Nida Nebahat Nalçacı

Halil İnalcık, Osmanlı Tarihi alanında yaptığı eşsiz araştırmaların yanında, yerli literatüre artık “Halil İnalcık Tarihçiliği” şeklinde yerleşmiş bir kavramın da kaynağıdır. Modern zamanlara kadar tarihçiler belirli bir patronajın imkanlarıyla ya da o patron isteğiyle eser verirlerdi. Tarihçiler, hükümdarın ihtiyacına göre ya da sunulduğunda hükümdarın hoşnut olacağı bir eser verirlerken toplumsal tarihi anlamamıza yardımcı olacak analizler, hükümranlığın merkeze alındığı bir bakış açısıyla ve nadiren yapılırdı. Asırlarca tarih diye kaydedilen şeyler devletlerin, hükümdarların, savaşların ve antlaşmaların kaydının tutulması olmuş, geçmişte olup bitmiş her şey siyasi bir temelle yazılmıştır.

XIX. yy’ın sonu, XX. yy’ın başında artık bu tek merkezli anlatım – şükürler olsun ki – gözden düşmüştü ama gene de sıradan insanların tarihinin pek umursanmadığı bir döneme girildi. Tarihçiler siyasi otoritelerin yönlendirici korkusunu içlerinde hissetmeseler de tarihi, siyaset ve savaş merkezli anlatmaya/yazmaya devam ediyorlardı. Örneğin, modern tarihyazımının mihenk taşlarından Leopold von Ranke’nin Osmanlı-İspanya savaşlarını anlattığı bir risalesi vardır. İki devletin savaşları sonucunda ölen insanların/yok olan hayatların sadece adları yazılsa, o risaleden defalarca kalın olacaktır ama biz sadece iki dev imparatorluğun savaş çizelgesini izleriz okurken. Osmanlıları çalışan yerli tarihyazımında da bu durum geçerliydi. Kurumların, toplum dinamiklerinin ya da hukukun tarihi ana gövdeden ayrılmadan birkaç kelimeyle anılıp geçiliyordu.

1.Dünya ve Kurtuluş Savaşlarıyla Cumhuriyet’in ilanı sonrası, Türkiye toplumu radikal değişiklikler yaşadı. Bilindiği gibi bu değişiklikler eğitim kurumlarını da etkiledi. İşte tam burada, Halil İnalcık’ın tarihçi olma süreci de bu değişiklikle eş zamanlı oldu. İnalcık, Osmanlı tebâsı olarak başladığı hayat serüvenine, cumhuriyetin, yeni tarihyazımı projelerinin hayata geçirildiği kurumlarında devam etti. Tarihçiliği bu minvalde gelişti.

Hocası Fuad Köprülü gibi, Annales ekolünün ihtimam gösterdiği sosyal tarihçiliğe ilgili olan İnalcık, bu sene 100. yılını kutladığımız hayatı boyunca bu ekolde kıymetli eserler verdi. Toplumsal tarihin hiç de popüler olmadığı bir dönemde, kronolojik siyasi tarihindense Osmanlılar’ın iktisadi ve sosyal tarihine ağırlık vermeye henüz bir lisans öğrencisi iken karar verdi.

Bu kararın sonuçları, İnalcık’ın 1938-1939 öğretim yılında DTCF’nin ilk talebelerinden biri iken hazırladığı “Tarihyazımında Timur” semineriyle başlayıp Chicago Üniversitesi’nde 1986 yılına kadar verdiği Osmanlı Tarihi derslerinin notlarına kadar derlendiği “Akademik Ders Notları 1938-1986; Timur, İnkılap Tarihi, Osmanlı Tarihi” kitabında açıkça görülür. Dönemine göre radikal olan ve günümüz Osmanlı tarihyazımını fazlasıyla etkileyen kararıyla 48 yıllık resmi hocalık serüveninin kayıtları olan bu derleme, yalnızca onun ders notları değil, dönemin üniversitelerindeki tarihçiliğinin değişiminin de bir yansımasıdır.

