İlker Aslan

Dışarının çağrısına uyarak tek başına evinden ayrılan Hesse, doğayla bütünlük kurdukça âdeta başka birine dönüşüyor veya içindeki öteki Hesse’yi keşfediyor.

David Le Breton, Yürümeye Övgü1 adlı kitabının hemen başında yürüyüş için, “Yürüyüş dünyaya açılmadır. İnsanı mutlu yaşam duyguları içinde yeniden oluşturur. (…) Yürüyüş çoğu zaman insanın kendi içinde yoğunlaşmasını sağlayan bir dönemeçtir,” ifadelerini kullanıyor. Özellikle doğa yürüyüşleri, insanın kendi içine dönmesine, kendisini ve dünyayı her anlamda sorgulamasına yardımcı olan bir derinliği içinde barındırır. Yürüyüşün özünde mevcut bu sorgulama, insanı önceki halinden belli ölçülerde farklılaştırır. Breton’un “İnsan bazen yürüyüşten değişmiş olarak döner,” cümlesi de bu sorgulamanın bir sonucudur mutlaka.

Görkemli Dünya
Hermann Hesse
Çevirmen: Esen Akyel
Everest Yayınları

Everest Yayınları tarafından Temmuz 2018’de, Esen Akyel çevirisiyle okurla buluşturulan Görkemli Dünya, Hermann Hesse’nin gezgin, düşünür, şair ve hatta ressam olarak bir portesini sunuyor bize. “Dünya üzerinde hiçbir şey sınırlardan daha tiksinti verici, daha aşağılık olamaz,” diyen yazar, sınırları aşıyor ve vardığı her yeni nokta onun kendisini, dünyayı, varoluşunu yeniden düşündüğü bir uzama dönüşüyor.

Görkemli Dünya’da Hesse’nin yürüyüşleri esnasında aldığı notların yanı sıra çeşitli fotoğrafları, çizimleri ve şiirleri de yer alıyor. Böylece bu incecik kitap, romancılığıyla tanınan Hesse’nin farklı yönlerini de gösteriyor bize. Tabii bütün bir kitabın odak noktasını yürüyüş fikrinin oluşturduğunu da bir kere daha vurgulamak gerek.

Açıkçası,” diyor Hesse, “belli bir yönü olmadan gezmek, bir aylağın yaşamı gibi günışığında her şeyi kolayından alabilmektir bu yaşam. Sırtımda çantayla yaşamaya istekliyim ve bırakıyorum pantolonlarım istedikleri gibi aşınsınlar.” Bu cümleler, yürüyüşün aslında bir direniş biçimi, bir karşı duruş olduğunu da gösteriyor bize.

Amacı bir noktadan diğerine varmak olmayan “yürüyüş fikri”, Hesse’nin düşüncesinde felsefi bir eylem halini alıyor. Yürüyüşün derinliği burada saklı. Hesse de bunun farkında olsa gerek ki onun yürüyüşlerinde de varılacak yer değil, yürüyüşün kendisi önem kazanıyor.

Henry Thoreau’nun, “(…) kısa bir yürüyüşe bile ölümsüz bir serüven ruhuyla, geri dönmeyecekmiş gibi, terk ettiğimiz krallıklara birer anmalık olarak yalnızca mumyalanmış kalplerimizi yollamayı göze alarak çıkmalıyız,”2 sözlerini doğrularcasına yola çıkıyor Hesse. Çünkü yürüyüş, ancak bu anlamıyla kişinin kendisiyle kurduğu iletişimi anlamlı kılıyor ve ancak bu şekilde kurulabilecek iletişim bireyin kendine dönük kapıları açmasına yardımcı oluyor.

Yürüyüş sayesinde kişi “görkemli dünyanın” gizemlerini çözmeye başlıyor. Evlerin, patikaların, ağaçların içinden geçip giden Hermann Hesse de gördüğü her yeni manzarada tekrardan büyüleniyor. Bazen melankoliye kapılan yazar, ölüm ve aşk arasında gidip geliyor. Ağaçlarla, ormanla öylesine güçlü bir ilişki kuruyor ki, “Ağaçlar bir çeşit tapınaktır. Kim ki onlarla konuşmayı ve onları dinlemeyi becerir, gerçeği öğrenebilir,” demekten geri durmuyor.

Görkemli Dünya, Hermann Hesse’nin yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide yürüdüğü mesafelerin çok kısa bir pusulası âdeta. Hayata dair pek çok düşünce, bu incecik kitabın sayfaları arasında yerini bulmuş. Hesse, yürürken düşünüyor ve yazdıklarıyla da okuru düşündürüyor. Her ne kadar “ölmek yaşamaktan çok daha iyi” dese de o, yaşamın anlamını aramaya devam ediyor.

En sonunda biz de bu görkemli dünyanın bir köşesinde kendimize soruyoruz Hesse gibi: “Acaba gerçek olarak ele aldığım her şey sadece dışarı atılmış bir şekilde iç dünyamın yansıması mı?

Notlar

  1. David Le Breton, Yürümeye Övgü, Sel Yayıncılık, Çev. İsmail Yerguz.
  2. Henry David Thoreau, Doğa ve Yürüyüş Üzerine Seçme Denemeler, Everest Yayınları, Çev. Aytek Sever.

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 36. sayısında yayınlanmıştır.