Röportaj: Volkan Alıcı

Evvel Zaman, Bir Zamanlar Anadolu’da filminin senaristlerinden Ercan Kesal’ın Peri Gazozu’ndan sonra yayımlanan yeni kitabı. Kitap, aslında bir film güncesi. Kesal’ın sözleriyle özetlersek Evvel Zaman, “Bir Zamanlar Anadolu’da filminin hikâyesini konuşmaya başladığımız günden, setin sona erdiği güne kadar tüm yaşadıklarımı, gözlemlerimi ve duygularımı yazdığım notlardan oluşmaktadır. Filmin senaristlerinden biri olarak, bir film senaryosunun nasıl başlayıp değişerek evrildiğini ve yönetmen için nasıl bir kılavuz haline dönüştüğünü de göstermeye çalıştığım özgün bir yol hikâyesidir.”

Kitap, bir senaryonun yazılma aşamasını ve bir filmin yaratım sürecini merak edenler için bulunmaz bir kaynak; özellikle bunun altını çizelim. Dahası, sinema gibi kolektif yaratıcı bir etkinliğin her aşamasındaki titizliği, gerilimi, zaman zaman yaşanan çıkmazları, ortak sevinci günü gününe aktaran bir “yaratıcılık” hikâyesi. İşte bu hikâyenin yazarıyla biraz sinema, biraz da edebiyat üzerine konuşalım istedik.

“Bir Zamanlar Anadolu’da Kurgu Günlüğü” kitapçığında Nuri Bilge Ceylan, bir yıla yakın süren kurgu sürecinin günlüğünü yayımlamıştı. “Evvel Zaman”, Ceylan’ın eksik bıraktığı işi tamamlayıp filmin tüm hikayesini bütünlük içinde gösterme rolünü oynuyor, diyebilir miyiz?
Benim günceyi tutmaya başladığım tarih 26.05.2009, bittiği tarih ise 7.12.2009. Yaklaşık 7 ayı kapsayan bir günlük. “3 Maymun” filminin senaryo yazım sürecinde tuttuğum notlara baktığımda, bir sonraki filmde bu işi çok daha düzenli ve disiplinli yapacağıma dair kendime söz vermiştim. Bu yüzden “Bir Zamanlar Anadolu’da”nın konuşulmaya başladığı ilk günden itibaren böylesi bir çalışmaya hazırlıklı ve kararlıydım. Bu hem benim çalışma esnasında her seferinde geriye dönerek okumalar yapabileceğim bir özkaynak hem de daha sonra pekâlâ bir kitaba dönüşebilecek bir “film hikâyesi” olacaktı. Öyle de oldu nitekim… Günce, kendine ait bir iddiası olan ve yaklaşık 5 yıl sonra kitaplaşan bir çalışma. Kurgu günlükleriyle birlikte okunduğunda, hikâyeyi daha bütünlüklü görmemize yardımcı olur mu? Olabilir…

Benim asıl ilgimi çeken, hekim kimliğinizle yaptığınız bir gece yolculuğunun filme, filmin de yine o yıllarda tuttuğunuz günlük gibi bir günceye ve bir kitaba kaynaklık etmesi oldu. “Geçmiş, geçmiş değildir; şimdiki zamandır” sözü, yaratıcı çalışmalarınıza yön vermiş sanki?
Belki de “tek bir yolculuk” mümkün, o da “kendi iç dünyamıza yapabileceğimiz” yolculuk. 1984 yılında mecburi hizmet esnasında tuttuğum günce ve o sırada başımdan geçen olay, 25 sene sonra bir filmin senaryosuna kaynaklık etti. Aynı filmin hem yazarı, hem oyuncusu, hem de kamera arkasındakilerden birisi olunca, o günlerde tutulan günce kendi iç dünyama yaptığım bir yolculuğa da dönüştü. Bu yüzden bu film boyunca yaşadıklarım ve yazdıklarım bir madalyonun iki yüzü gibidir. Değişik zaviyelerden okunabilir. Yaşayan, yazan, hikâyenin çekilmesine şahit olan ve tüm bunları yeniden seyreden birisinin zaviyesinden.

