Ayşegül Tozal

Yavaşlık, çağımız insanının artık muhtaç olduğunu hissetmeye başladığı bir yaşam modeli. İnsanın çevresiyle ve kendisiyle iletişime geçememesi; kendisini zamanın akışına bırakamayışı, insanı hız ve tüketim kültürü içerisinde eritmeye başlayarak, pasif ve ne yaptığını bilemeyen bir nesneye dönüştürdü. İnsan, artık yaptığı işlerin tadını, acelecilikten ve hızlı yapışından dolayı gerçek anlamda duyumsayamıyor. Kendini yaşam boyu değişim yolculuğuna adayan Budist öğretmen Haemin Sunim, muhteşem illüstrasyonlarla dolu çoksatan bu kitabında bizlere iş hayatından aileye, çevremizle olan ilişkilerden tabiata varıncaya kadar her konuda spiritüel tavsiyeler veriyor.

yalnizca-yavasladiginda

Yalnızca Yavaşladığında Görebileceğin Şeyler
Haemin Sunim
Çev. Sevinç Seyla
Tezcan Pegasus Yayınları

İçinde bulunduğumuz yüzyılın getirdiği rekabet kurallarının etkisiyle bir yere yetişme telaşında geçen günlük hayatın rutini, yavaşlıkla fark edilebilecek güzelliklerin kaçırılmasına ve o huzurlu keyfi geride bırakmamıza sebep oldu. Dünya o kadar hızlandı ki, insanlar yeniden yavaşlamayı keşfediyor. Yeni şehirler kuruluyor, yeni yaşam alanları inşa ediliyor. Yavaşlamak, artık tüm bu yönleriyle bir yaşam felsefesi haline gelmeye başladı. Haemin Sunim’in modern hayatın ve kalabalık şehirlerin bir parçası haline gelen stres kaynaklarına yönelik basit ve içten öğretileri, sınırları ve zamanı aşarak yavaşlamanın verdiği gücü ve huzuru anımsamamızı sağlarken, bizlere hayatı daha sakin ve huzurlu bir biçimde yaşayabilmemize yönelik yepyeni düşünme biçimleri sunuyor.

Haemin Sunim, 2008’lerden itibaren Facebook ve Twitter üzerinden kendisine gelen sorulara yazdığı cevapların bir gün kitaba dönüşeceğini ve 2012’de Güney Kore’de “Çok Satanlar” listesinde 41 hafta boyunca zirvede kalacağını bilemezdi. Üç yılda üç milyondan fazla satan kitabı sonrasında, insanların sakinleşmeye eskisinden çok daha fazla ihtiyaç duyduğunu fark etmiş ve günlük yaşamın stresiyle başa çıkarak asıl önemli olanı gözden kaçırmamamızı sağlayacak bir arayışa yönelmiş.

Meşgul olan dünya mı, yoksa benim zihnim mi?

Günümüzde artık klasik bir eleştiri olsa da modernizmin dönüştürücülüğünden belki de en çok “zaman algısı” nasibini aldı. Zaman ağır ağır akan değil, ışık hızında ilerleyen bir makine oluverdi. Robert Boyle, Johannes Kepler ve Rene Descartes 17. yüzyılda evreni tanımlamalarında insan ve makine arasındaki ilişkiye değinmişlerdi ve evreni “bir büyük saat düzeneği parçası” olarak düşünmüşlerdi. Evren eğer büyük bir saat düzeneği parçasıysa, geçmişle gelecek arasındaki kurguda insan zaman karşısında oluş ve bozuluşu, yani değişim ve devinimi fark ettiği müddetçe, insanın varlık karşısındaki vaziyet alışının da değiştiği ve buna koşut olarak da yeni değerlendirmelerin hep gerekli olduğu muhakkaktır. Haemin Sunim’in insanın zamanla olan ilişkisini temel aldığı bu kitabında her bir bölüm, doğrudan üzerinde düşünülerek elde edilebilen kısa cümlelerden oluşuyor. Kitap boyunca Sunim’in kısa cümleleri üzerinde düşünürken Young-Cheol Lee’nin muhteşem resimlerinin de eşlik etmesi, kitabı kişisel gelişim kitaplarından ayırıyor. Haemin Sunim, okurlardan beklentisiyle ilgili “kitaba ayıracakları zamanın yoğun hayatın ortasında bir mola vererek, durup derinlemesine düşünme fırsatına dönüşeceğini” ümit ettiğini belirtiyor.

“İnsanlar durup ara verdiklerinde,” diyor Haemin Sunim, “ruh hallerinin farkına varırlar. O anda hissettikleri sevinci deneyimlerler.” İnsanın durup kendi ontolojik varlığının farkına varması, yaşadığı dünyada zamanı durdurarak iç âleminde yapacağı yolculuğa hazırlanması, bir bakıma kendini bulma evresidir. Haemin Sunim, doğrudan tüm dünyada insanların karşı karşıya kaldığı sorunları hedef alarak, Ezop Masalları gibi, Halil Cibran’ın Ermiş’i gibi insanı kendine çağırıyor. Yalnızca Yavaşladığında Görebileceğin Şeyler, zamanın yavaşladığı, güzelliklerin ve insanın kendisini tanıma erdeminin serpilip çiçekler açtığı gizli bir bahçe sunuyor okuruna, ismi üzerinde insanın yalnızca yavaşladığında görebileceği şeyleri gösteriyor. 

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 31.sayısında yayınlanmıştır.