Daha çok klasik eserler yayınlasa da genç ve dinamik bir yayınevi Büyüyenay. Duyarlı ve titiz bir yayıncılık faaliyeti yürütüyor. Yayın dünyamızın en özgün yayınevlerinden biri aynı zamanda.

Yayın Yönetmeni Mustafa Kirenci yayınevinin misyonunu şu şekilde ifade ediyor: “Büyüyenay dedik adımıza. İstiyoruz ki çıkaracağımız eserleri onun halesi kuşatsın… İstedik ki nasıl o, karanlık geceyi aydınlatıyor ve karanlığa kendini siper ediyorsa, güzel hallerini sunuyorsa, çıkaracağımız eserlere de ondan bir iz düşsün, vereceği bilinçle zihinlere ışık düşürsün, hikmetlerle gönülleri aydınlatsın. Karanlığı gülümsemeye, ümitsizliği ümide, yalnızlığı dostluğa dönüştürsün. Eserlerimiz karanlıkları ay gibi aydınlatsın, ruhlara neşe, güven ve ilham versin.”

Büyüyenay Yayınları’nın öyküsünü Yayın Yönetmeni Mustafa Kirenci ile konuştuk.

Söyleşi: Ali Görkem Userin

Yeni sayılabilecek bir yayınevi Büyüyenay. Kısaca yayınevini, misyonunu, faaliyet alanlarını öğrenebilir miyiz?
Büyüyenay 3 yaşına yaklaşıyor. Henüz yapmak istediklerinden örnekler verebildi. Kitap, kültürün en büyük ve önemli taşıyıcılarından. İnsanlar ve toplumlar akli, ruhsal varlıklarını onunla koruyorlar ve geliştiriyorlar. Ayrıca insanı biyolojik bir varlık olmanın ötesine taşıyan çok değerli bir araç. İnsan kendisinin hiç bir çabası olmadan hazır verilen bir dünyada hayatını ve varlığını sürdürüyor. Fakat, dünyayı kendi varoluşundan başlayarak kitabın, kitapların kılavuzluğunda yorumluyor ve anlamlandırıyor. İnsanın biyolojik varlığını aşan en soylu tarafı bu yolla ortaya çıkıyor. Büyüyenay, öncelikle kadim kültürden gelen temel eserlerle okuyucuları tanıştırmak istiyor. Öncelikle yıllardır görmezden gelinen, aşağılanan, eski denilip burun kıvrılan eserlerin her birimizin kültürel kodlarını ve değerler evrenini oluşturan eserler olduğunu, bunlar olmadan bir gelecek inşa etmenin imkânsız olduğu göstermek istiyor. Çünkü modern dünyayı ve onun felsefesi, düşünce sistemi olan modernizmi dolu dolu ve çok hızlı bir şekilde yaşadık ve gördük ki yaşadığımız çağ insanlığa ne bir değer sunabildi, ne de bir ideal. İnsanı bir tüketim objesine ve Gabriel Marcel’in deyişiyle sayıya indirgedi. Onun eşref-i mahlûkat olma özelliği unutuldu ve unutturuldu. İşte bu yüzden, nasıl ip koptuğu yerden bağlanırsa, kültürel kopuşumuzu da klasik metinlerle yeni, taze ve samimi rabıtalar kurarak yeni kültürel varlık alanları açabiliriz. Onu bir değere yepyeni anlamlar evrenine dönüştürebiliriz.

Bizler “Karanlık hep vardır, çabalayan ışıktır” diyerek yola çıktık. Öncelikle kendimizden başlayarak çevre, toplum ve dünyamızı saran bütün karanlıkları aşmanın yolu kitaptan geçiyor. Söz ve sözün yazıya döküldüğü her hakiki eylem aslında en mütevazısından bir mum yakma faaliyetidir. Aragon’un “Her kurtulan bir ateş yaktı bir kayanın üstünde” mısraında olduğu gibi hem ferdî hem de toplumsal anlamda yakılan ateşlerin açtığı aydınlık yolu takip ederek karanlıklar dağılıyor. Bu yüzden Büyüyenay’ın çıkaracağı eserlerin böyle bir özelliğe sahip olması en temel niyetimiz. Şimdilik klasik eserlerle bu niyetimizi ifade eden örnekler yayımladık. Büyüyenay yapabildiği kadar edebiyat, tasavvuf, tarih, çocuk, sanat, siyer, düşünce ve diğer alanlarda bu örnekleri çoğaltma arzusunda.

