İshak Arslan

“Peki klasik kitap ömrünün son demlerini yaşıyorsa, bilgi, tecrübe ve düşünce ürünlerinin kayıt ve paylaşım yöntemleri acaba nereye doğru evrilecek?

“Kitap” kavramı, zihin dünyamızda o kadar kalıcı ve zengin bir çağrışıma sahip ki en kutsalımıza bile cins isim olmuş. Yazılmış bir cümleden, Levh-i Mahfuz’a kadar uzanan bu geniş anlam dünyasında insana ve evrene ait hemen her şeyi bulmak mümkün. Başlıktaki ikinci kelime de çağrışım zenginliği açısından ilkiyle yarışacak nitelikte. Malum; öteye, hesaba, mizana, cennet ve cehenneme kapılar açan kıyamet, esasen bir sona, ama aynı zamanda doğrulup ayağa kalkmaya, bir tür “yeniden dirilişe” işaret ediyor.

Ne kadar zengin ve derinlikli bir geçmişe sahip olursa olsun klasik anlamda kitap “takdir edilmiş bir vakitte” ömrünü tamamlayacak bir “kayıt” ve “paylaşım” sistemi. Böyle olduğu için de yaşadığı zamanların teorik ve pratik imkanlarıyla mukayyet. Sümerlerin tabletlere, Mısırlıların papirüse işlediği bilgi, tecrübe ve düşünme içeriklerini sonraki medeniyetler daha gelişmiş, daha kullanılışlı ve daha estetik bir form olarak “kitaba” aktarmayı başardılar. Yeri gelmişken İslam medeniyetinin kitap davasına yaptığı hizmetleri ve buradan mülhem haklı gururunu da teslim etmeli. Hatta iki kapak arasına girmiş, şimdi bize evrensel gibi gelen ve neredeyse vazgeçilmez addedilen şu bildik form, varlığını münhasıran İslam kültürüne borçludur dense yeridir. Uzak Asya’dan alınan “ham madde” ve malumat Bereketli Hilal’de işlenip incelmeseydi modern kitap kavramı neye benzerdi bilinmez.

Salt bir veri depolama ve muhafaza etme çabasının ötesinde bir araştırma, eğitim ve düşünme tekniği olarak kitabın oldukça etkili, uzun ömürlü ve başarılı oluşu onun yüceltilmesi, hatta kutsallaştırılması için yeterli bir neden olabilir mi? Tersinden bakılırsa bu olumlu hasletler geleceğin sunduğu potansiyeller açısından bir sınır hatta bir engel bile görülebilir. Bu kadar rakipsiz ve büyüleyici bir kayıt ve paylaşım sistemine sahip olmasaydık, bir sonraki ve daha “gelişmiş” formlara geçişimiz muhtemelen daha kolay olacaktı. Oysa binbeşyüz yıldır hala aynı sayfayı çeviriyoruz!

Doğa bilimlerinden sosyal yapılara, 20. yüzyılda yaşanan olağanüstü devrimler, eski ve yeni arasındaki çizgileri belirginleştirmeseydi bu gün klasik kitabın kıyametinden söz etmek o kadar kolay olmayabilirdi. Ancak ufukta beliren yeni dünya, klasik kitabın yüzlerce yıllık saltanatına eşlik eden pek çok kavram ve değeri tahtından düşürmüşe benziyor: Kutsallık, tamamlanmışlık, kurumsallık, kapalılık, tek taraflılık, buyurganlık, statiklik, didaktiklik bunlardan sadece birkaçı.

Peki klasik kitap ömrünün son demlerini yaşıyorsa, bilgi, tecrübe ve düşünce ürünlerinin kayıt ve paylaşım yöntemleri acaba nereye doğru evrilecek? Elde edilen ilk işaretler ve dolaşıma giren yeni kelime dağarcığı kitabın gelecekte alacağı biçimler hakkında önemli ipuçları barındırıyor: Açıklık, açık uçluluk, bireysellik, dinamiklik, eş zamanlılık, organiklik, çok taraflılık, çok dillilik, interaktiflik vb.

