Başta ABD olmak üzere, Türkiye’de, İslam dünyasında severek takip edilen, okunan ve hak mücadelesi veren  toplumsal kesimler için bir idol olan Malcolm X, popüler bir figür olarak da hafızalarda, kalplerde yaşamaya devam ediyor.

Hakkında birçok kitap yazılan, belgeseller ve sinema filmi çekilen Malcolm X üzerine Türkçede de önemli bir külliyat mevcut. Ancak Amerikalı tarihçi Manning Marable’in yazdığı Malcolm XArayışlarla Dolu Bir Hayat adlı biyografi kendine şimdiden ayrıcalıklı bir yer edindi. ABD’de 2011’in sonlarına doğru Malcolm X: A Life of Reinvention adıyla yayınlanan kitap New York Times tarafından en iyi on kitabından biri olarak gösterildi. Kitap 2012’de tarih dalında Pulitzer Ödülü kazandı. İthaki Yayınları şimdi bu kitabı Orhan Düz’ün çevirisiyle Türkçeye kazandırdı. Kitap Temmuz 2014’ün ortalarında okurlarla buluşacak.

Amerika’nın siyaset tarihine damga vurduğu gibi, İslam düşüncesine yaptığı katkılarla da adından söz ettiren liderlerden biri olan Malcolm X, 1925’te doğdu. Malcolm Little adıyla dünyaya gelen bu insan hakları eylemcisi, adını daha sonra Malcolm X olarak değiştirdi. Soyadı olarak “X”i seçmesi, onun için bir başkaldırıydı. 1950’lerin sonuna gelindiğinde Malik el-Şahbaz adını kullanıyordu. A.B.D’deki siyahların Afrika’daki kökleriyle ilişki kurmalarını teşvik etti, onların hakları için çalıştı ve İslam’ın sözcülerinden biri oldu. 21 Şubat 1965’te uğradığı silahlı saldırı sonucu hayata veda etti ve cenazesine binlerce kişi katıldı.

Malcolm 1940 yazında yolculuk yaparken şehir manzaralarından çok etkilendi. Ella daha yirmi bir yaşındaydı ama dünya zevklerine düşkün ve özgür ruhlu görünüyordu. Boston’un çeşitli ırklardan insanların yaşadığı Hill bölgesinde bulunan Waumbeck Caddesi’nde rahat müstakil bir evde ikinci kocasıyla birlikte yaşıyordu. Ayrıca evde küçük erkek kardeşi Earl Jr. ve utangaç kız kardeşi Mary de kalıyordu. Hafta sonları binlerce siyah Boston’un kalabalık caddelerine doluşur, alışveriş yapar, restorana veya sinemaya giderdi. Malcolm hayatında ilk kez hiç korku duymadan rahat rahat birlikte yürüyen siyah-beyaz çiftler görüyordu. Columbus ve Huntington caddeleri arasında bulunan Massachusetts Caddesi boyunca sıralanan Wally’nin Cenneti ve Savoy Kafe gibi kulüplerden gelen caz müziğine ve ritimlerine hayran kalmıştı. Heyecan veren canlı şehir hayatı ve bu hayatın büyüsü onun hayal dünyasında kalıcı bir yer edindi.

O sonbaharda eve döndüğünde küçük kasaba hayatına yeniden uyum sağlamak için biraz çabaladı. Bedeni bu iş için uygunsuz olmasına rağmen ne yapıp edip Mason futbol takımına girdi. Yirmi yıl sonra yerel bir gazete Mason’ın 1940 yılı takımının bir fotoğrafını yayınlayacaktı ve bu fotoğrafta Malcolm da yer alacaktı. “Bugün yaptığı gibi beyaz ırkla mücadele etmek yerine top taşıyıcılarla mücadele etmeyi seçti” diye yazmıştı gazete. “Malcolm Mason’a giderken ondaki değişikliği görebiliyordunuz.” diyor Wilfred. “Bazen iyi bazen kötü yönde… Öğretmenlerin yapmaya çalıştığı bazı şeylerden şikayet ederdi. Siyah öğrencilerin almasına izin verilmeyen dersleri alma konusunda ona gözdağı vermeye çalışıyorlarmış; başka bir deyişle, haddini bildirmeye.”

Önceki yıl, arkadaşlık kurduğu beyaz öğrencilerin onu zenci diye çağırmaya devam etmeleri canını fazla sıkmamıştı. Ama şimdi Malcolm kendisiyle ötekiler arasındaki sosyal mesafenin gayet net bir şekilde farkındaydı. İngilizce öğretmeni Richard Kaminska avukat olması konusunda şiddetle cesaret kırıcı konuşuyordu. “Ama bu konuda daha gerçekçi düşünmelisin ve bir zenci olduğunu aklından çıkarmamalısın. Avukatlık ha… Yok, bak işte bu meslek bir zenci için gerçekçi bir hedef değil… Ne diye marangoz olmayı düşünmüyorsun?” diye öğüt veriyordu.(A.g.e., s. 148). Malcolm’un notları düştü ve haşarılığı arttı. Birkaç ay sonra okuldan atıldı.

Zaten geniş bir ailenin ihtiyaçları altında ezilen Wilfred ve Hilda çok geçmeden aksi bir kardeşle başa çıkamayacaklarını anladılar. Ella bir kez daha araya girme gereği duydu. Birkaç ay önce Malcolm’a yazdığı mektupta şöyle diyordu:

Seni çok özledik. Hemen şişinme ama doğrusunu söylemek gerekirse burada her şey ölü görünüyor. Bir sürü oğlan seni soruyor… Buraya dönmeni istiyorum ama tek bir şartla. Kararını ver. Yol parasını gönderdiğimde bütün faturalarını ödeyebilecek misin? Bana bir an önce haber ver.

Ella Malcolm’un kendi gözetimi altında daha iyi olacağına inanıyordu. Keza büyük kardeşleri de bu fikirdeydi. 1941 yılının şubat başında on altısına basmasına üç ay kalmış, bir seksen boyunda, serpilmiş bir delikanlı Lansing durağından Greyhound otobüsüne bindi. Koyu yeşil renkte en güzel takım elbisesini giymişti; ceketinin kolları bileklerinin üzerindeydi. Dar yakalı açık yeşil bir palto giymişti. Yirmi saat sonra hayatının ilk büyük değişikliğini yaşayacaktı.

babilcomdanalabilirsiniz