Kubilay Bürgan

Nahid Sırrı Örik, yaşarken (1894-1960) unutulmuş romancı ve hikâyecilerimizden. 1994 yılından sonra özellikle M. Kayahan Özgül’ün de ilgi ve alakasıyla, yapıtları yeniden basılmaya başlanmış. Daha sonraları, birçok edebiyat dergisinde tanıtım ve eleştiri yazıları yayımlanmış. Yazarın Kıskanmak adlı romanı, en meşhur eserlerinden. Günümüzde de yankısı hâlâ sürmektedir bu iyi romanın.

Kıskanmak’ta en belirgin özellik, roman karakterlerinin “negatif” bir odakta birleşmesidir. Enis Batur’un roman için yazdığı önsözdeki şu yorumunu önemli buluyorum:”Kıskanmak, kim ne derse desin, zorlu bir ruhsal harita çizer ve bunu yaparken de kuralı çiğner:Roman, baştan uca bir negatif-şahıslar galerisidir.” Romanda erkek karakterlerin kadınsı özellikler taşıması, kadınların erkeksi özellikler göstermesi, Enis Batur’u doğruluyor. Örik romanında, ağır ruh tahlillerine de yer veriyor: Bu açıdan bakıldığında, ruh tahlilleri, romanın birçok yönden incelenmesine olanak sağlıyor.Özge Soylu’nun Kıskanmak ve Psikanaliz adlı tez çalışması bu alanda yapılmış önemli çalışmalardan biridir.

Fethi Naci’nin bazı bahislerde her ne kadar itirazları olsa da Enis Batur’un kaleme aldığı Tutkunun Negatif Çehresi Üzerine Kanlı Bir Divertimento adlı denemesindeki tahlilini -romanı anlamak açısından- yerinde buluyorum:”Ruhsal yangını açısından bakıldığında, Seniha’nın (romanın baş karakteri, KB.) portresinde biçimlenen şer tohumu,edebiyatımızda benzeri görülmemiş bir sapkı düzlemi doğurur:Mario Praz’ın Avrupa edebiyatında varlığını sorguladığı ‘yazgıyla oynayan kadın’(femme fatale) imgesinin ayrıksı bir örneğidir Seniha:Güzel olduğu için değil, tam tersine çirkin olduğu için yakıp geçecektir.”

Yazarın, karakterlerindeki ruhsal durumları ortaya sermedeki ustalığı, bu durumların, bilhassa romanın başkarakteri Seniha’nın kişiliğinde bütünleşmesi bir ahenk içinde sürüyor. Kıskançlık, haset, kin ve nefret duyguları romana iyiden iyiye yedirilmiş: Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak romanının anlatıcısı, belki de birçok romanda görülmeyecek bir şekilde, romanı bir eleştirmene gerek duymadan da, en iyi yine kendisi tahlil ediyor sanıyorum: Romanın “altıncı” bölümünde anlatıcı şöyle söylüyor: “Kıskanmak… Seniha’nın yüreğinde ilk beliren, kendisini ilk duyuran ve hemen her gün daha fazla gelişip büyüyen his bu olmuştu. Halit’le aralarında sekiz yaş vardı ve onu kıskanmadığı bir zamanı hiç bilmiyordu.Hayatının en eski, en bulanık ve silik hatıraları arasında bile kıskançlık her şeye hükmeden bir yer tutuyordu. Hayal meyal hatırladığı zamanlarda da herkes kendisinin kara kuru, Halit’in ise beyaz, sarı saçlı ve mavi gözlü olduklarına bakarak, ‘Bu kız, o oğlan olmalıydı’ demişler, hep ağabeyini okşamışlardı. Bu okşayanlar, bu sözleri söyleyenler kimlerdi? Hemen hiçbirini hatırlayamadığı halde söyledikleri sözleri ve o okşamaları hiç unutmuyordu. Çirkinlerin sevilmemeye ve güzeller için feda edilmeye mahkûm bulunduklarını Seniha pek küçük yaşından itibaren bilmiş, anlamıştı.”

Bu doğrultuda şunu eklemek yerinde olacak: Kıskanmak, Seniha’nın ağbisine duyduğu hasetin ve bu kötücül duygu nedeniyle ağbisinden öç almaya çalışmasının romanıdır. Örik, okuruna kötülüklerle dolu bir dünya sunuyor bu anlamda.

