktan korkunuz demekten çekinmesin. Topluluğun, çoğunluğun beğenisinden kaçınmayı öğütlesin. Ozan desin, kişiliği ile var olur akımlarla değil, inancına bağlı kalsın. “Ben hep sıkıntılıyım. Yani bir adamın canı sıkılır, o benim” diyen Turgut Uyar, İkinci Yeni şiirinin ne tam içinde ne de dışındadır aslında. Sıkılgan, sakin ve hüzünlü ruh hali çocukluğundan taşıdığı ve şiirini ören duygulardır. Abisinin sataşmalarına ne zaman maruz kalsa, annesi hüzünlü bulduğu bu çocuğu kanatlarının altına alır. Ders dinlemekten sıkılır, asker olmaktan sıkılır, şiiri tanımlamaktan sıkılır, yaşamdan sıkılır. Geometri ve matematik derslerinden kaçmak için savaşa katılma hayalleri kurarken de ilk aşkından pantolonundaki yırtığı saklamak için büyük çaba gösterirken de içinde bulunduğu duygu hep aynıdır. Silahsız bir asker, tören askeri olan Turgut Uyar, bilerek sıkıntıyı büyütür içinde. Sevincin bölüğünden korunmak için kendine geliştirdiği bir yoldur bu aslında.

Askeri lise yıllarında gizli gizli yazmaya başladığı şiirlerinin kabuğu da bu duygulardan oluşur. Kendini anlattığı o kısacık yazısında şöyle der: “Ne söylenmişse ve ne söylenmemişse, ne yapılmışsa ve ne yapılmamışsa, ne düzeltilmişse ve ne düzeltilmemişse ondan sıkılan biri. Belki, söylenmemişin, yapılmamışın ve düzeltilmemişin telaşı içinde biraz. O kadar. Ve sıkıntılı. Ve sıkıntılı.”

Korkulu Ustalık, Turgut Uyar’ın yazıları, söyleşileri, soruşturma ve günlüklerinin toplandığı kitaptır. Alaattin Karaca’nın hazırladığı bu kitap, şairi tanımak için çok önemli bir kaynak. Çünkü Turgut Uyar, yazdığı dergiler dışında, şiir görüşlerine yer verdiği bir çalışma kaleme almamış. İkinci Yeni’nin diğer şairleri gibi deneme, söyleşi, günlük türünde eserler de arkasında bırakmamış. Bu kitapta şairin, sadece şiir hakkında görüşlerine değil, incelediği eserlerden, dergilere şiir yollayan okuyucularına yazdığı cevaplara kadar farklı içerikli yazılara da yer verilmiş.

İkinci Yeni şiiri, günümüz şiirinin içinden çıktığı “palto”dur desek yanlış olmaz sanırım. Garip akımından sonra getirdiği yenilik anlayışı, Turgut Uyar’ın da söylediği gibi, şiir dünyasında tedirginlik ve korku yaratmıştır. Anlamsız, kapalı, batı ithali bir şiir olmasının yanında; pasif, toplumculuktan uzak görülerek eleştirilmiştir. Amaçları bir akım olarak doğmak değildir aslında. Ferit Edgü’nün kullandığı bir terimle takım olarak bir araya getirilirler ya da gelirler. Muzaffer Erdost’un “Gariplere birinci; bu şairlere de İkinci Yeni” diyelim önerisiyle -bir araya gelmelerinde olduğu gibi- tesadüfi olarak bir isim altında anılmaya başlarlar. Dönem okurlarının ya da şiir çevrelerinin İkinci Yeni’ye eleştirisi bu şiiri anlayamamaktır!

