Fırat Mollaer

Soyut düşüncelerle boğulmuşken tikelliğin kendisini dayattığı anlar vardır. Düşünenlerin somutlukları (kimlikleri) sahneyi kaplayıverir böyle anlarda. Yine de düşünme faaliyetini -hesap kitap yapmaya indirgenmiş akıl yürütme manasıyla değil- muhayyileyi içeren engin anlamıyla ele alırsak, bu durum imajinasyona yeni bir boyut katarak etkinliği genişletmesi açısından faydalı görülebilir. Zira düşünürleri tasavvur etmeye başladığımızda muhayyile çeşitli mukayeselerle genişler. Meşhur masa metaforu bu noktada da geçerlidir, düşünmek belli bir anlamıyla bağ kurmaktır. (Muhayyile o zamana kadar aralarındaki bağ keşfedilmemiş varlıkları birbirine bağlayıp düşünceyi açar durur.) Kimi düşünürleri ortak bir kamusal alan veya “edebiyat cumhuriyeti” fikrinin simgesi olan bir masanın etrafında düşleriz. Bazen bunun fiilen gerçekleşmiş olmasını da dileriz. Cemil Meriç’in Shayegan’la İstanbul’da, Tanpınar’ın Benjamin’le Paris’te karşılaşıp bir kahve içmelerini, eğer bir fikrî münakaşa çıkacak ve olay büyüyecekse de bunun karşılaşmanın ardından gerçekleşmesini dilemişimdir.

İranlı düşünür Shayegan geçtiğimiz günlerde göçtü bu dünyadan. Türkiye’de özellikle Yaralı Bilinç: Geleneksel Toplumlarda Kültürel Şizofreni kitabıyla tanınıyordu. Yaralı Bilinç, Fransızca orijinalinden (1989 baskısı) 1991’de Haldun Bayrı tarafından Türkçeye kazandırılmıştı. Bu nedenle okurun deneyimli çevirmen Haldun Bayrı’ya ve Metis Yayınları’na bir şükran borcu var. 12 Eylül’ün Türk-İslâm sentezi ideolojisine ve yerleşik solun donmuş doktriner yapısına karşı entelektüel bir çıkışı temsil eden Metis’in niyeti bu kitap aracılığıyla bir polemik başlatmaktı muhtemelen, amaç büyük ölçüde gerçekleştirildi.1 Katartik kimliklerinin içinde yaşayanların huzuru “yaralı bilinç”in şok etkisiyle sarsıldı, kimlik konforunun bir “kültürel şizofreni”yi gizleyip gizlemediği sorgulandı. Beş baskı yapan eser, bugün kültürel1 teori, modernlik, yerlicilik, medeniyetçilik gibi konularla eleştirel bir biçimde ilgilenen her okurun kütüphanesinde bulunuyordur, kitabı bulundurmayanlar da onun son derece provakatif “yaralı bilinç” tezinden az çok haberdardırlar.


Yaralı Bilinç
Geleneksel Toplumlarda Kültürel Şizofreni
Daryush Shayegan
Çevirmen: Haldun Bayrı
Metis Yayınları

Provakatif sıfatını harcıâlem kullanmadım. Shayegan yerlicilik ve medeniyetçilik bağlamlarında Hume’un Kant üzerindeki etkisine benzer bir provokasyonla dünyanın “Batı-dışı” bölgelerini “dogmatik uyku”lardan uyandırmayı (Yaralı Bilinç’in terimleriyle, “tarihte tatil” yapan, düşünceye “geç kalmış bilinç”i dogmatik uykusundan kaldırmayı) misyon edinmişti. Hume-Kant’tan itibaren geleneksel örüntülere karşı açılan savaşın silahını yeni bir üslûpta kullandı: Eleştiri. Shayegan’ın eleştiriyi son derece etkili bir üslûp ve hayranlık uyandırıcı bir müktesebatla sahaya sürdüğü kuşku götürmez. Zaten uyandırdığı etki eleştirisinin keskinliği ve üslubunun parlaklığıyla da ilgili olmalı. Hakikaten, Shayegan, entelektüel sofistikasyonuyla, tekrar tekrar okunması, yeniden yorumlanması ve eleştirilmesi icap eden yorum çerçeveleri ortaya koyan muazzam birikimli bir eleştirmen-düşünürdü.

