Erkan Şimşek

Okullarda okutulan, belleğimizi sakatlayan yani aslında hakikati unutturan ve örten tarih, yönetenlerin tarihidir. Biz sıradan ölümlüler ak budunların tarihini kendi tarihimiz gibi okuruz; onların savaşlarıyla gururlanıp, mağlubiyetlerini birkaç kısa cümleyle geçeriz. Çünkü padişahın, kralın, sultanın, başkomutanın şahsında biz yenilmişizdir. Hatta misâl 400 sene önce padişaha, sancakbeyine, beylerbeyine isyan etmiş insanları değil; bu isyankâr “bozguncuları” asıp kesen paşaları, sultanları ata veya ceddimiz belleriz. Bu niye böyledir? Devletin bize bıraktığı en büyük miras işte bu tarih yazımıdır.

Biz tarihin aktörlerinin iki tarafı vardır: Yönetenler ve yönetilenler. Bizi yönetenlerin yazdığı tarihin arkasında ise bir siyaset yapma biçimi ve devletleri dizayn eden koşullar vardır. Nesilden nesile aktarılan bu devlet ve reayayı (sürü) idare etme bilgisinin somutlaştığı edebî/politik metinlere siyasetname deniyor. Arap, Fars, Hint ve Türk edebiyatlarında çeşitli siyasetname örneklerini biliyoruz. Nizamülmülk’ün yine Siyasetname ismini taşıyan eseri ve batıda da Machiavelli’nin “Hükümdar”ı en bilinen siyasetname metinleridir.

Bu kitaplar yöneticilere yani hükümdarlara ideal devlet yapısını, adaletli ve ahlaklı bir devlet adamı olmanın önemini, askerlerin, ekonominin, sosyal hayatın nasıl idare edileceğini anlatırlar. Tabii insanlık tarihi bu tür kitapların işe yaramadığının milyonlarca örneği ile doludur.

Siyaset bilimci H. Bahadır Türk’ün Çoban ve Kral başlığı ve Siyasetnamelerde İdeal Yönetici İmgesi alt başlığı ile kaleme aldığı çalışması bu metinlerin tarif ettiği ideal yönetici imgesini analiz ediyor. Doğu hatta daha spesifik olarak İslam medeniyeti içindeki [sadece bu medeniyete özgü olmayan] siyasetname örneklerinin karakteristikleri üzerinden bunu yapıyor.

Yakın dönem popüler Türkiye siyasetinin simge kavramlarından biri de çobandır. Süleyman Demirel’in biraz da destanlaştırdığı çobanlık geçmişi, Tayyip Erdoğan’ın muhaliflerine klasik yaklaşımı olan iki koyun güdemezler çıkışları, siyasetteki rol dağılımının çoban-sürü ikilemi üzerinden tarifi, kutsal metinlerdeki, siyasetnamelerdeki ve antik dönemden bugüne sanat eserlerindeki yöneticileri çobanın sembolize etmesi sanırım kitaba ismini veren bir ilham oldu.

Çoban ve Kral önce siyasetnamelerin türsel ve yapısal özelliklerine kısaca değiniyor ve siyasetnamelerde karşımıza çıktığı haliyle insan doğası, siyaset algısı, eril dil gibi temalar üzerinden siyasetnameler ile ilgili olarak okura genel bir tasvir edici çerçeve sunmaya çalışıyor.

Takip eden bölümlerde ise ideal bir hükümdarın temel özellikleri, hükümdar ve tebaası, kitle ve lider arasındaki idealize edilen ilişkiler, hükmetme dinamikleri içinde hükümdarın gölgeleri yani vezirler ve bürokratlar, danışma mekanizması, dost ve düşman nosyonlarının kurgulanışı, savaş ve barış kavramlarına bakış açıları inceleniyor.

Kitabın dikkat çekici bölümlerinden biri de siyasetnamelerdeki belirgin bir kadın karşıtlığı. Kitapta çarpıcı alıntılar var: Mesela Yusuf Has Hacib, “Kadınları her vakit evde muhafaza ed; kadının içi dışı gibi olmaz”, Beydaba “Şu üç şeye ancak ahmaklar cesaret edebilir, bunlardan çok az kişi kurtulabilir. Bunlar, hükümdarla arkadaş olmak, sırlarını gizleme konusunda kadınlara güvenmek ve denemek için zehir içmektir” diyor. Kadınlarla oturup kalkan hükümdarların kaybedeceklerini, kadınların şerleriyle nice yiğitlerin toprağa gömdüklerini, yönetime karışan kadınların sadece fitne getirdiğini söyleyen onlarca örneğe rastlıyoruz. Siyasetnameler için iktidarların eril dillerinin hem kadim dönemlerde hem günümüz siyasetinde nasıl hâkim olduğunun kaydını tutmuştur diyebiliriz.

