Kaan Murat Yanık

Aptallar öğretmeyi, akıllılar ise öğrenmeyi sever.

1970 Nobel Edebiyat ödülü sahibi Soljentsin’in doğduğu 1918 yılı hem dünya, hem Rusya için korkunç bir zamandır. Zira dünyada büyük bir felakete sebep olan 1.Dünya Savaşı yeni sona ermiş, Rus Çarlığı yıkılıp yerine Bolşevikler gelmiştir. Rusya iç savaşın pençesinde; siyasi baskılarla, kıtlıkla ve hastalıklarla boğuşmaktadır.
Babasız olarak büyüyen Soljentsin’in bakımını öğretmen olan annesi üstlenmiş. Rostov Üniversitesi’nde matematik bölümüne girene kadar geçirdiği çocukluk ve ilk gençlik yıllarında siyasi yayınlar ve Gogol eserleri okumuş ve kafası karışık bir entelektüel olmuş, yazar. Yüzbaşı rütbesiyle katıldığı İkinci Dünya Savaşı onun hem siyasi, hem edebi anlamda dönüşümü için bir dönüm noktası teşkil etmiş. 1945 yılında Stalin’i hedef aldığı mektubu ve ordu içinde yaydığı muhalif, aykırı fikirleri nedeniyle tutuklanıp sekiz yıl hapis yatmış. Serbest kaldıktan sonra bir süre inzivaya çekilen Soljentsin, Rusya’nın çeşitli şehirlerinde yaşamış. Bu esnada ağır sağlık sorunlarıyla ve yoksullukla mücadele etmiş. Yazımına hapishane yıllarında başladığı İvan Denisoviç’in Bir Günü isimli eseri bu sürecin sonunda yayımlanmış. Stalin’in ülke üzerinde uyguladığı baskıyı, çalışma kamplarında insanlara yapılan zulmü ve bunların neticesinde ortaya çıkan toplumsal travmayı konu edinen İvan Denisoviç’in Bir Günü, süratle Sovyet Rusya’nın gündemi olmuş. Büyük tepki çeken eser derhal toplatılmış ve Soljentsin sakıncalı yazar sıfatıyla mimlenerek sürgün edilmiş. Yazarın yasaklı olan eseri, Sovyet karşıtı bloğun da marifetiyle dünyada büyük ses getirmiştir. 1970 yılında aldığı Nobel Edebiyat Ödülü de bu sürecin bir sonucu sayabiliriz.

Ödülün ardından Gulag Takım Adaları kitabında anlattığı haksız tutuklamalar ve despotizmin toplumda açtığı yaralar meselesi yeniden tutuklamasına neden olmuş. Fransa’da basılan eser, dünya kamuoyunda yine büyük ses getirmiş, SSCB’nin üstündeki baskının artmasında rol oynamıştır. 1994’te yıkılan SSCB ile birlikte affedilerek Rusya’ya dönünceye kadar Fransa ve Amerika’da yaşayan Soljentsin, 2008 yılında dünyaya gözlerini yummuştur.

Soljentsin’in eserlerinde ideolojilerin toplum ve birey üstünde oluşturduğu yıkıcı tesirlerin şerhini görürüz. Bu analizler, kurduğu natüralist sahnelerin içine yerleştirdiği şiddet olgusu üzerinden birçok yönüyle ele alınır. Sibirya’da sürgün olan bir çocuğun gözünden veya türlü işkencelere maruz kalmış, hasta ve yaşlı bir mahkûmun nazarından SSCB’nin başvurduğu korkunç yöntemleri izleriz. Bunlarla birlikte mahkûmların her şeye rağmen inşa ettikleri küçük dünyalarını, içsel çatışmalarını, birbirleriyle olan ilişkilerini, ahlaki yansımaları kimi zaman dramatik, bazen de trajikomik alt kurmacalarla okuruz.
Onun romanlarını realist dekorlar içinde, gerçeği avucunda sıkan, okura her yönüyle sıcak bir hikâye vaat eden diğer Rus yazarlardan kesinlikle ayırmak lazım. Çünkü eserlerindeki olay örgüsü, karakterler, mekân ve zaman algısı farklı bir sistem içinde vücuda getirilmiştir. Simgeler ve imalar ön plandadır. Mahkûmlar, muhalifler ve kurbanların sesi her şeyden öndedir. Tüm bunlar, yekpare bir Rusya tablosunun ardından akar. Bu tablonun objeleri ise yoksulluktan, soğuktan, siyaset ve şiddetten kıvranan köylerdir.

Soljentsin, anti- komünizm ve bu bağlamda anti- SSCB, anti-Stalinist, Batı hayranı, liberal eğilimleri olan bir yazardır. Bu yönünü, eserlerinde dayatmaya çalıştığı doktrinlerden anlamak pekâlâ mümkündür. Dilinden düşürmediği devlet şiddeti konusunda riyakârdır. ABD’de yaşadığı yıllar boyunca ABD ve Batı’yı Vietnam Savaşı başta olmak üzere birçok konuda desteklediği gerçeğinden yola çıkarak dünyada komünist veya anti-Amerikancı yapıda olan pek çok ülkeyi, ideolojiyi SSCB’yi eleştirdiği dozda hedef almıştır. Soljentsin devlet-şiddet ve bundan etkilenen toplum üçgeni üzerinden var ettiği kurgularında Batı’nın üretimi olan bir retorik ile kendi ülkesi üzerinde etkili olmaya çalışmış, bunu büyük oranda da başarmıştır. Soljentsin ismi, o ölünceye kadar Rusya’yı Doğu- Batı yönünde çekiştiren kitleler için her zaman Batı kısmında yer almıştır. 

Arka Kapak dergisi 32. sayı