Nazlı Karabıyıkoğlu

David Vann, beş intihar ve bir cinayetin alaşağı ettiği bir ailenin oğlu olarak büyümenin acısını yazarak aşabilen bir yazar. Diğer intiharlar bir yana, o henüz on üç yaşındayken, babası eski karısıyla telefonla konuşurken, oracıkta telefonun başında, acımasızca kendini öldürmesi Vann’ın hayatının büyük bölümünü karartmış. Babasının intiharının Vann’a dönüşü utanç şeklinde olmuş. Öyle ki üç sene boyunca herkese babasının kanserden öldüğünü söylemiş, otuz sene boyunca da bu utancı ve ağırlığı hep içinde taşımış. Yazılarının temel izleği ölüm ve intihar olan Vann, yazarak babasını geri getirebileceğine inanan biri. Yazdıklarının vuruculuğu da bu inancından ileri geliyor.

Elbette yoğun bir anlatımla yazıyor Vann. Tanık olduğu intiharları bire bir yansıtmıyor hikâyelerine, yazarken intiharları daha iyi anladığını keşfediyor. Bu sebeple somut bir gerçeklikten beslenen hikâyeleri, okuru şaşırtıp silkeleyen olay örgüleriyle sarmalanıyor. İkinci kitabı Bir İntihar Efsanesi, senelerce çekmecesinde durmasına rağmen, yayımlandığında kayda değer bir başarı yakalıyor. Belki de bunun ardında, Vann’ın babası ve kendisine güçlü bir kurguyla, yeni bir şans vermesi vardır. Kim bilir…

Keçi Dağı ve geyiklerin muazzam gücü
Bir İntiharın Efsanesi ve Caribou Adası kitaplarının kazandığı başarılardan sonra, Pislik adlı bir roman da yayımlayan Vann, yine yazılarının temel öğeleri olan avı, ormanı ve hayvanları heybesine doldurup yepyeni bir hikâyeye okuyucu sürüklüyor.

Keçi Dağı (Goat Mountain), ana karakteri olan on bir yaşındaki çocuğun ağzından anlatılan bir roman. Sanki bu çocuk Alaska’da doğan Vann’ın kurgusal bir sureti. Cherokeeli Kızılderili atalarının geleneklerini sürdüren bir ailenin erkekleriyle, ormana erkeklik sınavından geçmek giden küçük çocuk, üç gün süren avda, ilk geyiğini vurmak zorundadır. Ormanda kurdukları kampın ekseninde gelişen olaylarsa, okuyucuya bunun sadece bir erkeklik sınavı olmadığını daha romanın başlarında söylüyor gibidir.

Bir insanı vurup öldürmekle, bir hayvanı öldürmek aynı mıdır? Öldürme eylemi, kurşunun ete girmesi, son tahlilde iki canlıyı da bir kılmaz mı? Daha ilk bölümlerde bu zor soruyla okuru baş başa bırakan roman, çocuğun yanlışlıkla bir insanı vurduktan sonra katılaşan iç sesini okurun kulaklarına doldurur: “Cesedin yanına varıp ona bakabildim ve bir geyiğin leşine bakmaktan daha fazla rahatsız olmadım. Hatta heyecanlandığımı bile söyleyebilirim. Bunun sebebi belki hayatım boyunca yerde yatan cansız birçok geyik ve başka şey görmüş olmamdı. Durmadan bir şeyler öldürüyorduk zaten; hem buraya da öldürmek için gelmemiş miydik?” (Sayfa 33)

Babası, dedesi ve Tom adlı bir avcıyla çıktığı sınavında vurması gereken geyikten önce, vurduğu insanın ağırlığı tüm kampın üzerine çöker. Bu talihsizlik, avcıları yollarından döndürmez; o geyik vurulacak ve çocuk tarafından derisi yüzülecektir.

Var oluşla başlayıp, Habil ve Kabil ekseninde örülen ayrıntılar bir dünya sorgulamasına dönüşürken, sonunda geyik vurulur. Bu, hayvani doğanın yeniden ve yeniden kendini yok etmesidir. Böylesine bilinçli bir öldürme varken, Kutsal Kitap Tanrı’dan uzağa düşer. Koca bir hayvan düşerken, insanoğlunun göğsü hangi duygularla dolar?

Geyiğin kalbini ve ciğerini çiğ çiğ yemek zorunda olan bir çocuk, ölümü ne kadar iyi tanımıştır?

Ölüm ve öldürmek
Keçi Dağı’nda bir insan ve bir geyik ölüsü öylece toprakta uzanırken, hepimizi bekleyen sonun tarifiyle karşılaşırız: “Yüzleşmemiz gereken gelecek buydu: Bir kurtçuğun çiğneme sesini işitmeyi öğrenmek, kaynaşan yaratıklar tarafından ağır ağır yiyip bitirilmek, İsa şu taşı yerinden oynattığında sadece bir kez gerçekleşen ve daha gelmeyecek olan ölümden sonraki hayatı beklemek.”

Alaska’da doğup büyüyen Vann’ın doğayı ince ayrıntılarla anlatması ve hayvanlara, özellikle geyiklere bu denli yakın olması Keçi Dağı’nı samimi kılan en önemli öğe. Basit bir avla başlayan hikâye, ölümün ve öldürmenin soluksuz ve karanlık anlatımlarıyla, gittikçe acımasız bir sorgulamaya dönüşüyor. Bu dönüşüm yaşanırken, bir çocuğun sayfalar geçerken nasıl sertleşip büyüdüğünü görmemek imkânsız. Vann’ın Keçi Dağı’nda söylediği gibi: “Sanırım çocuklar ancak bir anne veya babayı mideye indirirse, onları dünyada bir bütün olarak yutup içine alırsa doyar, geri kalan her şey bir hayal kırıklığıdır.”

Bu ürüne babil.com‘dan ulaşabilirsiniz.

Keçi Dağı – David Vann
Can Yayınları