Klasik eserlerimizin hazırlanması ve neşriyle ilgili dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Klasik eserlerin hazırlanması ve yayımlanması çeşitli zorluklara sahip. Öncelikle ilk karşılaşılan güçlük dilde kendini gösteriyor. Harf inkılabıyla birlikte alfabe de dil de değişti. Bu dilin Latin alfabesine çevrilmesi yani çeviriyazısının yapılması ve ayrıca günümüz okuru için güncellenmesi yani sadeleştirilmesi zorunluluğu var. Biz bu zorlukları çeviriyazısını ve sadeleştirilmesini bazan da tıpkıbasımını bir araya getirerek çözmeye çalışıyoruz. Bu da kitabın hacmini artıran bir uygulama, ama en azından okuyucu metinlerarası geçişleri aynı kitapta gerçekleştirerek ona daha fazla nüfuz edebilir diye düşünüyoruz. Tabii ki metni sadece sadeleştirerek de yayımlamak mümkün. Bu da eser hakkında asgari bir bilgi verir. Fakat bu uygulama eserin dilinin inceliklerini, sanatını, yazarın anlatış biçimini ve en önemlisi eserin içselleştirdiği kavramlar dünyasını yok eden bir uygulama. Bu da bir esere yapılabilecek en büyük haksızlık. Bu sebeple dipnotlarda verilen açıklamamalarla metnin kavramlar evrenini okuyucu için anlaşılır kılmaya çalışıyoruz. Fakat hikâye ya da masal gibi metinler çok usta kalemlerin elinde mevcut dilin imkânları ustaca ve sanatlı bir şekilde kullanılırsa sadeleştirilebilir düşüncesindeyiz. Aslında bu da o eseri yeniden yazmak gibi gerçekliğe sahip. Bunu gerçekleştirebilecek, özellikle bunu bir ideal olarak benimsemiş kalemler bulmak güç.

Dikkat edilmesi gerekli hususlardan biri de bu tür metinlerin hazırlandıktan sonra, çok iyi gözden geçirilmesi, farklı kişiler tarafından da metnin ele alınmasıdır. Ayrıca hazırlanan eserin cümle yapısı, ifade şekli gibi farklılıkları dolayısıyla adeta yeniden inşa edilmesi gerekebilir.

Bir süredir Türk edebiyatının yaşayan yazarlarının eserlerine de yer veriyorsunuz yayın programınızda. Kâmil Doruk, Âlim Kahraman gibi isimlerin yeni kitaplarını yayınladınız. Güncel edebiyatta devam edecek mi Büyüyenay?
Başlangıç olarak çıkışımız bu metinlerle oldu. Belki köklerimize duyduğumuz saygının ve özlemin bir ifadesi olarak. Büyüyenay eserler vermeye başladıkça yeni kalemler de yer alacaklar. Kâmil Doruk ve Âlim Kahraman dışında Yurdagül Mehmedoğlu’nun romanı Sen de Rivayet Etsen… yayımlandı. Necip Tosun’un kapsamlı çalışması Doğu’nun Hikâye Kuramı yakında yayımlayacağımız bir eser. Onu Mustafa Özçelik’in Yunus Emre’nin kültür tarihimizde izini sürdüğü Yunus Emre’nin Dostları isimli çalışması izleyecek. Sürprizlerimiz de olacak. O metinler henüz bize ulaşmadıkları için bahsetmeyi erken buluyorum.

2-3 yıl gibi kısa bir sürede yetmişi aşkın kitabı yayın dünyamıza kazandırdınız, çeşitli ödüller aldınız. Peki, okuyucuların bu eserlere ilgisi nasıl?
En son çıkardığımız 75. kitap Hazreti Ali Cenkleri oldu. 1. yılımızda Türkiye Yazarlar Birliği, 2. yılımızda da Eskader Ödülü’nü aldık. Okuyucuların ilgisinin eserlerimizin sayısı ve alanı genişledikçe daha köklü hale geleceği düşüncesindeyiz. Bu elbette ki bizim çabamıza bağlı bir durum. Öncelikle güzel çalışmalar sunma ve onları tanıtma gayreti bizi motive eden bir hal. Medeniyetimizin yapıtaşları olan bu eserleri okuyucular için öncelikli okuma eylemine dönüştürmemiz gerekiyor. Onca şöhretlerine ve ön kabullere rağmen bugün gençler tarafından batı klasikleri de okunmuyor. Daha popüler kitaplar tercih ediliyor. Burada nicelik değil de niteliğin ön plana geçmesi gerekiyor. Özellikle Büyüyenay’a gelen genç okurlar bu eserleri bir arada gördükleri vakit içeriklerinden pek haberdar olmasalar bile, hisleriyle, gönüllerindeki samimiyetle eserlerden onların gönlüne akan yansımalarla bizi mutlu eden etkileşimler yaşıyoruz. Onlar da o aidiyeti ruhun duyuyor ve bu eserlere yönelmek istiyorlar. Biraz da eserlerin onları kuşattığını gözlemliyorum.

