M. Oğuzhan Çelik

Can Yayınları’nın Kırkmerak Serisi’nden çıkan, Melike Öztürk’ün çevirdiği, Ernst Wilhelm Heine’ın Mozart’ı Kim Öldürdü? Haydn’ın Kafasını Kim Kesti? kitabı, klasik müzik adına yazılmış en ilginç kitaplardan biri. Ernst Wilhelm Heine
kitabında, klasik müzik tarihinde gerçekten yaşanmış altı sıra dışı olayı irdeliyor. Mozart’ın ölümü, Haydn’ın cesedinin başına gelenler, Paganini’nin işlediği iddia edilen cinayet, Çaykovski’nin ilginç ölümü, Berlioz’a uzanan gizemli yardım eli ve Isadora Duncan’ın trajik kazası yazarın ele aldığı konuları oluşturuyor.


Mozart’ı Kim Öldürdü?
Haydn’ın Kafasını Kim Kesti?
Ernst Wilhelm Heine
Çevirmen: Melike Öztürk
Can Yayınları

Yazar, elde ettiği bilgileri sunarak, okuyucularını el birliğiyle bu gizemli olayları çözmeye davet ediyor. Birbirinden ilginç ve heyecan verici bölümleri okurken, aslında sadece ünlü sanatçıların başından geçenleri değil, bir dönemin yaşayış tarzını, bilgi birikimini, hayata bakışlarını ve değer yargılarını da öğrenmiş oluyorsunuz. Kitabı, heyecanla okumanıza engel olmamak için, asıl konuları olan gizemli olaylarıyla değil, satır aralarındaki bazen gülümseten bazen şaşırtan küçük pasajlarıyla tanıtmak istiyorum size.

Requiem; Latince kökenli, ruhsal huzur anlamına gelen bir kelime. Klasik müzikte ise, cenaze törenlerinde kilisede seslendirilmek için bestelenmiş eserlere requiem denir. Mozart’ın ölümünden birkaç ay önce tanımadığı biri, kendisine bir requiem sipariş etmiş fakat bu requiem’i kimin için istediğini söylememiş. Mozart daha sonra bu kişiden defalarca “Gri Elçi” olarak bahsetmiş. Bu dönemde yazdığı mektuplardan birinde şöyle söz ediyor “Gri Elçi”den: “Tanımadığım bu kişinin görüntüsü, gözlerimin önünden gitmek bilmiyor. Karşımda hep onu görüyorum. Bana ricada bulunuyor, beni sıkıştırıyor ve sabırsızca o işi bitirmemi istiyor. Zamanımın dolduğunu hissediyorum.” Yani Mozart bu ölüm ezgisinin kendi ölümünü çağırdığına, kendisi için istendiğine inanmış hep. Yaşamının son dakikalarına kadar “Requiem”i ile uğraşan Mozart, ölümünden kısa bir süre önce bu eseri arkadaşlarına söyletmiş, hatta kendisi de eşlik etmiş. Eserin kaleme aldığı son bölümünde (Lacrimosa) hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış ve baldızına şöyle demiş: “Kendim için yazdığımı söylememiş miydim yoksa?”

Gelelim dünyanın gelmiş geçmiş en büyük keman virtüözüne: Paganini. Paganini’nin asla prova yapmadığını duymuş muydunuz? Yazarın belirttiği üzere, konser salonlarında orkestrayla prova alınacakken, salonda kimsenin gizlenmediğinden emin olmadan provaları başlatmayan, kopyalanmasından korkarak müzisyenlere eser notalarını hep son anda dağıtan, kendi çalacağı bölümleri orkestrayla dahi prova almayıp, soloların sadece başından ve sonundan birkaç nota çalarak orkestrayı çalıştıran ve bütün enerjisini konser anına saklayan, kimsenin sevmediği ama çalmaya başladığı anda herkesin hayran olmaktan kurtulamadığı sıra dışı bir virtüöz Paganini.

Peki, Haydn’ın ölümünden kısa bir süre önce, ülkesini işgale gelmiş genç bir Fransız subayına, birkaç dakikalığına savaşı ve düşmanlığı unutup, piyanosuyla eşlik ettiğini biliyor muydunuz? 1809 yılında Viyana’nın fethinin ardından, sivil yaşamında şarkıcı olan bir Fransız subayı, büyük hayranlık duyduğu Haydn’ın evine gelir ve onunla birkaç parça seslendirmek istediğini söyler. Haydn piyanosunun başına geçer. Genç subay, duru ve güçlü sesiyle şarkısını söylerken, o kısacık zaman diliminde dışarıda insanlar birikir ve duyulan son tınının ardından müthiş bir tezahürat başlar. Haydn, bu müthiş birkaç dakikanın sonunda, düşman askeriyle kucaklaşır ve gözyaşlarını tutamaz. Yaşadığı mutluluk ne yazık ki uzun sürmez ve Haydn bu olaydan çok kısa bir süre sonra hayata veda eder. Fakat ilginçtir, 1809 yılında vefat eden Haydn için, 1954 yılında bir cenaze töreni daha düzenlenir. Sahi, ölümünden 145 yıl sonra neden böyle bir törene gerek görülür ki? İşte bunun cevabı da merakla okuyacağınız bu kitapta gizli.

Arka Kapak dergisi 32. sayı