Akademik Ders Notları
Halil İnalcık
Timaş Yayınları

Kitap, halihazırdaki tarihyazımında hala fazla sevilmeyen, aslında pek de bilinmeyen Timur hakkındaki semineri bölümüyle başlar. Timur, Osmanlıları Ankara Savaşı’nda hezimete uğratıp Fetret dönemine sebep olduğu için yerli tarihyazımında hep ötelenmiş bir karakterdir. Hatta bazı popüler tarih yazarlarının, tıpkı Osmanlılar gibi Sünni bir Müslüman olmasına rağmen, bilinçli olarak ya da bilgisizlikten mütevellid “dindar” Osmanlıları zora sokan bir “kafir” olarak yansıttığı beladır. Daha öğrenci iken Timur hakkında yazılmış ilk akademik ve önemli kaynakları seminerinde inceleyen İnalcık, bu safsatanın pençesine hiç düşmeden bilimsel bir kaynak tedkininin nasıl yapılması gerektiğini gösterir. Timur’un kökenlerinden Timur Devleti’nin çıkışını oluşturan şartlara, bölgedeki diğer devletlerin durumundan kaynakların bu sürece bakışını maddeleştiren İnalcık, ilgililere karşılaştırmalı bir metot sunar.

Cumhuriyet inkılaplarını, başladığı dönemde ve inkılapların kalbinde, Ankara’da talebe olarak tecrübe eden İnalcık’ın DTCF ile Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde verdiği İnkılap Tarihi derslerinin notları da önemli bir farkı haizdir: İnalcık, o dönemde inkılabın eğitim aktörlerinin yetiştirdiği talebelerdendir. Hem milli mücadele döneminin hem de cumhuriyetin vaka anlatılarının birincil kaynaklarıyla bizzat tanışmış olduğu için, olayların ana artere göre görünen kısımları haricindeki pek bilinmeyen yanlarını da göz önünde bulundurarak anlatır. Müfredatı 1908 yılındaki II. Meşrutiyet’in ilanından başlatıp dönemi, Milli Mücadele Devri, TBMM’nin kuruluşu, İstanbul’un İşgali, Sevr, Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruz, Lozan gibi dönüm noktaları ile kronolojik sırada anlatır. Bu anlatının ardından ise, öğrencilerine çeşitli belgeler sunar. I. Dünya Savaşı’yla ilgili Padişah V. Mehmed Reşat’ın irade-i seniyyesinden Türk birliklerinin Çanakkale Savaşları’nda sayısal kaybını gösteren zabıtlara, Çerkes Ethem vakasından orduya ve halka moral vermesi için düzenlenen materyellere kadar pek çok birincil kaynak ve görselin bulunduğu bu bölüm, dönemin daha iyi anlaşılması için imkan sunar.

Üçüncü bölüm ise, Osmanlı Devleti’nin hem siyasi hem de sosyo-ekonomik tarihini irdeleyen çeşitli makale ve sunumların bulunduğu kısımdır. İnalcık, sosyal tarihçiliği önemseyen bir tarihçinin gözüyle Osmanlıların tarihinde irdelenmesi gereken İmparatorluk ekonomisi, Hilafet meselesi, Avrupa Devletler sistemine göre Osmanlılar, Nüfus, Bürokrasi ve Kanunlar, Merkeziyetçilik ve Merkeziyetçiliğin zayıflaması, Tanzimat gibi ana temaları gene kronolojik olarak anlatır.

Dördüncü ve son bölüm ise gerçekle efsanelerin sürekli birbirine karıştırıldığı Osmanlı kuruluş dönemine dairdir. II. Murad dönemi ve Beylikler, topraklarını genişleten Osmanlıların karşısındaki güçlü Venedik ve Macaristan, Osmanlı’nın Rumeli’deki egemenliği, İmparatorluğa geçiş, Toprak yasası ve kullanım tasarrufu verilen köylü gibi Osmanlıların kuruluş aşamasında devletin kurumlarının oluşmasında ana etken olan meseleler üzerine oluşmuştur.

Sadece tarih meraklıları için bir kaynak değil, tarih öğretmenlerinin ve öğrencilerinin de bir kılavuzu olan kitap “Tarih nasıl anlatılır?” sorusunun da bir cevabıdır.

 

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 7.sayısında yayınlanmıştır.