Bu tür eserlerin ve yayıncılığın ticari şansının düşük olduğu yönünde yaygın bir kanaat var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bugün gençliğin tercih ettiği kitaplar tüketim alışkanlığının ve kültürünün bir uzantısı şeklinde ve varılan bir sonuç olarak ortaya çıkmakta. Yani kitap dönemsel modalar şeklinde ele alınan bir ürün haline geldi. İnsanı yormayan, sorumluluk yüklemeyen, onda bir değişime ve dönüşüme neden olmayan, adeta medya (diziler v.s.) vasıtasıyla hazır verilen dünya algısının yerleşmesini ve o algıyı daima besleyerek pekişmesini sağlayan bir nitelikte. Bir kitabı okumadan önceki insan ile okuduktan sonraki insan aynı insan değildir tespiti nitelikli bir okur-kitap ilişkisini anlatan bir ilke. Bugünün okurunda bu gerçekleşmiyor. Bazı kitaplar yüzbinler satıyor ama bu niceliğe denk bir nitelik ortaya çıkmıyor. Bunu gözlemlemek mümkün. Çünkü bu eserler okurun mevcut durumunu değiştirecek ve okuru daha üst bir alana yükseltecek metinler değil, sadece mevcut durumunun ne kadar makbul ve ne kadar iyi olduğunu pekiştiren eserler. Yani ‘değişme, gelişme, olduğun gibi kal, sen iyi yoldasın’ diyen eserler. Sokrates’in “Halimden memnun bir insan olmaktansa, halimden memnun olmayan bir sinek olmayı tercih ederim” sözü aslında kitap-okur ilişkisi olarak da yorumlanabilir. Gerçek kitap insandaki o sahte, aldatıcı memnuniyet halkasını kırarak ve onu huzursuz kılarak hakiki memnuniyet ve huzur alanlarını işaret eden kitaptır. İnsan ancak böylelikle biyolojik bir varlık alanından kurtulup bilinç ışıklarını yakıp ideal olana doğru yol alır.

75. kitabınız Hazreti Ali Cenkleri ‘ni ve cenknâmelerin önemini ve bu neşrin özelliklerini anlatır mısınız?
Büyüyenay daha henüz yayın faaliyetine başlamadan önce öncelikli olarak yayımlamak istediğimiz eserlerin başında geliyordu Hz. Ali Cenkleri. Hatta 1940-50’li yıllarda ince ince kitapçıklar halinde yayımlanan Münir Selami Yurdatap ve Muharrem Zeki Korgunal’ın çalışmalarını yayımlamayı da düşündük. Hatta aileleriyle de görüştük. Bu çalışmaların biraz da dönemin ruhu ve zihniyeti gereği epey değişikliklerle birer macera kitabına dönüştürüldüğünü gördük. O zaman orijinal metni temel alarak bu işe gönül verecek birinin yapması arayışına girdik. Bunu İsmail Toprak arkadaşımız gerçekleştirdi. Eserin üslubuna pek müdahale edilmedi. Yer yer bir türlü bitmeyen uzun cümleler kısaltıldı. Bu haliyle ortaokul-lise öğrencilerinin bile rahatlıkla okuyabileceği bir kitap oldu. Burada İsmail Toprak’a gayretleri için teşekkürler ediyorum.

Hz. Ali CenkleriCenknâmeler bugün 50’li yaşlara gelmiş kuşağımızın temel eserlerinden biri. Öyle ki bizden öncekiler kıraathanelerde toplu olarak bu Cenkleri okuyarak erdemlerin davranışlarla ve sözlerle içselleşen o incelikler ve zarif dünyasını tanıdılar. Bütün aklı aşan niteliklerine rağmen onlar bizim heyecanımızı harekete geçiren, hayallerimizi kanatlandıran, zihin ve duygu dünyamızı inşa eden metinler. Hazreti Ali Cenkleri ahlâkî incelikleriyle başta Peygamberimiz ve Hazreti Ali olmak üzere Cenknâmelerdeki kahramanların söz ve davranışlarında ete kemiğe büründükleri birer canlı örnekler haline geldikleri bir metin.

Sadece Cenknâmeler değil, Mevlid Hikâyeleri -ki o da N. Ahmet Özalp’in yektin bir çalışması olarak Büyüyenay kitaplığına katılmıştı- Battal Gazi Hikâyeleri ve daha bu grupta yer alabilecek birçok eser genç nesillere sunulmak üzere bekliyorlar.

Yayın takvimine alıp hazırlıklarına başladığınız ve önümüzdeki aylarda okuyucuyla buluşacak eserlere dair bilgi verir misiniz?
Gelibolu Mustafa Ali’nin Nasihatü’s-Selatin, N. Ahmet Özalp’in hazırladığı Aşkın Halleri isimli bir roman, Kemal Edîb Kürkçüoğlu’nun Tasavvuf Tarihi, Süleyman’ın Meselleri, Lâtifeler Kitabı, Baharistan Tercümesi, Süleyman Nazif ve Filibeli Ahmed Hilmi’nin bazı eserleri Ekim ayından başlayarak okurlarımızla buluşturacağımız eserler.

Yayınevine babil.com‘dan ulaşabilirsiniz.