Namık Sinan Turan

Edward William Lane ilk baskısı 1860 yılında Londra’da yapılan Mısırlıların gelenekleri üzerine kaleme aldığı çalışmasında ud’u tanıtırken, bu enstrümanın çağlar boyunca hayranlık uyandırmış birçok şairin şiirlerini aktarmada en iyi müzisyenlere aracılık ettiğinden bahseder. Ud doğu müziğinin en etkileyici tınısına sahip olan, müzikal ifadenin aktarımında başlı başına vecd yaratma üstünlüğüne sahip bir enstrüman olarak Araplar başta olmak üzere, zaman içinde İranlılar ve Türklerin de müzik yaşamının ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Haçlı seferleriyle Avrupa müzik kültürü içine girmiş, Endülüs üzerinden kültürel bir taşıyıcı niteliği kazanmıştır.

Klasik Türk Müziğinin ses sisteminin en mükemmel şekilde içeren tanbur karşısında ud’un kullanımı daha geride kalmıştır. Bununla birlikte 16. yüzyıldan kalma minyatürlerde ud çalan sazendelerin varlığı bu enstrümanın müzik çevrelerinde tutunduğuna işaret olsa gerektir. 19. yüzyıl sonlarında aynı zamanda ûdî olan Şakir Paşa’nın 6. bam telini eklemesi saza yeni bir soluk kazandırmış, Ûdî Nevres ve Ali Rı’fat gibi isimler bu yeni soluğu sonraki yüzyıllara taşımışlardır. Hiç şüphesiz tanburda Cemil Bey’e ait olan virtüöz unvanı udda Şerif Muhiddin Targan’ın hak ettiği bir mevkidir. Şerif Muhiddin 20. yüzyılın ilk yarısında tıpkı daha önce Chopin ya da Liszt’in piyanoda yaptığı gibi yepyeni imkanlar elde etmiş, sazın icra kabiliyetini geliştirmiştir. Bağdat Konservatuarı’ndaki görevi süresince de Münir Beşir ve Ömer Beşir gibi yetenekli öğrencilerine bu tekniği aktarmıştır. Arap dünyasında hala onun etkisi bugün takipçileri üzerinde görülmektedir. Udun solist saz rolünü kazanmasında Targan ve takipçilerin etkisi büyüktür. Bugün Arap dünyasında solist icrasının yanında bir araya gelerek oluşturulan triolar sazın müzikal icra platformlarında ve içeriğinde yeni açılımlar kazanmasına neden olmuşken bu etkiler son yıllara kadar Türkiye’de sınırlı kalmış, benzer girişimler olmamıştır. Ta ki 2004 yılında üç yetenekli konservatuar öğrencisi bu yönde bir adım atıncaya kadar.

Bilen Işıktaş, Sami Dural ve Bekir Şahin Baloğlu üç udun armonisini birleştirerek “3 Dem” grubunu oluşturdular. Aslında geleneksel Türk müziğinin kaynaklarından ve icra anlayışından beslenen grup üyeleri bunun yanında Caz, Klasik Batı Müziği ve Arap müzik geleneklerinden de faydalanarak sazın sınırlarını zorluyorlar. Ancak biraraya geldiklerinde yaptıkları yalnızca teknik bir gösteriye dönüşmüyor. Sağlam ve kişilikli bir müzikal ifade, tatmin edici bir seda onları sıradan bir işbirliğinin üyeleri olmaktan çıkararak sanatsal açıdan da yetkin bir icranın temsilcilerine dönüştürüyor. Grubun üyeleri akademik kariyerlerini sürdürürken icra yönleriyle de öne çıkıyorlar. 2013 yılında yapılan Geç isimli albüm grubun uzun yıllara dayalı birlikteliğinin ilk ürünü olarak raflarda yerini almış durumda. Grup bu albüm sayesinde iyi bir çıkış yakaladı. 2013 yılı Kral Müzik Ödülleri kapsamında en iyi enstrümantal müzik alanında Erkan Oğur, Ömer Faruk Tekbilek gibi isimlerle yarışarak yüzlerce albüm arasında ilk beşe girmeyi başardı.

Geç albümü müzikal olarak uzun bir işbirliğinin başarılı sonucu olarak değerlendirilebilir. Yakaladıkları uyum her açıdan dikkat çekici. Albümdeki tüm eserlerde bunun müzikal ifadesine rastlanıyor. Küçük Umutlar duygusal yoğunluğu oldukça yüksek, lirizmin hemen her müzikal pasajda hissedildiği bir çalışma. Grup üyeleri buradaki düzenlemeyle gerçekleştirdikleri kadanslarla bu lirizme dinamizm katmayı, canlı kılmayı başarmış durumdalar. Makamsal ve ritmik yapısı gelenekten beslenen ama günün tınılarına da kulakları açık gençlerin başarısının kanıtı.

Albüme ismini veren Geç adlı eser Bilen Işıktaş imzasını taşıyor, burada bestecinin bir ayağı gelenekte ancak modern bir ifadeyle biçimlenen ezgisel yapısı derhal hissediliyor. Eserin serbest kısımlarında taksim formunun nitelikli örneklerinden birine yer veriliyor olması geleneğe bir gönderme olarak kabul edilebilir.

