Alper Beşe

Cemil Kavukçu‘nun otuz yılı aşan yazı yaşamıyla ilgili söylenenlerin merkezinde kasaba kavramına rastlamak kimseyi şaşırtmaz. Kavukçu’yu bu kavram üzerinden okumak bir yanıyla oldukça kolay olmasına karşın, öte yandan indirgemeci bir yaklaşıma sürüklenme tehlikesini barındırmak bakımından da hayli zordur.

Kavukçu’nun sıkça işlediği kasaba konusunu, bir saplantı veya iyi bilinen bir malzemenin tekrar tekrar ele alınması yönünde değerlendirmek yerine, buradan çıkarak Kavukçu öykücülüğünün bir sarmal düzeniyle ilerlediği sonucuna varmak daha sağlıklı gibi görünüyor. Yazarın ilk kitabı Pazar Güneşi‘nden itibaren atmosfer yaratmada ne denli başarılı olduğu okurun ve eleştirmenlerin üzerinde anlaştıkları bir konu. Evet, birçok kitabında bu atmosferin arka planında bir kasaba evreniyle karşılaşıyoruz. Ancak biraz daha yakından bakıldığında, her kitabın, hatta her öykünün, ortak izlekler etrafında birleşseler de tekil atmosferler olduğu gözden kaçmaz. Çünkü özsel olan atmosferdir Kavukçu’da. Bu kimi zaman kasaba pazarında, panayırında, düğününde, birahanesinde, ormanlığında kurulur; kimi zaman açık denizde, kimi zaman kıyıya yakın demirlemiş bir araştırma gemisinde. Hatta Düşkaçıran‘da ve Aynadaki Zamanda olduğu gibi gerçeküstü öğelerle bazen. Bu atmosferi yaratırken mekanlardan yararlandığı gibi insanlardan yararlanması, insanlarla neredeyse eşit derecede hayvanlara başvurması da onu özgün kılan niteliklerden.

Cemil Kavukçu öykülerinin ıralayıcı özelliklerinden biri de geçişlilik: Öykü kişilerinin ruh halleri birbirine geçer, öykünün mekanı birden bire değişebilir, zamanda geriye veya ileriye doğru bir atlama söz konusu olur. Tek tek öykülerde bunu ustalıkla başaran yazar, kimi kitaplarında kurduğu bölümlerin içindeki öykülerde de sergiler bu yeteneği. Ekim 2014’te yayımlanan son kitabı Üstü Kalsın‘da ise bu özelliği başka bir noktadan okuma olanağı sunuyor okura.

Üstü Kalsın, yazarın daha önceki kitaplarını okumayanlar için de doyurucu bir okuma serüveni vadediyor. Ancak bu kitapta Cemil Kavukçu evrenine aşina olanları bekleyen irili ufaklı sürprizler var. Bunlardan biri, belki de başlıcası, yazarın kasaba ile kurduğu ilişki. Dokuz öyküden oluşan kitabın üç öyküsü kasabaya ayrılmış. İlk elden söylenebilecek olan şey, üç kitaptır kendini belli eden bir eğilimin, kasabanın öykülerde giderek daha az yer etmesi yaklaşımının burada da görüldüğü.

Kitapta art arda sıralanan üç kasaba öyküsü, Hangi Dala Bakalım Baba, Karga Bayramı ve Piyes aynı olay etrafında dile geliyor. Ryunosuke Akutagava’nın, Akira Kurosowa tarafından beyazperdeye de uyarlanan Rashomon adlı öyküsünde olduğu gibi tek bir olay, farklı kişilerin tanıklığıyla aktarılıyor. Baklalı kasabasında 1939 yılında gerçekleşen karga istilası, ilkin yetişkin yaşlardaki anlatıcının yaşlı babasının anlattıklarıyla önümüze seriliyor Hangi Dala Bakalım Baba öyküsünde. Döneme ait gazete kesiklerinin kullanıldığı bu öyküde, olay bir katman aşağı yerleştirilerek olay hakkındaki tanıklık öne çıkartılıyor.

