Mehmed Ali Çalışkan

Alain de Botton yine yaptı yapacağını. Kadın, erkek, aşk, cinsellik, evlilik, çocuklar, ebeveynler, aldatma gibi insan ilişkileri hakkında bugüne kadar hiç okumadığımız türden bir metin kaleme aldı. Aşk Dersleri, olanca mantıksızlığında aşkın en mantıklı tahlilini yapan ve benzerleri arasında insanı tanımaya en çok yaklaşan kitap diyebiliriz. Botton, bu eserinde kendisini güçlü kılan özelliğini yani felsefe kökenli olmasını çok iyi kullanarak gündelik hayatımızdaki praxis’in arkasındaki theoria’yı gösterebiliyor.

Akademide dirsek çürüten felsefecilerin aksine Botton, akıl oklarını hayata çeviriyor ve tam yakalayacağımız anda elimizden kaçan alabalıklar gibi çok bildiğimizi zannettiğimiz ama çok da belirsiz olan mevzulara fırlatıyor. Tüm kitaplarında aynı felsefi metodu kullanan Botton, Aşk Dersleri’nde bir roman yazıyor ve iki insanın tanışıp, aşık olup, evlenip, çocuk sahibi olup, evliliklerini çekilmez hale getirdikleri 16 yıldan sonra ancak evliliğe hazır hale gelmelerinin hikâyesini anlatıyor.


Aşk Dersleri
Alain de Botton
Çevirmen: Özge Çelik
Sel Yayıncılık

Roman, İskoçyalı güzel ve zarif Kristen ile Lübnanlı Rabih’in hikâyesi. Yazar, hikâyede bir evliliğin iyi ve kötü tüm taraflarını gösterebileceği eksiksiz bir olaylar örgüsü kuruyor ancak bu, uzman okuru bile rahatsız etmeyecek doğallıkta. Öte yandan bilge bir anlatıcı olarak yazar, kendi kahramanları Kristen ile Rabih’in hikâyesinin içinden hiç çıkmıyor, her fırsatta romana kısa bir ara verip bize aşk dersleri veriyor. Evet, hemen hatırlatmakta yarar var, bir yazarın romanın olay örgüsünün uzayında kalma keyfimize bu kadar müdahale edebilmesi için Alain de Botton gibi hatırlı olması lâzım. Ama açıkçası ancak John Fowles gibi büyük kalemlerin kullandığı bu ayrıcalığın Botton’a da çok yakıştığını ve yazarın metne müdahale ettiği bu bilgece satırlarının olay örgüsünün doğallığında akıyormuşçasına ahenkli olduğunu söyleyelim.

Kitapta yazar, aşkı kendi tekilliği içindeki belirsiz, sınırsız, tanım ve mantıktan uzak güzelliğinde ele alıyor, ve aşkın görece kendi mantıksızlığındaki düzeni yakalamaya çalışıyor. Örneğin daha en başından mantık evliliklerine, tarihte en büyük zulüm içeren hikâyeleri yarattığını söyleyerek karşı çıkıyor ve iki insan arasında hesaba kitaba gelmeyen bir aşkın gerekliliğini savunuyor. Ama kitap boyunca aşk ve ilişkiler konusunda süregelen en yanlış ideolojiyi yani romantizmi de eleştirmekten hiç kaçınmıyor. Alain de Botton aşkın hakikâtine yürekten inanan birisi olmasına karşılık bir romantizm düşmanı. Kristen ve Rabih’in evliliklerinde onları bir çok kez çıkmaza sürükleyen anlarda, aşkın kendi tekilliğini ihmal ederek ona sayısız kurallar eklemleyen romantik yaklaşımı eleştiriyor.

Hikâyenin vurguladığı fikirlerden birisi de, insan olarak mevcut anda geliştirdiğimiz davranış biçimlerinin kaçınılmaz olarak geçmişimizden gelen yükten etkilendiği fikri. Botton, hikâyesinin kahramanlarını geçmişlerinde ağır yükleri olan karakterlerden seçerek romanı bu türden bir tarihsellikte de etkili kılmaya çalışmış. Böylelikle yazar, sözgelimi bir yıldır birbirlerini tanıyan iki insan arasındaki aşkın, aslında doğumlarından itibaren şekillenmeye başlayan ömürlük bir müessese olduğunu söylemiş oluyor. İnsanlar arasında probleme neden olan çoğu davranış, kişinin mevcut andaki mekân ve wwlarda değil de, geçmişte başka bir anın mekân ve şartlarında bulunmasından kaynaklanıyor.

Aşk Dersleri herkes tarafından okunması gereken ve yüzyılımızın klasikleri arasına girmeye namzet nevi şahsına münhasır bir roman. Aşkı, ne aklın tahakküm edici, hesapçı mantığında, ne de romantizmin belirsiz, kaypak, kimliksiz ve adına kalp dediği muhayyel organında arıyor. Kimsenin bakmadığı bir yere, aşkın kendi tekil hakikatine bakıyor ve onu anlamaya giden yolu keşfetmek için felsefenin en güçlü aracını yani dili kullanıyor. Kullanılabilecek en usta ve bilgece haliyle. 

Arka Kapak dergisi 23. sayı