Mustafa Emin Büyükcoşkun

Yaşadığın çağın tanığı olmak zor zanaat. Bunu damıtıp bir sanat eserine, hele hele sinem filmine çevirmek daha da zor. Belmin Söylemez ilk uzun metrajlı filmi Şimdiki Zaman ile bu zor yükü hakkıyla omuzlamakla kalmıyor, olağanüstü bir durulukta, billur gibi bir film ortaya koyuyor. Yurtdışına gitmek isteyen, para biriktirmek için iş arayan Mina’nın peşinde, yaşadığımız dönüşümü, 2000’lerin ikinci onyılının haleti ruhiyesini, küçük kelimelerle, sade imgelerle ince ince işlemiş Söylemez. Film, tam da bu yüzden çok sade, ama çok etkileyici.

Yaşadığımız daralmadan bir tür kaçış, yahut tutunamayış öyküsü olarak okunabilir Şimdiki Zaman, pek çok başka okumanın yanı sıra. Üniversiteyi bitirmiş, belki geçmişte biraz solculuk da yapmış, eski sevgilisi reklamcı olmuş, ailesiyle bağları zaten kopmuş, elinde kala kala yitik halasının bir fotoğrafı kalmış, yıkılıp yerine otel dikilecek eski bir apartmanın tahliye edilmeye direnen dairesinde yalnız bir kadın Mina. Yalnızlığını paylaşmaya çalıştıkları da yalnız ve tutunamamışlar.

Şimdiki Zaman Semih Kaplanoğlu’nun 1999 yapımı Herkes Kendi Evinde’sinin günümüze taşınmış hali gibi. Gayet otobiyografik, 90 kuşağının hal-i pür melalini, dertlerini, daralışını, kırılganlıklarını anlatan bir hikaye. Filmin temelindeki yersiz-yurtsuzluk, çıkışsızlık tutunamama halleri, kaybolan hayaller, yitirilen inançlar, insanın içine işliyor. Mina’nın yitirdiği geçmişi, kurtulmak istediği hafızası eski fotoğraflarda, tahliye edilmek üzere olan dairesinde cisimleşiyor adeta.

Film aynı zamanda anlatıya, bedenleşmiş hatıra ve hikayelere bir saygı duruşu. Mina, herkesin görmek istediğiyle, görmeyi istemediği arasında birşeyler görürken kahve telvesinde, kendi muhayyilesini de katarak fincanın dibine hikayeler anlatıyor kadınlara. Birbirine geçen, birbirinden geçen hayatlar böylelikle çemberin etrafına diziliyorlar. Filmdeki bütün kadınların yalnızlıkları, mutsuzlukları ve umutsuzlukları fal hikayelerinde inanılmaz bir şekilde açığa çıkıyor. Bu hikayelerin kadınlar tarafından kadınlara anlatılıyor oluşu, sözlü dayanışma kültürünün, dert yoldaşlığının yaşatıldığı bir cemaat yaratıyor adeta. Hayal, hakikat, masal, soyutlama, sözlü tarih hepsi iç içe geçiyor fal sahnelerinde. Önce kadın karakterlere, sonra filme, sonra faldaki telveye ses oluyor bu metin. Bu geçişgenlik, filme inanılmaz metinlerarası bir boyut kazandırıyor.

Ozan Bilen’in ince ve sakin performansı Tayfun’un vazgeçemediği hayatı, karşı koyamadığı babası karşısındaki ezilmişliğini çok iyi yansıtıyor. Keza Şenay Aydın’ın uçarılığı da Mina’nın sakin yüzünün altındaki alter egosu gibi, bir yandan da Fazilet’in kararsız ve iradesiz tavrını örten bir zırh belki de. Mina Amerika’ya gitmek isterken Tayfun tüm kaybetmişliğine rağmen elindekinden, karısından, babasının kahvesinden vazgeçemiyor. Mina’nın kayıp bir hafızanın peşinde yertsiz-yurtsuzlaşmasıyla, Tayfun’un kendi hayatını tayin edememiş hali, fal bakılan bir cafede kesişiyor. Üniversite mezunu, eğitimli, pek de proleter olmayan bir ailenin kızı Mina’nın bu esnek ve güvencesiz hayata teslim olmayıp, Amerika’ya gidebilmek için para biriktirme çabası, nihayetinde meselenin gelip dayandığı sermaye ve üretim araçlarının çıplak gerçekliğini yüzümüze çarpıveriyor.

Peter Röehsler’in belgesel kamerası kahvenin telvesiyle şehrin tortularını üst üste pozlayarak, kentsel dönüşümün çöküntüsünü belirgin kılıyor. Zamanının tanığı olmasının yanında, ruhunu da perdeden seyirciye aktarma konusunda etkin bir iş çıkarıyor. Mina’nın yitik geçmişiyle, salınmakta olduğu şimdi, şehrin taşrasından merkezine dolanan kamerayla paralel ilerliyor. Kimi zaman eğreti bir misafir terliğine, kimi zaman fallik kent mobilyalarına, kimi zaman şehrin çeperlerindeki kapalı lüks sitelere, kimi zamansa tutunmaya çalışan hayatların mezarlığı Beyoğlu’nun arka sokaklarına odaklanıyor bu ince kamera.

Şimdiki Zaman neredeyse on yıla yayılmış bir zamanda yazılmış, zorlu bir maceranın ardından çekilmiş, binbir cefayla tamamlanabilmiş bir film. Bunca çabanın filme katkısı ise, Yeni Türkiye Sineması’nda pek de rastlamadığımız türden bir olgunluk, duruluk ve sadelik. Öyle ki filmi her izleyişinizde yeni katmanlar keşfediyorsunuz. Bu ince ve usta işçilik, filmin DVD’sinin artık kendisi de tarihe karışan bir materyal olsa da arşivlerde, kitaplığın tozlu bir köşesinde yerini almasını hak ediyor.

Şimdiki Zaman
Yönetmen, senaryo: Belmin söylemez
Yapım yılı: 2o12, Türkiye