Yine de, ideolojik bağlamda, Shayegan’ı belli bir mesafeden takip etmiştim. Takip, çünkü müthiş bir polemikçidir. Polemiği olumsuz anlamda değil, Heidegger’in Herakleitos’tan devraldığı ve onunla “dünyalar açılır” dediği polemos anlamıyla tasavvur edelim. İyi polemik bu bağlamda elzemdir. Adorno’nun Sahicilik Jargonu da bir tür polemiktir mesela. Yaralı Bilinç’in yaptığı polemiği göz ardı etmek imkânsızdır. Öyle ki, Shayegan, kimi zaman “polemos” kelimesinin içerdiği “savaş”ı da dâhil ettiğinden oldukça sıcak ve kaçmanın mümkün olmadığı bir çatışma alanının ortasında hissederiz kendimizi.

Mesafe, çünkü Shayegan’ın -çağdaşlarından- Abdullah Laroui’nin şifa aradığı (geleneksel-modern türünden bir) ikilemin içinde kaldığı noktayı es geçemeyiz. Karşılaştırmalı düşünce tarihi, şarkiyatçılık ve kültürel çalışmalar, İslam düşüncesi, Aydınlanma ve modernlik gibi konular hakkında, “Arap aydınlarının krizi” bağlamında yazan Faslı Marksist teorisyen Laroui’nin ülkemizde neden Shayegan kadar popüler olmadığını hep düşünmüşümdür. Shayegan müthiş bir birikime sahip ama Laroui onu aratmaz. Dahası, Shayegan’ın yerliciliğe tek taraflı yüklenmesinin doğurduğu Batıcılık eleştirisi eksikliği sorunları Laoroui’nin gelenekselcilik ve Batıcılık’ın ötesine geçme niyeti taşıyan tarihselciliğinde aşmacı-devrimci bir politik tutuma bırakır yerini. Laroui’nin Hegelci-Marksist tarihselciliği söz konusu ikilemi aşma yönünde diyalektik bir hareket katar. Shayegan ise ikilemi ontolojikleştirir ve karşıt tarafları geçirimsiz bütünlükler olarak duvar örer gibi örer. Adorno’nun “ontolojik düşünme tarzı”nın yanılgısı derken anlatmaya çalıştığı buydu. Said memleketimizde genellikle istismar edilen Şarkiyatçılık eserinde sorunu Doğu ve Batı arasında ontolojik ve epistemolojik bir ayrım kurmak olarak tanımlarken böyle bir durumu kastediyordu. Bu anlamıyla, Shayegan, müthiş birikimleriyle dikkat çeken şarkiyatçı korodaki seslerden bir sestir.

Shayegan’ın eserlerindeki sorunun erken dönemindeki varlıkbilim meşguliyetiyle bağlantılı, toplumsal sorunların ontolojikleştirilmesi olduğunu düşünüyorum. Kendi düşünce serüveninde, Yaralı Bilinç’ten Melez Bilinç’e giderken, Hegel-Heidegger’den Deleuze-Bhabha’ya doğru salınırken bu sorunun farkında görünüyor. Yaralı Bilinç’te bariz olan bu sorunu görmüştü ki, sonraki kitabında bilinç “melez” oldu. (Deleuze ve melezlik teorisyenlerine atıflar da boy gösterdi bu kitapta.) Tekno-Muhafazakârlığın Eleştirisi’nin bir bölümünde Cemil Meriç ve Shayegan üzerinden ontolojik düşünme tarzı ve toplumsal kategorilerin ontolojikleştirilmesi sorunlarına dikkat çekmeye çalışmıştım.2 İkilinin temel sorunu buydu kanaatimce. Bu da siyasi konjonktür nedeniyle gitgide artan, “Yahu zâten Doğu ve doğulular böyle!” tepkisiyle göz ardı edilebilecek bir mevzu değil. Shayegan bilinci sözde melezleştiğinde dahi (onca Deleuze atıfının yanı sıra) asıl sorunumuz Kantsızlık diyor. Oysa 1935 model Kemaliste bağlanmadan, kültürel yarıkların içine düşmeden aşma denemelerine devam etmeli bu sorunları.


