Yunus Emre Tozal

Yıllarca çevresindeki insanları orman turlarına çıkaran Alman yazar ve “ormancı” Peter Wohlleben, ormanda gezdirdiği insanların artık anlattıklarını yazmasını istediklerini ısrarla söylemelerine dayanamaz, en sonunda eşinin de, “En azından bir on sayfa yazamaz mısın?” sorusuyla başlar yazmaya ve Ağaçların Gizli Yaşamı gibi muhteşem bir kitap ortaya çıkar.

agaclarin-gizli-yasami

Ağaçların Gizli Yaşamı
Peter Wohlleben
Çev. Ali Sinan Çulhaoğlu
Kitap Kurdu Yayınları

Tüm dünyada çoksatar listelerine giren kitapta; ağaçların birbirleriyle arkadaşlık kurduğunu, birbirlerini koruduklarını, aralarında bilgi alışverişinde bulunup yavrularını yetiştirdiklerini ve hatta bir araya gelip hasta ağaçlara nasıl yardım ettiklerini okuyunca ağaçlara bakışınız değişiyor. Der Spiegel’in çok satanlar listesinin zirvesinden iki yıl boyunca inmeyen, yayımlandığı hemen her ülkede satış rekorları kıran Ağaçların Gizli Yaşamı, Kitap Kurdu Yayınları tarafından satışa sunulmasından bugüne Türkiye’de de çok okunan kitaplar listesine girdi. Ağaçlar ve ormanlar üzerine düşüncelerini her kesimden insanın anlayacağı bir üslupla ilk kez bu kitabında bir araya getiren Wohlleben; kitap yazmayı, seminer vermeyi ve ağaçlar üzerine geliştirdiği düşüncelerini ve heyecanını Almanya’nın Hümmel köyünde kendisini ziyaret eden doğaseverlerle paylaşmayı sürdürüyor.

Ağaçların, köklerinin ucundaki birtakım sinir hücreleri vasıtasıyla birbirlerine elektrik sinyalleri ilettiklerini ya da öğrenme süreçlerinden geçtiklerini Aachen Üniversitesi’nin yaptıklarına dayandırdığını ya da Vancouver Üniversitesi’nde yıllardır süregelen ciddi araştırmalarla kanıtlandığını popüler bilim dergilerinden biliyoruz. Peter Wohlleben, ağaçlarla yapılan araştırmalardan yola çıkarak, ağaçların elektrik sinyallerinin bir tür konuşma biçimi olduğunu, bir anne ağacın kendinden olan yavru ağaçları kökleri üzerinden anlayıp onları beslemeye yönlendirebildiğini fark ettiğini belirtiyor. , bu yönüyle ağaçların tehlikeleri, dostları, düşmanları, hayatlarını idame ettirmelerine yarayacak her şeyi kendi aralarındaki iletişimleriyle öğrendiklerini ve bu bilgileri de kullandıklarını keşfediyor. Bir böcek tarafından saldırıya uğrayan ağacın, kökleri aracılığıyla diğer ağaçlara da bu saldırıyı bildirdiğini ve böylece diğerlerinin böceği önleyen salgıları zamanında salgılayarak kendilerini korumaya alabildiklerini söyleyen Wohlleben, şehirdeki ağaçların ailelerinden uzak olduğunu, güneş ışığına ve gürültüye tek başlarına maruz kaldıkları için uyuyamadıklarını, bir anda serpilip boy attıklarını ve bu yüzden de ömürlerinin kısalarak erkenden öldüklerini söylüyor.

Orman, Peter Wohlleben’e göre bambaşka bir evren adeta. Yazarın, orman evreninde her türlü iletişimin, hatta günümüz teknolojisindeki bir çeşit internet ağının dahi olduğunu açıklaması, okurları ormana dair bildikleri her şeyi yeniden düşünmeye sevk ediyor. Örneğin mantarların beslenebilmeleri için diğer bitkilerle bilgi alışverişinde bulunmalarının bir zorunluluk olduğunu söyleyen Wohlleben, mantarların kendi kendine beslenemediklerini, bu yüzden diğer bitkilerden yararlandıklarını, diğer bitkilere ise bir tür haberleşme ağı sağladıklarını açıklıyor. Örneğin kurak geçecek bir yaz mevsimi için mantarlar ağaçlara “su tüketimini düşür” manasında bir uyarıda bulunuyor. Ağaçlar da bu mesaja göre hareket ediyor. Mantarlar da bunun karşılığında ağaçlardan bir ödeme, örneğin fotosentez üretiminin üçte birini alıyorlar. Bilim dünyası mantarların toprağın içlerine kadar inen mycellium adlı yapılarını iletişim araçları olarak kullanan ağaçların, mantarlar ile zaten birbirine dayanan bir yaşam döngüsü içerisinde olduğunu biliyordu. Ağaçlar mantarlara karbonhidrat sağlarken, mantarlar da topraktaki suyu yukarı çekiyor ve böylece kurak geçecek bir yaz mevsimi için ağaçların en önemli ihtiyacı olan suyu taşımalarına yardımcı oluyor.

Wohlleben, bizlere belki her gün gördüğümüz ama bir canlı olarak aynı insanlar gibi yaşadığını fark edemediğimiz ağaçların sırlarını açıklıyor; evrene büyük fotoğraftan bakabilmemizin doğaya karşı bakışımızı değiştireceğini belirtiyor. Zürafaların ağaçların kendi aralarında konuştuklarından nasıl haberdar olduklarını merak edenler için ufuk açıcı bir kitap. Sabırlı, bilge, sakin, gizemli, güçlü, anlayışlı bir arkadaşla tanışmak isteyenler için de birebir. Dostoyevski’nin Budala’sından şu alıntıyla bitirelim: “Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oluşundan mutluluk duymadan geçilebileceğini aklım almıyor.”

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 31.sayısında yayınlanmıştır.