Geç albümü Ortadoğu’nun müzikal birikimin de izlerini son derece iyi biçimde temsil niteliği taşıyor. Sentezlemedeki başarıları çok açık. Zaten grup üyeleri bu durumun altını çizmekten geri kalmıyorlar. Ancak özgün bir tını yakalamak konusunda ısrarlı tavırları derhal hissedilebiliyor. Aynı özgünlük arayışı bilinen, kulaklarda yer edinmiş eserlerin icrasında dahi işitiliyor. Yunanistan’dan Şam’a, Kudüs’ten İstanbul’a uzanan kültürel bileşim ve ortaklıklar içinde hemen her coğrafyada işitilebilen “Üsküdar’a gider iken” isimli çalışma tam da bunun yansıması. Bu eser Türkiye’de “Katibim” olarak da biliniyor. Ünlü Lübnan’lı ûdî Marcel Khalife’nin de albüm ve konserlerinde yer verdiği parça 3 Dem’in icrasında virtüözlük ustalıkları içeren bir düzenlemeyle karşımıza çıkıyor. Üçlünün ritmik ve maksamsal geçkileri ortak bir müzikal mirasın öneminin altını çiziyor. Öyle ki burada Arap ud çalma tekniğinin izlerine sıklıkla rastlanıyor. Ancak bu kaba bir taklit olarak değil dikkatle takip edilmiş, analiz edilmiş bir icra örneği.  Ortadoğu esintileri taşıyan bir diğer kayda değer örnek ise Chi Wali Chi Wali. Dinleyici bu parçayla derhal yakınlık kuruyor. Geleneksel bir Arap folk ezgisi olan, efsanevi Feyruz’un repertuvarının hitlerinden birini oluşturan bu parçayı Marcel Khalife’nin yaptığı düzenlemeyle karşılaştırarak dinlemek 3 Dem’in orijinalliği ve yaratıcılığını yakalamak açısından önemli. Grup ilk temadan itibaren sizi Doğu Akdeniz’in ılıman iklimine taşıyor, son derece başarılı bir düzenleme var burada, serbest bölümler ana temadan uzaklaşıp tekrar ona dönerken aslında yaratıcı bir düzenlemeye imza atılıyor. Bu durum her eserde 3 Dem’in imzasının hissedilmesi ve orijinallik arayışının bir sonucu.

Bekir Şahin Baloğlu imzasını taşıyan Küçük Kızın Rüyası, albümdeki romantik parçalardan bir diğeri. Burada üç ud arasındaki ideal uyum hem seda hem de iç ritm anlamında hissediliyor. Son kısımdaki serbest solo esere ayrı bir nitelik kazandırıyor. Yalnızlık adlı parça aynı romantizmi sürdürüyor albümde. Ancak bununla birlikte albüme tümüyle romantizmin damgasını vurduğu düşünülmemeli. Son derece kıvamında bir repertuvar seçilmiş. Etnik, kültürel geçişkenliklerin yanında klasik repertuvarın vazgeçilmez örnekleri de burada yerini almış durumda. Kevser Hanım’a ait Nihavend Longa’yı 3 Dem’den dinlemek çok önemli. Düzenleme etkileyici ve Bilen Işıktaş’a ait sondaki müzikal gösteri grup üyelerinin teknik icracılık ve ustalık anlamında ulaştığı yetkinliğin sunumu. Aynı ustalık “Şımarık Hisler” de de sergileniyor. Beethoven’in Für Elise’sine yapılan gönderme grup üyelerinin ne denli geniş bir kaynaktan beslendiklerini göstermesi açısından hoş bir ayrıntı.

3 Dem’in ilk albümü Geç son derece iddialı bir işe soyunmuş durumda. Yalnızca üç udun birlikteliği üzerine yapılan bir düzenleme riskli bir iş. Ritimlerin, zengin yaylıların sağladığı müzikal çeşnilerin, nefeslilerin desteğinin üzerinde biçimlenen müzikal albümlerin yanında bu üç genç zor ancak önemli bir işe imza atmış. Bunu yaparken de kolaya kaçmamış. Bu yolda adım atacaklara iyi bir örnek oluşturmuş. Söz konusu özen ve tavrın bundan sonraki işlerinde de sürmesi müzik sektörü için  kazanç olacaktır şüphesiz. Müziğini dünyaya taşıma konusunda Yunanistan, İtalya ve Arap dünyasının gerisinde kalan Türkiye’nin kendisini geleneksel mirasının yanında yerel ve bölgesel tonlarla desteklenmiş, sağlam bir sentez anlayışına dayalı müzikle dünya piyasasına taşıması için bir engel bulunmamaktadır. Nitekim bunu başarmış çok değerli sanatkarlar bugün önemli müzikal platformlarda canlı ya da kayıt endüstrisinin sağladığı imkanlarla var olabilmektedir. 3 Dem yakaladığı tınının zenginliğiyle bunlar arasında yer alabilecek bir grup. Ayrıca gençlere imkanlar sunulması durumunda ne denli nitelikli ürünler ortaya koyabileceklerinin de umut verici bir örneği.


Grup: 3 Dem
Albüm: Geç
Bekir Şahin Baloğlu: Ud

Bilen Işıktaş: Ud
Sami Dural: Ud
Kayıt: Taylan Özdemir, Miam Stüdyoları
Mix, Mastering: Hasan Umut Önder, Bomonti Stüdyo
Seyhan Müzik 2013