Karga Bayramı‘nın anlatıcısı, bir önceki öyküde konu edilen bir karakterin oğlu. Karga istilası bu kez, bu olaydan fayda sağlayan ailenin bakışıyla aktarılıyor. Serinin son öyküsü olan Piyes, üçüncü kişi ağzından, kasaba sakinlerinin aralarındaki bir konuşmadan veriliyor. Ömer Azmi Bey’in durumu anlatan bir piyes yazmaya karar verişi ve eserinin ayrıntılarını arkadaşlarıyla paylaşmasıyla gelişen öykü, karga istilasını bir kez daha ikinci katmanda, bir tiyatro metninin içine yedirilmiş olarak okuma şansı sunuyor.

Aynı olayın ele alındığı üç öykünün; anlatıcının konuştuğu ikinci kişinin gözünden, anlatıcı ağzından ve olayın dışındaki üçüncü kişinin anlatımıyla olmak üzere üç farklı teknikle verilmesi başlı başına bir zenginlik sunuyor. Atmosferin iki öyküde birer iç/alt anlatıya dönüştürülmesi, kasabada geçen olayın da tarihsel nitelikte olması ise Kavukçu yazınında kasabanın artık bir anı nesnesi konumuna geldiğini söyleme cesareti uyandırıyor.

Üstü Kalsın‘ı oluşturan öykülerden geri kalanlarının kent ve kentliler üzerine oluşu, kasabanın sandık odasına doğru yol aldığı yönündeki görüşü güçlendirir nitelikte. İlk olarak Tasmalı Güvercin‘de belirgin örneklerini gördüğümüz kent yaşamı, bunun yarattığı sıkıntılar ve kentten kaçma isteği gibi izleklerin, yazarın son dönemdeki yapıtlarında giderek daha fazla yer almaya başladığını söylemek yanlış olmaz.

O Bakış ve Öğle Sıcağı adlı öyküler, kentli bireyin evinden uzaktaki halini ele alıyor. Kentin çevresinden dolanan ama merkezine kentliliği (veya çoğunluğun bundan anladığı şeyi) yerleştiren bu öyküler, yerleşik yaşama geçmiş olmaya dışarıdan bakma olanağı sunuyor. Yerleşikliğin göçerlikten, şehirliliğin kırsala ait olandan daha değerli olduğuna olan temelsiz inanca sorular yöneltiyor Kavukçu. Üstelik bunu bağırmadan, göze sokmadan yapıyor. Görevli olarak gittikleri küçük şehirde, bunalan genç mühendis ile meslekte yıllarını geçirmiş öykü anlatıcısının yağmurda tıkıldıkları otel odasından açılıp insan-doğa ilişkisiyle noktalanan O Bakış, kentliliğin dayattığı ilişki biçimlerini sorgulamak için değişik bir bakış öneriyor. Bir yazlık sitede geçen Öğle Sıcağı‘nda tensel tutkunun parayla, statüyle doyurulamadığına ilişkin çarpıcı saptamalar yer alıyor.

Şerare ve Ruhsavar Topu adlarını taşıyan iki öyküde yazma edimini konu ediniyor Cemil Kavukçu. İlkinde, günümüzde çokça konuşulan “yazarlık atölyeleri”nden birine katılan yazma heveslisi birinin gözünden; diğerinde artık yazamayan yaşlı bir yazar üstünden. Yazı yolculuğuna başından ve sonundan getirilen bu iki bakış, yazarın sadece yazmakla kalmadığını, yazmak üzerine kafa yorduğunu da göstermesi bakımından ilgi çekici.

Olasılıklar ve kitaba adını veren, Cemal Süreya anıştırmalı Üstü Kalsın ise birer iç yolculuk öyküsü. Kendini kaptırdığı akış yüzünden içine kapanan bireyin, yaşamı bir vitrinin arkasından izler duruma gelişini, aslında içinin yalnızlaştığını acıklı bir dile saplanmadan yazıyor Kavukçu. Dışarıdakilerin veya uzaktakilerin yaşamları üzerinden kendine eğilen, varlık nedenini başkalarında aramaya sürüklenen kentli bireyi masaya yatırıyor.

Bu ürüne babil.com‘dan ulaşabilirsiniz.

Üstü Kalsın – Cemil Kavukçu
Can Yayınları