Kimileri haklı olarak olağan teknolojik dönüşümlerden biri olan basım-yayım sektörünün o kadar da kapsamlı ve derin imaları olmayabileceğini ileri sürebilir. Salt teknolojik bir dönüşüm olarak kalsa bile kitabın şimdilerde taşınmaya çalıştığı yeni uzay-zaman “paketlenmiş” bir ürün niteliği taşıyan, baskı tekniğine dayalı, geleneksel dağıtım-pazarlama ağına mahkum eski yapı ve alışkanlıkları değiştirebilir. Konvansiyonel sınırlar içinde kalsa bile gereksiz tekrarlardan arınmış, intihal ihtimali azalmış, pazar manipülasyonları ve dağıtım tekellerine daha dirençli, çevreye duyarlı, maliyeti düşük bambaşka bir kitap dünyası mümkün.

Geçiş süreçleri açısından bakıldığında salt dijital ortama aktarılmaktan öteye gitmeyen mevcut içerikler elbette klasik kitaba dahil edilecektir. Sabit ve statik bir biçimi, sayfa sayısı, fontu, karakteri bulunmayan; yeni sürümlerinde değişikliklerin download edilebildiği, audio ve video uzantılara sahip dijital içerikler ise ara geçiş formu sayılabilir. Halen devam eden bu geçiş sürecinde, asıl ve niteliksel dönüşüm temel unsurların farklılaşma derecesiyle ilişkili. Klasik kitabın “yeniden dirilişi” anlamına gelecek niteliksel bir dönüşüm, üzerinde konuştuğumuz nesnenin, kitabın tanımını da ister istemez değiştirecektir. Yeni kitabı en temelde “bireysel ya da kurumsal öznelerin tasarımlanmış bilgi, tecrübe ve düşünce akışına (stream) an be an şahit olmak ve katılma” aracı şeklinde özetleyebiliriz. Elbette tanımlanmış araçlarla ve farklı derecelerde gerçekleşecek bu şahitlik, klasik kitaba benzer şekilde kendi hukukunu da beraberinde getirecektir. Katılım/paylaşım biçimleri ücretsiz ve kamuya açık olabileceği gibi sınırlı, ücretli ve kişiye özel de olabilir. Farklı katılım/paylaşım biçimlerinin nasıl şekilleneceği ve hukukileşeceği sorunu, ihtiyaçlar, talepler ve teknolojik imkanlar dahilinde o günün genel standartlarıyla yakından ilişkilidir.

Acaba geleceğin yaşam alanlarında nostaljik bir hatıranın ötesinde rafları kitaplarla dolu, özenle biriktirilmiş, şahsi ilgi ve merakların, peşine düşülen soruların hasılası olan kıymetli kütüphanelerimizin yeri olabilir mi? Ne kadar özgün ve zengin olursa olsun klasik kitap bazlı koleksiyonların yeni kitabın sunduğu imkan ve olasılıklara göre oldukça mütevazı kalacağı muhakkak. Nicedir açılmayan kalın büyük ansiklopediler, ara sıra okunmuş, yıpranmış klasikler, içeriği ve yöntemleri çoktan değişmiş bir takım uzmanlık eserleri, şehir, mimari, tarih, güzel sanatlar vb. sahalardaki seçkin örnekler eninde sonunda ya sayıları iyice azalan bir sahaf elinde, yahut bir kağıt toplama merkezinde ruhunu teslim edecek.

Yine de yukarıdaki soruya ille de olumsuz cevap vermek için bir nedenimiz yok! Çağdaş dünyada at arabasından hızlı trene, bisikletten uçağa kadar nasıl bütün ulaşım araçları bir arada yaşayabiliyorsa -marjinal ve ana akım arasındaki fark gözetilmek kaydıylaklasik kitap ve kütüphane formları da yeni türlerle birlikte uzun süre yaşayabilir. Şu halde baskısı, mizanpajı, cildi, kapağı, kağıdı, rengi ve kokusuyla kitaplarından ve okuma ritüelinden vazgeçmeyecek kitapseverlerin telaşlanmasına gerek yok.

Merak etmeyiniz, siz yaşadıkça kitaplar ölmez!

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 1.sayısında yayınlanmıştır.