Anlaşılamamakla, anlamsız olan bir değildir diyor şair. Kimi duyguların doğrudan anlatılabildiğini fakat kimi duyguların doğrudan değil ancak sezilebileceği görüşüne dayanır İkinci Yeni. Evet, Ece Ayhan gibi anlaşılmamak çok da umurumda olmayabilir şairin ama Uyar, böyle düşünmez. Bu yüzden aslında ne içindedir bu akımın tam olarak ne de dışında. Ben onu eşikte görüyorum. Bir içki masasında Edip ve Cemal hararetle şiir tartışırken, rakı bardağına dalan gözleri ve sıkıntılı hali canlanıyor gözümde. Korkulu Ustalıkta ozan olmak, şiirde anlam/öykü, gelenekten yararlanma gibi konular üzerine kendi kendine söyleşiyor. Sakin, hüzünlü ve düşünceli… Bazen öykü önemli değil şiirde diyor, sonra hayır diyor, yanıldım böyle değil. Gerçekten Turgut Uyar, şiiri öyküye bağlıyor. Bu yüzden anlamsız olandan uzak. Ozanla şiiri bir görüyor. Yani ozanın yaşamı şiirinin kaynağı aslında. Fakat bunun yetmediğini de çok iyi biliyor şair. Kısır ve nankör ilhama inanmıyor. Ozanın işi şiir yazmak ve bunun içinde çok çalışmak zorunda. Hem de yapıtını mükemmelleştirmek için değil, tam tersine her seferinde yeni bir taşla yeniden başlamak adına. Şiir bir gençlik hevesi olmadığı gibi, sabah işine giden akşam evine dönen bir adamdan Mallerme çıkamayacağını kim söyleyebilir?

Şiiri insanlık çıkını olarak gören bir şair var karşımızda. Gelenekten uzaklaşan İkinci Yeni şairlerinin aksine, şiirin malzemesinin binlerce yıllık olduğunu ve hiçbir sınıfa mal edilemediğini savunan şair, eski ile yeni arasında kararsız, düşünceli durur. Haşim’i anar yazılarında. Zaten her “yeni”nin aşılmaya ve unutulmaya mahkûm olduğunu bilir. Doğaldır. Şiir biçimlerin değişmesi değildir, yaşamın değişmesidir aslında.

Yaşam, ne olursa olsun yaşamak, Turgut Uyar’ın gizli gücü, inancı. Gökyüzüne bakan ve bir durakta sıkıtıyla bekleyen şair, “Kıyamet kopsa, elinde hurma fidanı bulunuyorsa, hemen dik.” Hadisini ne olursa olsun hayatı sürdür anlamında görür ve yaşamın güzelliği onu ürpertir. Şiir onun elindeki hurma ağacıdır. Gizli yazar şiirlerini, anlatmaktan çekinir, konuşmaktan. Bir soruşturmada en sevdiğiniz çiçek, hayvan sorusuna, kime ne diye en güzel cevabı verir.

Dergilere gelen okurlarının yazdıkları şiirlere cevap verirken İkinci Yeni şiirinin sadece mekanik deformasyonlar olarak algılanmaması için okurlarına uyarıda bulunur. Çünkü şiir insanın değişimdir öncelikle. Tıpkı Orhan Veli’nin “sokakta görsek tanırız” dediği küçük adamın değişme ihtiyacının İkinci Yeniyi doğurması gibi. Nasıl ki büyük sözler söylemek şiire zarar verirse, anlamsızlık için dildeki zoraki değişimler de saygı uyandırmaz.

Elbette ki Turgut Uyar deyinde akla Tomris Uyar düşer. Şairin Tomris Uyar için yazdığı dizeler bu sakin, sıkıntılı, hüzünlü adamın yaşamındaki bir parıltı gibidir. Korkulu Ustalık’ta Tomris Uyar’ın gözünden Turgut Uyar’ın anlatıldığı o kısacık bölüm onların aralarındaki ilişkiyi ne kadar güzel anlatıyor. Kedi, günbatımı, votka-limon, sigara, çiçek, bir çocuk ağlaması, kurulu bir sofra ve patlıcan kızartması…

İkinci Yeni şiiri ve Turgut Uyar. Tekrar başa dönecek olursak, Uyar’ın düşündüğünün aksine bu şiir yeniden alevleniyor, eskimiyor, yenileniyor, devam ediyor. Sanattın müneccim, kahince yanı bu. Turgut Uyar, şiirin bir eylemi başlatamayacağını fakat bir eylemin devam etmesi ve gelişmesine katkıda bulunacağını söylerken ne kadar haklı olduğunu bugün yaşasa görecekti. Çünkü bunun en güzel kanıtını, Gezi’de yaşadık. İkinci Yeni şiiri bir isyanın temsili oldu adeta. Ardından şiir sokakta dedik ve her yere şiirler yazdık. İşte sanatın gücü de bu değil midir? Şairin ana dili yoktur diyen Turgut Uyar haklı değil midir? Onun söylediği gibi yeniden ve yeniden başlamak gücüdür aslolan ve acemiliği efendimiz yapmak, ustalıktan korkmak!

babilcomdanalabilirsiniz

 

Korkulu Ustalık – Turgut Uyar
Yapı Kredi Yayınları