Melez Bilinç
Daryush Shayegan
Çevirmen: Haldun Bayrı
Metis Yayınları

Shayegan bazen (kültürelcilik yaptığı ölçüde) gereğinden fazla acımasız bazen de tutarsız bir kültür eleştirmeni, düşünür ve kendi deyişiyle kültürel psikanalist. Öyleyse psikanalistin koltuğundaki kimdir? Yaralı Bilinç’te “geleneksel toplumlar”dan, eski modernleşme teorisyenlerinin bir devamıymışcasına geleneksel-modern ikiliğinden kolaylıkla söz edişini hatırlayalım. Bunu yaparken açık tercihleri de var: “Asıl sorunumuz modernleşememek.” der gibi. Shayegan’ın dogmatik uykuya karşı psikanalist görevini üstlenirken üzerinde fazla dolaştığı geleneksel-modern yarığı uyananlar için başka bir uyku ilacı riski taşımakta. Her şeyden önce ısrarlı bir eleştirisini yaptığım kültürelciliğin çok sofistike bir versiyonuyla karşı karşıyayız. Shayegan kültürelciliği radikalleştiriyor zira onda aslen toplumsal olan kategoriler ontolojik durumlar muamelesi görüyor. Bugün İran gibi dinamik bir toplumu böyle anlamak (hem de sınıf vd. faktörlerden azade), geleneksel-modern ikiliklerini yeniden üretmek sağ popülizmin değirmenine su taşıyor. Türkiye ve İran gibi toplumlarda yerleşik ve hazır bir eleştiri kalıbı bu, liberal, eskimiş ve aşılması gereken bir kalıp.

Ölümüyle hepten göstergeye dönüşen yazarın nasıl anlaşılıp hangi politik ihtiyaçlara karşılık verdiğini biraz izah etmeye çalıştım. Shayegan’ın ölümü, yaşadığı ve yazdığı Fransa’dan fazla Türkiye’de yankı uyandırdıysa bunun başlıca nedeni, memleketin tam da onun anlattığı iki farklı bilgi bloğuna ayrılmış olmasıdır. Shayegan’ı sahiplenenlerin çoğu, konjonktürün etkisiyle, muhafazakâr hükümete ve onun sözümona entelektüel kaynaklarına yüklenmek üzere yarığın modern tarafına geçiyor. (O kadar komik örnekler var ki, yakın zamanda, tam da bu niyetle Aydınlanma’yı kaçırmamızdan hayıflanarak -bugün aklı başında hiçbir tarihçinin ciddiye almayacağı şekilde- “on sekizinci yüzyılı yaşamadığımız” söylenebiliyordu.) Son tahlilde, o egemen kültürel yarık, geleneksel-modern ve türevleri yeniden üretiliyor. Bu tablodan Shayegan’ın kendisi de kısmen sorumlu. O yarığın üzerinde dans etmenin riskleri ancak onu aşındırma denemeleri yapmakla bertaraf edilebilir(di). 

1.Metis Yayınları’nın Yaralı Bilinç’ten sonra Shayegan’ın geleneksel-modern ikiliğine çok daha eleştirel bir açıdan yaklaşan Hamdi Dabashi’nin İran: Ketlenmiş Halk’ını da tercüme ettirmesiyle başlayan polemik zenginleşmiş oldu.

2.Fırat Mollaer, “Daryush Shayegan’ın Yaralı Bilinci: Kültürel-Toplumsal Kategorilerin Ontolojikleştirilmesi?”, Tekno-Muhafazakârlığın Eleştirisi, İstanbul: İletişim, 2016, s. 205-213.

Arka Kapak dergisi 32. sayı