Çoban ve Kral’dan anladığımız haliyle siyasetnameler ideal yöneticinin nasıl olması gerektiğine dair yöneticilere “en iyi yönetici” fikrinin mümkün olduğundan hareketle bir dizi nitelik sunuyorlar. Neredeyse tüm siyasetnameler cesaret, bilgi, merhamet, akıl, güç, liyakat ve adaletle ancak iyi bir hükümdar olunacağını anlatıyorlar. Nasıl masal gibi değil mi?

Siyasetnamelerin bir özelliğine daha dikkat çeken kitap hükümdarların karizmatik bir otorite, uhrevi çağrışımları olan, ayrıcalıklı bir varlık, nerdeyse büyülü bir güç olarak kavramsallaştırılmalarını da konu ediyor. Siyasetnameler, siyasetin kalbinde adalet kavramı olduğuna işaret ediyorlar. Adaletin ise uhrevi çağrışımları vardır. Adil sıfatını taşıyan Tanrı’nın gölgesinden de aynı sıfatı taşıması beklenir. Adalet salt bir ideal değil; aynı zamanda siyasal bir araç olarak Doğu siyasetnamelerinin dikkate değer hususlarından biridir.

Kitabın işaret ettiği bir başka nokta da hükümdar ile tebaa arasındaki ilişkinin siyasetnamelerde organik bir perspektifle formüle edilmiş olmasıdır. Metinler, hükümdarı toplumun ruhu ya da başı; toplumun beslendiği ve ona bakarak hareketini şekillendirdiği bir tür nihai kaynak ya da kök olarak gösterirler. Türkiye toplumunda padişahların konumlandırılışı ve Atatürk’ten Erdoğan’a tüm cumhuriyet dönemi liderlerinin sevenlerince konumlandırıldıkları gizemli pozisyonlar bu siyasetnamelerdeki hükümdar imgesini sürdüren gelenekler olarak görülebilir.

Yine devletin ve tebaanın hallerinin sağlık ve hastalık, iyileşme ve bozulma, hatta bazen çürüme gibi metaforlar üzerinden ele alan, hükümdarı hekim, tebaayı hasta olarak gören siyasetnamelerin dili ve hükümdarın devlete ve topluma dair sorunların çözümünde tek meşru otorite olduğunu, tam da bu nedenle gerekli müdahaleyi yapacak bilgi ve erdeme sahip olması gerektiğini söyleyen mantığı günümüz için de tanıdık imge ve yaklaşımlardır.

Özetle Çoban ve Kral, [bir üst yapı ve sonuç olan] kadim siyasetname metinlerin üzerinden bugüne kalan mirasın hâlâ cari olduğunu zira yöneten-yönetilen ilişkisinin kırılmayıp şekil değiştirdiği için de böyle devam edeceğini söylüyor. Günümüzdeki siyasal olana dair hâkim algılar bu metinlerden izler taşıyorlar. Özetle bu kitaptan yola çıkarak yapılacak farklı siyasetname okumalarına ihtiyaç var. Bu metinlere saf ahlaki, gerçeklikten uzak diye burun kıvırmamak gerekiyor. Bunların reel politikle içli dışlı metinler olduğunu anlıyoruz. Yazar H. Bahadır Türk bir tarihçi veya edebiyatçı değil, dolayısıyla metinlere siyaset biliminin kavramlarıyla bakmış; okumasını böyle yapmış. Sonuçlar çarpıcı ve örtük olarak da iktidarlara karşı bir mücadele biçimini de çaktırmadan sufle ediyor: Kenarda kalmış gibi görünen temel iktidar romanlarını uyanık bir şekilde okumak.

babilcomdanalabilirsiniz


Çoban ve Kral – Siyasetnamelerde İdeal Yönetici İmgesi
H. Bahadır Türk

İletişim Yayınları