Ayşegül Tozal

2012 Tudem Edebiyat Ödülleri Öykü Yarışması’nda birinciliğe değer görülen İclal Dikici’nin Teneke Uygarlığı kitabı, Maria Brzozowska’nın resimlemesiyle geçtiğimiz ay Tudem Yayınları’ndan çıktı. Bilimkurgu ve fantastik öğelerden beslenen Teneke Uygarlığı, insan eliyle yaratılan teknolojinin zamanla nasıl da insanın kendisini, çevresini ve en değerli duygularını esir alabileceğini anlatması bakımından hayli ilgi çekici.


Teneke Uygarlığı
İclal Dikici
Tudem Yayınları

Temel hak ve özgürlükler gibi güncel ve toplumsal konuları bir araya getiren Teneke Uygarlığı, daha çok kazanma hırsının insanı hem kendisinden hem de yaşadığı çevreden uzaklaştırdığına dair kurgulanan bir öykü. Öykünün, teknoloji ne kadar karışık ve güçlü olursa doğuracağı felâketin de bir o kadar büyük olacağını ima eden kurgusu, mevcut kapitalist sistemi ve destekleyicilerini eleştirirken ve gelecekte insanların teknolojiye mahkûm olacakları öngörüsünde bulunurken araya giren üst anlatıcının paylaşımlarıyla hem güldürüyor hem de düşündürüyor.

Bir tarafta kıt kanaat geçinen bir ailenin çocuğu olan Atila, diğer tarafta siyasetin göbeğinde bürokrat bir ailenin kızı olan Defne… İki çocuğun iç dünyalarında bir yanda yaşanan bir krizin etkileri sürerken, diğer tarafta nasıl bir dünyada yaşadıklarını anlama girişimleri, ebeveynleriyle olan ilişkileri, her geçen gün büyüyen bir sorun karşısında çaresizce ne yapabileceklerine dair kaygılarını okuyoruz. Bazen yüz yüze bazen mektuplaşarak görüşen kafadarlar, birbirlerinden haber alamadıklarında da yaşanılan yanlışlara ve kâinatta bir şeylerin ters gittiğine dair hemfikirler. Bir yönüyle maddi gücüne güç katmayı seven insanoğlunun hırsına karşı mücadele ediyorlar. Sırf kendi gücü için kıtlık yaratmayı meşru gören teknolojinin hoyratça kullanımı yüzünden küresel pek çok felâketle karşı karşıya geldiğimiz dünyada bir nebze de olsa rahat nefes almaya çabalıyorlar.

Hikâyeye gelelim; her cumartesi günü göz göze geldikleri dört yol ağzında Defne’nin de içinde bulunduğu kırmızı araba bir anda duruverir, kimse neden durduğunu bilmiyordur. Trafik bir anda çıkmaza girer. Kırmızı arabanın ani duruşuyla başlayan “zincirleme duruşlar”, yüzlerce aracı peşi sıra sürükleyerek, yepyeni bir yaşam biçimini, Otokent’i oluşturur. Araçların bir araya gelerek oluşturduğu bu Otokent, kapitalizmin çarkını döndüren imgeleri içinde bulunduran en büyük simgedir ve Otokent’te bir anda yüzlerce aracın durarak üst üste yığılması sonucu ihtiyaçlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. İhtiyaçların çıkacağını daha önceden kestirenler, Otokent’in yönetimine kendilerini seçtirirler. Kimse ne olduğunu, bu işin nereye varacağını sorgulamaz. Herkes kendisine verilen emri uygulamaya başlar.

Arabaların üst üste yığılmasıyla yükselen devasa oto-gökdelenler Otokent’i giderek yaşanmaz bir yere dönüştürür. Araç sahipleri için yaşanmaz bir hâle dönüşen Otokent, insanların teknolojiye adeta mahkûm oldukları bir şehirdir artık. Atila’nın babası, Otokent’e yeni katılan araçların bakımını üstlenirken, geceli gündüzlü çalışan bir aile reisidir. Defne’nin babası ise Otokent’in başkanı seçilmiştir ve Otokent’in geleceği için çalışmaktadır.

Otokent, aslında bir şeyi apaçık gözler önüne seriyordu. İmkân dâhilinde her şeyin alınır-satılır bir fiyatı vardı. Özellikle insanların ve duyguların… Zamanla bu olay umursanmaz bir gerçekliğe dönüşmüştü. Otokent, dünyadaki bütün felaketlerin; açlığın, sefaletin, hastalıkların, adaletsizliğin, zulmün, savaşların, kötü hayat şartlarının, çirkinliğin, bunalımın, yolsuzluğun vb. dolduğu bir şehre dönüşür. Atila ile Defne tam da bu sırada birbirlerini ararlar, uzun bir süre görüşemezler; idealist duyguları körelterek, olayları sorgusuz sualsiz kabullenmeye çalışmazlar. Haksızlık ve adaletsizliklerle dolu bir kabın şeklini aldırmayı amaçlayan Otokent sistemine karşı çıkarlar. İşte böyle bir şehirde, Başkan’ın on yaş ve üzerindeki araçları hurdalığa çektirme kararı yakında gerçekleşecek felaketlerin habercisi olur. Toplumdaki ayrışma yüzünden içten içe kaynamaya başlayan Otokent sakinlerinin yaptıkları hataların bedeli ağır olacaktır.

Arka Kapak dergisi 32. sayı