Evren Kuçlu

“Daha önce hiçbir tür, böylesine radikal, hızlı ve köklü bir değişikliğe uğramamıştı”
John Zerzan

Hakan Bıçakçı daha önceki romanlarından farklı bir atmosfere kilitlediği son romanı “Doğa Tarihi’yle bir kez daha okurlarıyla buluştu. Daha önceki romanlarında bonkörce sergilediği fantastik buluşlar, yerini gerçekliğin sarsıcılığına bırakıyor Doğa Tarihi’nde. Roman tam olarak modern insanın kaybolduğu yerde geçiyor. Bu açıdan bakarsak bir ucu çok yakın bir gelecek için öngörülen bir distopyaya uzanıyor. Romana adını veren kadın kahramanımız Doğa’nın yaşamı neredeyse bir plazadan ve etrafını saran yığınla sembolden ibaret. Bu yaşantı onu bir kısmına hiç erişemeyeceği birkaç parçaya bölmüş. Roman boyunca adım adım bu parçaların izini bir sürüp bir kaybediyoruz.

Doğa içtenlikle değil, içinde bulunduğu sosyal tabakanın dışına taşmamak için yaşıyor. Bir anlamda ‘ısmarlama bir hayat’ onunkisi. Gençken duyduğu sahici ilgilerini ve heyecanını “plaza kadını” olmak için takas ediyor. Daha öykünün başlarında girdiği bir markette Sepultura’nın albümünü değil tişörtünü alarak romancısına göre hayati kararını alırken yanlış kabloyu kesiyor. Bu karardan söz etmişken Bıçakçı’nın romanın tamamında modern yaşamın yapaylığına ve dolayısıyla karakteri Doğa’ya açıktan karşı-tepki koyduğunu, ona acıyan gözlerle baktığını okur olarak açıktan hissettiğimizi belirtelim.

Fransız düşünür Henri Lefebvre’nin “Robotlaşmanın… kadınlar nezdinde başarılı olmasının nedeni, kadınların önem verdikleri şeylerin (moda, ev içinin düzenlenmesi, çeşitli öğeleri bir araya getirerek bir kişilik ve ortam yaratma isteği) niteliğidir” tespiti Hakan Bıçakçı’nın kadın karakteri Doğa üzerinden yapılmış gibi. Doğa “Modern dünyada gündelik hayat” süren kadın tipinin kısmen doz aşımına uğrasa da tipik bir örneği. Bıçakçı Doğa’nın gündelik hayatını, içerden uğradığı yıkımla yan yana afişe ederek hem ağırkanlı bir aksiyon yaratıyor, hem de dönüp içimize bakacağımız bir ayna dikiyor karşımıza.

Doğa’nın, vücudunu neredeyse her tanıştığı kadınla içten içe yarıştırması hatta kendi ölçülerine göre bazen yarışmayı kaybetmesi, üzerinde günlerce karabulutlar dolanmasına neden oluyor. Romanın bir yerinde karşısındaki üç kadını kendi eleme sistemine göre değerlendiren Doğa’nın Aslı ve Zeynep’i bazı uzuvlarına bakarak kolayca eleyip Esra’nın güzelliği karşısında kendini hükmen yenik hissetmesi onun parçalanmış benliğinin ispatına dönüşüyor. Bıçakçı belki de tam da bu nedenle “Esra’nın oturuşu Doğa’nın içine oturdu” diyerek bu anı mimlemeyi ihmal etmiyor.

Her türlü komplekse kucak açmış, patolojik açıdan sınırı görmek üzere bir karakter Doğa. Falcının kehanetleriyle teselli olup aynı kehanetlerle içerisindeki “ikinci kadını” bulmaya koyulacak kadar desteksiz ve paranoyak bir yaşam sürüyor. Erkek arkadaşı Onur’un, bazı geceler yemeğe çıkılan zengin adamdan başka bir karşılığı yok. Bir de Facebook profilinde “ilişki durumu”nu dolu göstermesini sağlıyor belki de. Yani yaşamındaki birçok şey gibi Onur da ‘feyk’. Onunla birlikteyken aklı hep başka yerlerde. İçerisine kıstırıldığı panoptikon ofis eski sevgilisi Ulaş’ı ulaşılmaz kılıyor. Asıl arzuladığı adamları bu panoptik plaza kriterlerine uymadığı için yanında tutmuyor, uzaktan sevmeyi yeğliyor onları. Sergilemekte gün geçtikçe zorlandığı seyirlik heykeli, Doğa’yı, izlettirmeye uğraşıyor “Gösteri Toplumu”na. Patronların beğendiği, karşısına çıkan hiçbir kadının çekemediği yarı tanrıça figürü olmak istiyor Doğa.

Gerçekte bir türlü büyüyememiş ve zihinsel gelişimi sıfır noktasına gerileyen Doğa’nın çocukluğuna da el atıyor Bıçakçı. Kocası tarafından terk edilen histerik bir anneyle aynı camekâna kısılıp kalmasının oluşturduğu iç bunaltıcı yanları açıktan anlatırken Doğa’nın annesinden ödünç aldığı yoksunluğun benliğinde işgal ettiği yeri altmetinlerle işaretliyor. Sonuç olarak sınırlarını git gide kaybeden, keşmekeşin içerisinde neredeyse bir başka türe evrilen insanı anlatıyor Bıçakçı. Psikolojik olarak geldiğimiz noktayı işaretleyebileceğimiz bir yol haritası kıvamında sunulan Doğa Tarihi, Bıçakçı’nın daha önceki romanlarını beğenerek okuyanların daha yoğun bir okuma deneyimi yaşayacağı, ilk kez okuyanların kendisiyle hesaplaşma içerisine gireceği nefis bir roman.

Bu ürüne babil.com‘dan ulaşabilirsiniz.

Doğa Tarihi – Hakan Bıçakcı
İletişim Yayıncılık