Seniha kırk yaşlarında, hiç evlenmemiş çirkin bir kadındır. Çirkin olması elbette Seniha’yı her geçen gün diplere çekiyor. Fakat, Seniha’nın geçirdiği çocukluk ve ağbisiyle olan ilişkisi pek sağlıklı denemez. Annesinin, oğluna kızından daha fazla değer vermesi Seniha’yı, yukarıda sözünü ettiğim kıskançlıklara sebebiyet veriyor. Tekrar vurgulamak gerekirse: Kıskançlık, kin,nefret,iktidar hırsı gibi duygular romanın olay örgüsünü belirleyen öğeler olarak karşımıza çıkıyor.

Pekâlâ, Kıskanmak romanı yalnızca Seniha karakterinin etrafında mı dönüyor?

Seniha karakteri ağır bassa da, diğer karakterlerin de romanda etkin rol oynadığını görüyoruz. Romanda öne çıkan Halit (Seniha’nın ağbisi), Nüzhet (Mükerremin sevgilisi) ve Mükerrem (Halit’in karısı) “güzellikleri” ön planda olan karakterler.

Örneğin Halit, beyaz tenli, sarı saçlı ve mavi gözlü, görenlerin kız kadar güzel bulduğu biridir. (Halit’in güzelliği Seniha’nın başına belâ olmaktadır. Çünkü kız kardeşi Seniha, onun güzelliğini kıskandığı için ona acı çektirmeye çalışır.) Bir diğer karakter, Nüzhet’tir. Nüzhet, neredeyse kadınsı güzellikte yaratılmış bir karakterdir: Geniş omuzlu, ince belli, dar kalçalı, kzıl, biraz da kalın dudaklı, gümrah siyah saçlı olarak anlatılır. Romanın anlatıcısı Nüzhet’i şöyle tanımlar:”Bembeyaz pjaması ile cinsi belki belli olmayan bir heykel gibi, bir resim gibi güzeldi.” En silik karakter ise Cemil Şevket Bey! Bir görünüp, bir kaybolan cinsinden.

Kısa anımsatmalarla öne çıkan karakterleri vermemin bir nedeni de, olay örgüsüne doğrudan etki ettikleri nedenlerden dolayı. Seniha’nın ağbisinin(Halit) eşi olan Mükerrem, gizli gizli Nüzhet’le buluşur. Seniha, bu durumdan ilk zamanlar şikâyetçi olmasa da, daha sonraları bu durumu kendi lehine kullanmayı başaracaktır. Mükerrem’in Nüzhet’le buluşmaları, Seniha’nın ağbisi olan Halit’e cinayet işletecek kadar bir koz verecektir.Burada birinci olay, ikinci olayın sebebi olarak görmek mümkün. Romanı okuyan meraklı okur bunu görecektir.

Bitirirken, Ahmet Oktay’ın Nahid Sırrı Örik için söylediğini alıntılamadan geçmeyelim:”Haset, gerçekten de güçlü bir duygu Örik’te. Ben Örik’in Daemonic bir yazar olduğunu sanıyorum. Bu yüzden de Nahid Sırrı’nın olumsuz bakışının haset kavramından çok daha geniş bir boyut içinde değerlendirilmesinden yanayım.İnsanın yıkıcı, kötücül güçlerini öne çıkarmaktadır hep. Onda güzelliğin içinden bile kötülük ve acımasızlık çıkıyor gibidir.”

Hilmi Yavuz da ‘Daemon’ veya ‘Şeytanilik’ Üzerine adlı yazısında aynı konuya farklı bir yorumla temas ediyordu: “Edebiyatımızın ‘şeytani yaratıcılık’tan yoksun olması, doğrudan doğruya, İslamiyet’in ‘şeytan’ı insana göre konumlandırış tarzı ile ilgilidir. Öte yandan, Türk romanında ‘daemonic’ sayılabilecek karakterlerin (mesela, Nahid Sırrı Örik’in ‘Kıskanmak’ romanındaki Seniha veya ‘Sultan Hamid Düşerken’deki Nimet), ‘kadın’ olmaları tesadüfi değildir. ‘Daemonic’ olanın, ancak ‘kadın’a atfedilmesi durumunda meşruluk kazanabilmesinin de, üzerinde ayrıca durmak gerekir.”

Selim İleri ise, Sepya Mürekkebiyle Yazıldı adlı kitabında, eseri yorumlarken “korku ve hayranlık” sözcüklerini kullanıyordu.

Esere karşı “korku” duymamak ve “hayran” olmamak elde değil açıkçası.Bu sırlarla dolu romanı bilhassa nitelikli okura salık veriyorum.

Bu ürüne babil.com‘dan ulaşabilirsiniz.

Kıskanmak – Nahid Sırrı Örik
Oğlak Yayıncılık