Yunus Emre Tozal
Her geçen gün büyüyen bir şehrin sınırları çizilebilir mi? Doğu tarafında Gebze’ye Batı tarafında Çatalca’ya dayanan İstanbul, artık obez şehirlere dönüşmüş durumda. Her geçen gün trafiğe çıkan araç sayısı arttığı gibi, her geçen yıl İstanbul’un nüfusu da artmakta. İstanbul’dan New York’a, Hong Kong’dan Paris’e bütün kozmopolit şehirlerin 21. yüzyılda karşılaşabilecekleri en büyük tehlike, kilo veremeyen ve yedikçe şişmanlayan bir obez gibi şişmeleri. Şehircilik çalışan akademisyenler, dünyanın dört bir tarafında şehirlerin obezliğini tartışırken, metropol şehirlerin en büyük sorununun önlenemeyen göç sorunu olduğunu belirterek, kentten kırsala göç projelerine ağırlık vermenin önemi üzerinde duruyorlar.
İstanbul, bir yandan birçok şehir ve coğrafyadan gelen göçlerle beraber büyürken, diğer yandan çok daha kozmopolit bir şehre dönüştü; dönüşmeye devam ediyor. Bir klişe olan “Bir İstanbullu kimliğinden söz edilebilir mi?” sorusuna belki de eskisi kadar kolay cevaplar verilemiyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılı verilerine göre, İstanbul’da 741 bin 603 kişi sayısı ile en çok Sivaslılar yaşıyor. İstanbul’daki Sivaslıların sayısının bir önceki yıla göre 5 bin 61 kişilik artış gösterdiğini de burada belirtelim. Bu verilere İstanbul nüfusunun etnik haritasını eklediğimizde, İstanbul’da yaşayanların %65 Türk (çoğunluğu Anadolu’dan ve Balkanlar’dan gelen Türkler, küçük bir kısmı yerli), %20 Kürt, %15 Türkiye’deki Türk ve Kürt hariç tüm diğer etniklerden bulunduğunu düşünürsek, nasıl bir kozmopolit şehirde yaşadığımızı fotoğrafın bütününden anlayabiliriz.
Peki, zihinlerde yer almış bir İstanbullu kimliği var mı? Yoksa neden yok? Bu sorunun cevabını etraflıca araştıran hem akademik çalışmalarıyla hem de şehircilik alanında ürettiği projelerle tanıdığımız yazarlardan Nebiye Konuk, “Bir Şehirli Kimliği Göstergesi Olarak İstanbulluluk” kitabıyla İstanbul’un 1980’lerden günümüze geçirdiği değişim ve dönüşümleri incelemiş. Şehir sosyolojisi literatürüne katkı sağlayacak bu çalışma, “İstanbulluluk” kimliğini teorik açıdan ele alırken, aynı zamanda saha çalışmalarıyla da analizler sunuyor.
Kendini ifade etme aracı olarak kimlik, birçok temele ve coğrafyaya dayandırılabilir. Nebiye Konuk, İstanbullu kimliğini zihinsel-düşünsel (cognivite) kavramda incelerken, kavramın kuramsal tanımından yola çıkıyor; toplumsal bir varlık olarak insanın nasıl bir kimse olduğunu gösteren belirti, nitelik ve özelliklerine göre şehrin kimliğini, mekâna ve sınıfsal aidiyete bağlı olarak analiz ediyor. Kitapta İstanbul nüfusunu sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan inceleyen Nebiye Konuk, şehrin tarihi arka planında 1453’teki fethinden itibaren Osmanlı dönemini, yakın dönemdeki Cumhuriyet evresini ve günümüzdeki halini birlikte ele alıyor. Kitap sadece mimarların, şehir plancıları ya da şehir sosyologlarına değil, İstanbul’da yaşayan her bireye hitap ediyor. Yapılan anket çalışmaları, soruların cevabını aramayı kolaylaştırmakla birlikte, zihinlerde oluşması beklenen İstanbul’u şekillendiriyor.
Bir Şehirli Kimliği Göstergesi Olarak İstanbulluluk
Nebiye Konuk
İBB Kültür A.Ş. Yayınları