Kitapta Tarkovski’nin bir sözü var: “Bir sanat eserinin düzeyi, ifade ettiği fikir ne kadar derinlere gömülmüşse ve ne kadar iyi saklanmışsa o kadar iyidir.” İyi sinemanın, iyi edebiyatın başat öğesi bu mudur sizce de?
Tarkovski bu sözü Engels’ten ilham alarak söylüyor. “Andrei Rublev” filminde tarihsel hatalar olduğuna dair bir eleştiri üzerine yaptığı konuşmada rastladım. Filmle ilgili konuşurken, “Amacımız, o dönem yaşanmış bütün olayları en ince ayrıntısına kadar göstermek değildi. Amacımız, yaşadığı o korkunç yıllar boyunca Rublev’in izlediği yolun izini sürmek ve kendi dönemini nasıl aştığını göstermekti. Saf ve doğrudan tarihi, arka plana atmamakla birlikte, onu zamanın havası içinde eritebildik” diyordu. Bunlar iyi sinema ya da iyi edebiyat için oldukça önemli ipuçlarıdır bence…

Yeri gelmişken sorayım: “Evvel Zaman”da Tarkovski’nin adı sıkça geçiyor; onun sizdeki yeri nedir?
Sadece sinemacı ya da iyi bir yönetmen olmanın ötesinde güçlü bir felsefeci ve düşünürdür. “Film yönetme mesleğini birine üç ayda öğretebilirim, ama bu onu sanatçı yapmaz” diyen bir sinemacıdır mesela! Ya da “İnsanlar Tanrı’ya benzer yaratılmıştır, içimizde sanatsal bir tohum taşıyorsak eğer -herkes doğuştan bu tohumu taşır- yeteneğimizi heba etmemeliyiz, onu kendi malımız gibi görmeye hakkımiz yok” diyen biridir Tarkovski…

Güncede, önemli edebiyat yapıtlarının senaryonun yazılma aşamasında sürekli başvurulan kaynaklar olduğuna da tanık oluyoruz: Karamozov Kardeşler (Dostoyevski), Bozkır (Çehov), Kırmızı Pazartesi (Marquez). Sinemanın en yakın arkadaşı edebiyat mıdır?
Evet… Birisi derdini kelimelerle anlatıyor, diğeri görüntülerle. Ama edebiyat tek başına gerçekleştirilen bir üretim, sinemada ise birçok bileşen var. Üstelik sinema, başka birçok sanat dalıyla kurduğu ilişkinin bir benzerini edebiyata da dayatıyor sanki. Kendisine hizmet edilmesini, kendi bütünü içinde yer almasını ve desteklemesini istiyor. Belki giderek artan gücünü de bu özelliğinden alıyor…

Güncede birçok yerde, “Bugünden notlar” başlığı altında o günün özetini yapmışsınız. Bugünden o günlere bakınca, hangi notları düşersiniz?
* Hiçbir emek boşa gitmez. İyi ki yazmışım.
*Yaşadığım her şeye şükürler olsun.
* “Umudu kesme yurdumdan.”

Senaryo yazarı Ercan Kesal’a sorayım, ki okurlar ipuçlarını “Evvel Zaman”da bulacaklardır, “Sinema adına çok şey öğrendim” dediğiniz, tekrar tekrar izlediğiniz filmler hangileri?
Krzysztof Kieślowski’nin, Tarkovski’nin ve Kurosava’nın tüm filmleri. Metin Erksan’ın, Lütfi Akad’ın ve Yılmaz Güney’in de çoğu filmleri…

Edebiyatçı Ercan Kesal’ın en sevdiği yazarlar ve kitaplar?
Başta Rus klasikleri. Dostoyevski, Tolstoy ve Gonçarov. Mutlaka Çehov. Steinbeck, Zola, Hugo… Marquez, E. Galeano, Borges, Kundera… Bizden, Kemal Tahir, Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal, Adalet Ağaoğlu, Yusuf Atılgan, Yakup Kadri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Samet Ağaoğlu ilk aklıma gelenler…

Bugünlerde ne izliyor, ne okuyorsunuz?
Çalışma odamdaki masam pencerenin önüne kuruludur. Masanın pencere tarafında sürekli 20-30 kitap durur. Bunlar okundukça başkalarıyla yer değiştirir. Bunu hem dikkatimi belli kitaplara toplamak hem de gözümün önünde durarak sürekli vicdanımı rahatsız etmesini sağlamak için yaparım. Bugünlerde pencerenin önündeki kitaplardan bazılarını sayayım: Sahalin Adası (Çehov), 1001 Sakal (Allan Peterkin), Sevgi, Suçluluk ve Onarım (Melanie Klein), Filmler ve Rüyalar (Thorsten Botz-Bornstein), Geç Kalan Adam (Sefa Kaplan), Bir Aile Cinayeti (Michel Foucault). Filmlerse, elimdeki Cd’ler genellikle… Eskilerden…

babilcomdanalabilirsiniz

 

 

Evvel Zaman – Ercan Kesal
İthaki Yayınları