Sevengül Sönmez

Adları yaşadıkları / yazdıkları şehirlerle birlikte anılan edebiyatçı sayısı pek az değil. James Joyce’un Dublin’i, Charles Dickens’ın Londra’sı, Fernando Pessoa’nın Lizbon’u, Sait Faik’in Burgaz’ı, Yaşar Kemal’in Adana’sı… Bu liste uzayıp giderken Kafka’nın Prag’ında duraklamak gerekiyor sanırım. Eserlerini Almanca yazsa da Çekçeye olan düşkünlüğü, hep kaçmak istediği ama nereye giderse gitsin özlediği Prag’daki yaşantısı onu bu şehre ebediyen bağlamış. Prag da Kafka’ya olan bağlılığını dünyanın en önemli edebiyatçı / yazar müzelerinden birine ev sahipliği yaparak göstermek istemiş.

Müzenin kuruluşuna öncülük eden Juan Insua ve ekibi tarafından tasarlanan “Kafka’nın Prag’ı” sergisi 1999’da Barcelona’da açıldıktan sonra New York’taki Yahudi Müzesi’ne götürülmüş ve 2005’ten bu yana Prag’da Lesser Kent Vltava Nehri üzerinde muhteşem bir mimariye sahip Hergetova Ziegelei adlı binada Kafka severlerle buluşmaya devam etmektedir.

Prag’ın Kafka’nın kişiliği ve eserleri üzerindeki etkisini anlatmak için kurgulanan “Varoluşçu Alan” bölümünde Prag melankolik ve metaforik büyüsü, geçmişinin getirdiği efsanevi anlatılarıyla Kafka’nın yaşamına eşlik ediyor. Prag’ın belirsiz ve boğucu atmosferinin Kafka’nın eserlerinde eserlerindeki etkisi, kullanılan ışık ve ses efektleriyle izleyenlerde farklı bir deneyim oluştururken Kafka’yı da yakından tanımamızı sağlıyor.

Kafka’nın eserlerindeki mekânsal belirsizliğin izini sürmek isteyen okurlar için hazırlanan “Hayali Topografya” bölümü ise yazının cisimleşmiş hali olarak karşımıza çıkarken Kafka okurlarının hafızasına sesleniyor.

Müze biyografik ya da kronolojik kategoriler yerine, Kafka’yı kuşatan insanlar, olaylar ve durumlarla sarmal bir gezi alanı yaratarak Kafka’nın eserlerindeki katmanları ve onun iç dünyasını aktarmayı amaçlamış. Bu sarmal kurgu, Kafka’nın eserlerine hem yakından bakmayı sağlamış hem de onu şekillendiren ortamı deneyimlemeyi. Kafka’nın eserlerinin ilk baskıları, farklı dillerdeki pek çok baskısı, mektupları, günlükleri, çizimleri ve fotoğrafları da bu kurguya dâhil edilerek büyük bir anlatının parçası haline getirilmiş. Bu sarmal anlatı, özellikle ışık efektleriyle ve gölgelerle Kafka’nın karanlığını, bunalımlarını, kaygı ve korkularını çok etkileyici bir biçimde anlatmayı başarıyor.

Kafka’yı tanımak isteyenlerin; özellikle de Prag’ın onun hayatındaki izini sürmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken Kafka Müzesi, bir yazardan geriye kalanlarla onun ruh halini anlatan atmosferin çok iyi harmanlandığı bir müze. Bu tasarımıyla dünyadaki edebiyat müzeleri içinde de özel bir yere sahip.

Bir yazarın coğrafyasında onun iç dünyasına, görsel, işitsel ve üç boyutlu özel tasarımlarıyla yolculuk etmenin tüm imkânlarını sunan müze, edebiyatın ruhumuzdaki etkisini farklı bir boyuta taşıyarak gezenlerin üzerinde kalıcı bir değişiklik yaratıyor. 

Arka Kapak dergisi 10. sayı