Volkan Alıcı

Dashiell Hammett, yalnızca polisiye meraklılarının bildiği, sevdiği bir yazar değil. Yaşadığı dönemin en önemli yazarları olan Ernest Hemingway’le ve William Faulkner’la kıyaslanan, 1950 Beat Kuşağının kurucuları William Burroughs ve Jack Kerouac’ın üzerinde derin etkiler bırakan sıra dışı bir kişilik. Böyle olunca da, onun (polisiye) edebiyattaki yerini, romanlarını, etkileyici yaşam öyküsünü ve aydın tavrına örnek tutumlarını kısa bir yazıya sığdırmaya çalışmak yersiz bir çaba olur. Fakat Hammett’ın en önemli romanlarından biri olan Malta Şahini, yazarın dünyasına girmek için iyi bir vesile sayılabilir.

Antik heykelciğin peşinde
Malta Şahini, Dashiell Hammett’ın en önemli yapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. John Huston tarafından filme de uyarlanan Malta Şahini, polisiye edebiyat tarihinde Kara Roman olarak adlandırılan akımın öncü yapıtlarından biri aynı zamanda.

Romanın konusunu ise şöyle özetleyebiliriz: Malta Şövalyelerinin yaptırdığı paha biçilemeyen antika bir şahin heykelini elde etmeye çalışan paragöz adamlar ve kadınların yolu dedektifimiz Sam Spade’le kesişir. İyi rol yapan, yalan ustası güzel bir genç kadının -Brigid O’Shaughnessy’nin- Spade’i oyuna dahil etmesiyle başlayan hikâye, dedektifin ortağının öldürülmesiyle ivme kazanır. Spade, “paranın etrafında dönen suç sarmalında” neredeyse zanlı konumuna düşer. Onun için artık kayıp şahini bulmak tek amaç değildir; kendini aklaması, ortağının katilini ve sonrasında işlenen cinayetlerin faillerini de bulması gerekir.

Sokağa çıkan edebiyat
Hammett ilk öyküsünü 1923 yılında, kendisi gibi klasik polisiyenin kalıplarını yıkacak birçok isme ev sahipliği yapan Black Masc dergisinde yayımlar. 67 yıllık ömründe yalnızca on yıl yazarlık yapar; bu on yıla beş roman ve 67 öykü sığdırır.

Hammett’ın, Agatha Christie’yle simgelenen ama etki alanı tahmin edilenden çok daha geniş olan klasik polisiyenin egemenliğine vurduğu darbe nedir peki? Hammett nasıl bir yol açmıştır? Bunu en iyi anlatan kişi, bu türün Hammett’la birlikte diğer ustası sayılan Raymond Chandler’dır.

Şöyle diyor Chandler: “Hammett cinayeti aldı ve onu, sırf ortada bir ceset olsun diye değil, gerçek bir nedenle işleyen insanların eline verdi gene – hem de cinayeti ellerindeki olanaklarla işleyenlere; el oyması düello tabancaları, kürar zehri ya da tropikal balıklarla değil. Bu insanları oldukları gibi döktü kâğıda ve bu amaçla kullandıkları düşünce ve dille konuşturdu onları.” Kısacası Dashiell Hammett, “cinayeti Venedik vazosundan çıkardı ve sokağa attı”.

Bu, roman anlayışında sonraki kuşakları da etkileyecek önemli bir reddiyedir aslında. “Kurulu düzen” reddedilmiş, yıkılmış ve yenisi inşa edilmiştir. Polisiye romanın, toplumsal ve siyasal hayatla, sokakla, “gerçek” insanla bağı kurulmuştur.

Hoş Cinayet/Polisiye Romanın Toplumsal Tarihi kitabında Ernest Mandel de Hammett’ın romanlarının, “cinayetin hırs ve intikam gibi bireysel psikolojik dürtülere dayandırıldığı klasik dedektif romanının asaletinden ani bir kopuş” olduğunu söyler: “Kurguların merkezinde artık hem Birinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı burjuva değerlerindeki değişimin hem de örgütlü gangsterliğin etkisinin bir yansıması olarak vahşet ve özellikle zenginler arasındaki toplumsal yozlaşma yer almaktadır.” Yani Hammett’ın en önemli romanlarının (Malta Şahini’yle birlikte Sırça Anahtar ve Kızıl Hasat) ABD’deki mali çöküntü ve ekonomik kriz döneminde yazılması tesadüf değildir. Hammett’ın romanlarının tematik öğesi kadar kurgusunun ve karakterlerinin hayat bulduğu toprak da, işte tekelci burjuvazi-devlet-organize suç örgütleri ilişkisinin sonucu olan çürüme, yozlaşma, yoksullaşma ve suç patlamasını yaratan kapitalizmin krizidir.

