Selim Yeniçeri

Bu soruyu kaç kez duyduğumu bilmem, çünkü bizim milletimizin bir kariyerde ilk sorduğu şey maddi kazançtır. Ama size şu kadarını söyleyeyim: Kitap çevirmenliğinde paradan çok daha önemli kazançlar var! Hangi mesleği ya da kariyeri seçerseniz seçin, o meslekten ilk bakışta görünenden farklı şeyler beklersiniz. Para elbette ki mevcut düzende her işin olmazsa olmazı. Ancak aynı zamanda saygınlık, rahatlık, özgürlük, hatta belki ün ve daha bir sürü kişisel avantaj bekleyebilirsiniz. Ben küçük yaşlardan itibaren kendi kurallarımla yaşamak istedim ve böyle bir yolun da sonu ya çöplüğün dibi ya da metaforik bir tahtın tepesi olur; ortalaması olmaz. Ve gerçek şu ki eğer bu yolda başarılı olacaksam, bilgi birikimimi çok ama çok geliştirmem gerektiğini daha 18 yaşımdayken biliyordum, çünkü bilgi çok önemli bir güçtür.

Dolayısıyla, 1998 yılında üniversiteden sonra okuduğum sonu gelmek bilmeyen kitapları bedavaya getirmenin bir yolunu bulmak zorundaydım. Şaka değil, kitap çevirmenliğine hem bedava kitap okumak hem de hayatımla ne yapacağıma karar verene kadar biraz cep harçlığı kazanmak için başladım. Yalnızlığı Aşmak (William Brassel) adındaki ilk çevirimle bu işe koyulduğumda ve yayıncı Lütfü Bozkurt bana daha ilk gün, “Uçsuz bucaksız bir okyanusa yelken açtığını bundan yıllar sonra anlayacaksın” dediğinde, konunun varacağı boyutları onun bile tahmin ettiğini sanmıyorum. Şahsen benim hiçbir fikrim yoktu. Dahası, o dönemde yayıncılar bile kitap çevirmenliğine profesyonel meslek gözüyle bakmıyor, ancak ek iş veya hobi olarak görüyorlardı.

Kendi adıma fazlasıyla üretkenlik tutkunu olduğumdan olsa gerek, bugün tiyatro ve müzik için kaç kez sahneye çıktın deseniz sayısını bilmem. Rol aldığım radyo programlarının ve piyeslerinin sayısı yüzlercedir; en son iki yıl önce bana “The Walking Library” adını takan Amerikalı dostum sevgili Dr. Allen Brown’la Grassroots Radio’da Amerika’ya ve Avrupa’ya yayın yapıyorduk. Geride bıraktığım iki rock albümü, sayısız illüstrasyon, internette yayımlanmış ve 25 ülkede paylaşılmış 100’ün üzerinde İngilizce makale, neredeyse akla gelebilecek her tarz ve konuda 300’ün üzerinde çeviri, Türkiye’de yayımlanmış 10 kadar kitap ve şimdilerde İngilizce yazmaya devam ettiğim bir sürü yeni kitap projesine bakınca, birçok kişi beni 65 yaşında filan sanıyor. Kısacası, sekiz yaşımda ilk profesyonel kariyerim olarak TRT ve İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oyuncu ve seslendirmen olarak çalışmaya başladıktan sonra o kadar macera ve çeşitlilik dolu bir hayat sürdüm ki geçen süreçte muhasebeden kuantum koçluğuna, müzisyenlikten kitap çevirmenliğine kadar 10’dan fazla mesleğim oldu ve bütün bunlar yakın zamanda kurduğum uluslararası dijital yayınevi ve müzik yapım firması SaySaga Inspirational’ın temelini oluşturdu ki bu firma birçok Türk yazarı dünyaya açmayı planlıyor. Öte yandan, her günümü dünyanın dört bir yanından çeşitli yazar ve uzmanlarla geçirirken, yıllar önce kitaplarını çevirdiğim dünyaca ünlü yazarlarla şimdi yakın dostluklar sürdürürken, her günümü iki dilde birden yaşarken, çevirmenliğin sadece bir metni çevirmekten ibaret olmadığını, kültürler arasında köprü olmak anlamına da geldiğini anlıyorum.

Ben bunun altındaki dinamiği şöyle görüyorum: Bir kitabı cümle cümle düşünerek çevirmek demek, barındırdığı bilgilerin büyük bölümünü bilinçaltınıza atmak demektir. O kitabın, yazarın yazdığı zamana kadarki yaşam birikiminin bir özeti olduğunu düşünürseniz, o dünya görüşünü ve yaşam deneyimini kendinize katarsınız ve hayatınızdaki etkilerini görmeniz kaçınılmazdır. Diğer bir deyişle, kendi zamanınızı harcamadığınız bir yaşam deneyimini özünde edinmişsinizdir.

Bu durumda 10 tane kitabın çevirisini yaptığınızda hayatınızın aynı kalmasını bekleyebilir misiniz? Şimdi bir daha sorun: Kitap çevirmenliği iyi kazandırıyor mu? 

Arka Kapak dergisi 34. sayı