Fırat Kargıoğlu

Tanpınar, Kafka, Montaigne… Tabiî ki başka (oto)portreler de ilâve edilebilir bu isimlere, sözgelimi –Doğan Özlem’in deyişiyle “kendini deneme tahtası yaparak” düşüncelerini üreten– Nietzsche. Uzatmadan bağlayayım sözü: Memnu Mıntıka + Müslüman Demokratın Portresi, yalnızca Tanpınar’ın değil, kuşku dozu yüksek tüm (oto)portrelerin değerini iyice anlayabilmek için okunması, ayrıca ek çıkmalarla olabildiğince genişletilmesi gereken bir toplama yapıt (çekirdek kitap).


Memnu Mıntıka
Ahmet Hamdi Tanpınar için
Onüç Çıkma + Bir (Oto)portre Denemesi
Enis Batur
Kırmızı Kedi Yayınevi

İzlemek, eksiksiz tüketebilmek gittikçe zorlaşıyor: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “gerçek” değerini, çapını kavra(t)maya yönelik çalışmalar artarak ve çeşitlenerek sürüyor. Enis Batur’un –on üç çıkma ve bir de sıra dışı (oto)portre denemesinden oluşan- hayli zihin açıcı kitabı Memnu Mıntıka da söz konusu çalışmaların en önemlilerinden biri olarak öne çıkıyor. Bu küçük fakat kapsamlı, yoğunluklu seçkiyi de (1981-2016) okuyunca, Tanpınar’ın bambaşkalığının, biricikliğinin hangi üstün niteliğinden kaynaklandığını iyice belirleyebildiğim kanısındayım çünkü yanıt açıklığa kavuştu: Eşsiz (oto)portre. Yani, Enis Batur’un yazılarına göre de, Tanpınar’ı şimdilerde Tanpınar yapan, onun yapıtlarından çok, kesif (iç)hayatı ve (iç)hayatını “yaşadığı gibi”, olanca karanlığıyla, yakıcılığıyla kâğıda döküşü; günlükleri, mektupları… Nurdan Gürbilek’in “Büyük Tıkanma” başlıklı denemesindeki deyişiyle resmin “yeraltındaki” kısmı. Bir bakıma, kanıyla yazdığı başyapıtı. Çıkmalardan birindeki –“Noksan’dan (XCIII)”– şu çarpıcı, takılıp kaldığım cümle Memnu Mıntıka’nın temel öğesi, özü bence: “Bunca günlük okudum bugüne dek, aynasına bu denli sert bakana rastlamadım.”

Ele aldığı görülmedik (oto)portrenin toplumsal, siyasal boyutuna da değiniyor Enis Batur, “Tanpınar Karşılaştırıyor” başlıklı dokuzuncu çıkmasında: “Tanpınar’ın hem ikilemi, hem erdemidir bu. Muhafazakâr çevresindekiler gibi sırtını hepten öteki kutba (yani, solcu arkadaşlarına –F.K.) çevirmemiş, ‘sevmese’ bile o cepheden gelen ürünleri yok sayma yolunu tutmamıştır.” Bu kısmı okur okumaz, Enis Batur’un başka bir denemesi geldi aklıma, 1994 tarihli “Müslüman Demokratın Portresi.” Tanpınar başrolde, metnin merkezinde yine, (oto)portresinin “çoğulcu” diliyle, olumlu bir (ilk) örnek, Türkiye’deki kronik siyasal kamplaşmaların, köktenciliklerin panzehri olarak.

Çağrışım çağrışımı doğurdu, dikkate değer bir benzerlik de yakaladım: Enis Batur’un Tanpınar’ı -onun (oto)portresini, “kendini gözünün önünden ayırmayışı”nı, modernlik deneyimini- okuma şekli, Alman sosyolog Ulrich Beck’in Franz Kafka’yı, Kafka’nın (oto)portresini -günlüğünden alıntıladığı bir kısmı- yorumlama biçimini anımsattı bana. Beck de, Siyasallığın İcadı (İletişim Yay., 2013) adlı kitabının “Kuşku Sanatı” başlıklı son bölümünde, Kafka’nın kalemindeki büyünün Tanpınar’ınki gibi, kendine dönük acımasızlığından, suçlayıcı tutumundan, kuşkucu yaklaşımından kaynaklandığını ileri sürer. Beck’e göre totaliterlikten uzak, modüler (parçalı), “gerçekten” demokratik bir modernliği inşa edebilmenin yolu da işte bu varoluş tarzını, yani (öz)kuşkuculuğu siyasal bir ilkeye dönüştürmekten geçiyor: “…kabul edilen, kendi kendini içselleştirmiş bir kuşkudan, insan ölçüsünde bir yaşam biçimi doğar! Yanılgının yeniden ve yeniden kanıtlanması, aklımızı başımıza toplamanın tek yoludur belki de!” (Belirtmeden geçmeyeyim: Beck’in gözünde, usta (öz)kuşkuculardan biri de Montaigne, Enis Batur’un “en çok beğendiği nasir.”)

Son noktayı koymadan, bir de “yardımcı kaynak” önereyim: Memnu Mıntıka okunduktan sonra, Tanpınar Edebiyat Araştırmaları ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen Tanpınar Konferansları’nın ikincisi de (27 Ocak 2018) –Youtube’dan- dinlenebilir. Konuşmacı: Enis Batur. Konuşmasının başlığıysa “Memnu Mıntıkaya Bacadan Girmek.” Bu aydınlatıcı konferansında da, Memnu Mıntıka’dan yola çıkarak vurguluyor Enis Batur: “Edebiyat ve sanat yapıtlarını, o yapıtları ortaya koyanların (öz) yaşamöykülerinden, o yapıtların arkasındaki insanlardan bütünüyle ayırarak ele almak yanlış değilse de, eksik bir yaklaşım.” Öyleyse Tanpınar’ın romanlarını, denemelerini, şiirlerini, öykülerini ve edebiyat tarihçiliğini de, söyleşileriyle, mektuplarıyla ve tabiî ki günlükleriyle, yani (oto)portresiyle birlikte inceleyerek anlamlandırmamız şart. 

Arka Kapak dergisi 33. sayı