Altını çizmekte yarar var: Polisiye romana bakıştaki bu kökten dönüşümü başlatan kişi Dashiell Hammett’tır. Dostoyevski’ye atfedilen, “Hepimiz Gogol’un ‘Palto’sundan çıktık” sözündeki gibi, çağdaş polisiyenin birçok ismi Hammett’ın “Kızıl Hasat”ının ürünleridir. Malta Şahini de Hammett’ın romancılığının yukarıda özetlediğimiz tüm öğelerini en başarılı şekliyle yansıtan eserlerinin başında gelir.

Onurlu bir yaşam
Dashiell Hammett’ın romancılığına bakarken onun aydın tavrını da gözden kaçırmamalıyız. Pinkerton Dedektiflik Bürosu’nda sekiz yıl boyunca dedektif olarak çalıştı Hammett. Nelerle karşılaşmadı ki bu yıllarda? Birkaç kez grev kırıcılığı yapmaya zorlandı; bir keresinde de bir bakır şirketi beş bin dolar karşılığında Frank Little adlı sendikacıyı öldürmesini teklif edince bu işten ayrıldı, ama Little bu kez linç edilerek öldürüldü. Bu olay, Hammett’ın yaşamındaki dönüm noktalarından biri oldu. ABD Komünist Partisi’yle ilişkiye girdi, partiye bağlı birçok kurumda aktif görev aldı. Çok geçmeden devletin baskısını en ağır biçimde üzerinde hissedecekti.

Soğuk Savaş’la birlikte ABD’de başlatılan anti-komünist ‘cadı avının’ iktidar karşıtı aydınları sindirme uygulamalarından biri olan McCarthy soruşturmalarında yargılandı. 1951 yılındaki sorgulamalarda, soruların hepsini yanıtsız bıraktı, arkadaşlarının ismini vermeyi reddetti. Mahkemeye hakaretten hemen tutuklandı ve altı ay hapishanede kaldı. Elia Kazan gibi muhbir damgası yiyip lanetliler kervanına katılacağına, 57 yaşında hapishaneye girip tuvalet temizlemeyi yeğledi. Hapislik sürecinden sonra yaşamı daha da zorlaştı. Daha önce kitaplarının geliriyle geçinebiliyorken, hapisten çıktıktan sonra, askerliği sırasında ödemediği vergiler bahane edilerek tüm gelirlerine el konuldu, bir arkadaşının bekçi evine yerleşmek zorunda kaldı. 10 Ocak 1961’de, 66 yaşında, New York’ta bir hastanede akciğer kanserinden yaşamını yitirmesine rağmen FBI, Hammett için tuttuğu 278 sayfalık dosyaya 17 Ocak’ta birkaç satır daha eklemeyi ihmal etmiyordu: “Hükümetimizin şiddet yoluyla devrilmesinden yana bir örgütün üyesi olmuş bir adamın, yaşamlarını bu hükümet için vermiş insanların arasına gömülmesinin” çelişkisine basının dikkatinin çekilmesi öneriliyordu.

Dashiell Hammett, yaşamda da edebiyatta da “kurulu düzen”den kopuşu temsil etti. Yaşadığı çağın en önemli yazarları arasına girdi; Andre Gide’in “… ustaca yazılmış diyaloglar adeta Hemingway hatta Faulkner’a işaret eder gibidir; tüm anlatı da beceriyle ve amansız bir alaycılıkla/kinizmle düzenlenmiştir. Böylesine özel türden bir şey oluşuyla, gerçekten onun, şimdiye kadar okuduklarımın en kayda değeri olduğuna inanıyorum” sözlerine yansıyan türde hayranlığa yaşarken de sıkça tanık oldu. Bunu sonuna kadar da hak etti.

Kısa yazarlık yaşamının yeni tipte polisiye akımında öncü rolü oynayan yapıtlarından Malta Şahini, Dashiell Hammett’ın yapıtlarına aşina olmayanlar için bir anahtar olabilir, hem de bir “Sırça Anahtar”!

babilcomdanalabilirsiniz

Malta Şahini  – Dashiell Hammett
Everest Yayınları