Barış Saydam

Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine konu olacak denli “şok edici” ve aynı zamanda da gerçekçi bir hikayeye sahip Vavien. İsmini bir elektrik teriminden almasına rağmen, esasında insanla ve sıradan insanlık halleriyle ilgilenen bir film. İnsanın gelgitlerini film içindeki karakterlerin insanlık durumlarıyla filmin bütününe yaymayı başaran ve yirmi yıllık bir elektrikçinin hala bir vaviyen yapmasını öğrenememesinden başlayan ironiyi filmde teker teker bütün karakterlere geçiren, kara mizahıyla olduğu kadar samimiyetiyle de insanı içine çeken bir yapıya sahip. Tıpkı Coen Kardeşler gibi “insanlık durumlarıyla” ilgilenen Taylan Biraderler, Vavien’de de bu insanlık durumlarını olağanca sadeliği ve çarpıcılığıyla ekrana getirmeyi başarıyor. Zira filmin çarpıcı unsurlarının hepsi, sadeliğinden, diğer bir deyişle filmin insanı anlatan, sıradan insanlık hallerini aktaran kısımlarından kaynaklanıyor.

Film boyunca Taylan Biraderler bizi bir pavyonda çalışan Sibel isimli bir kadına gönlünü kaptıran ve karısı Sevilay’dan kurtularak, onun parasıyla Sibel’le birlikte olma planları yapan Celal’in kafasında bir yolculuğa çıkarıyor aslında. Celal’in kafasında gezinen kötücül düşünceler aracılığıyla yönetmenler bizleri de insan doğasının en karanlık yanlarına götürüyor. Bu yüzden, Celal’in Sevilay’ı öldürme girişiminden çok Celal’in yapmış olduğu planlar bizi ürkütüyor. Belki Vavien’de hiçbir zaman bir Coen Kardeşler filmindeki gibi kan ve görsel şiddet içeren sahne karşımıza çıkmıyor; ama yönetmenler Celal karakterinin soğukkanlı bir şekilde yaptığı planları tereddüt etmeden eyleme geçirmesiyle bizlere zaten şiddetin getireceği etkiyi ifade etmiş oluyor. Görsel şiddetten ziyade düşüncenin eyleme aynı soğukkanlılıkla dönüşebileceği gerçeği insanın tüylerini ürpertiyor. Filmin şok ediciliği de tam olarak bu noktadan doğuyor.

Vavien insan zihninin ikilemde kalan haliyle ilgilenirken, film süresince bu ikilemin doğurduğu ironik durumları da seyirciye hatırlatmayı ihmal etmiyor. Örneğin, Celal’le ağabeyi Cemal’in hiçbir zaman alamadıkları Samsun’daki okul ihalesi, hiçbir zaman giyilmeyen sarı hırka ya da ağabey-kardeş ve karı-koca arasındaki bir türlü komikleş(e)meyen şakalar gibi film de çoğu zaman seyirciyi ikilemde bırakacak bir yerde kendini konumlandırıyor. Filmin bir ikilemden doğarak, ana ikilemini hatırlatacak çeşitli ikilemlerle katlanarak devam eden olay örgüsü, ister istemez bizleri de “insan ikiye ayrılır: iyiler ve kötüler…” mevzusuna götürüyor. Cemal, kardeşi Celal’e bu şekilde insanı basitçe ifade ederken; Vavien, insanın gelgitleriyle birlikte bir varlık olduğunu göstererek, bu basit ikilemi de tersyüz etmiş oluyor. İnsanın basitçe açıklanacak akli bir varlık olmadığı gerçeğinden yola çıkarak, insanın zihninde yaşadığı gelgitleri ve en korkunç ve zalimce planları Celal karakteri aracığıyla anlatıyor. Bu sayede bizleri de Coen Kardeşler’in pek çok filminde yaptığı gibi sıradan insanlık halleriyle baş başa bırakıyor. Merak ve gerilim unsurunu da film boyunca canlı tutan, insanın kanını donduracak derecede “ürkütücü” bir hikayesi olmasına rağmen, “sıradan” insana nüfuz ettiğinden dolayı bir sıcaklık da taşıyan Vavien; bu başarılı ve sıradışı karışımıyla Coen Kardeşler filmleri tadında eğlenceli olduğu kadar da tuhaf bir filme imza atıyor.

Yönetmen: Taylan Biraderler
Senarist: Engin Günaydın
Yapım yılı: 2009, Türkiye