Remzi Şimşek

Genç yazar Doğukan İşler’in ilk kitap deneyimi Öykü Yapım Çalışmaları, Dedalus Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Reklam metni gibi başlayan bu yazı için eğer bendenizden kitaba dair anahtar kelimeler istenseydi en başa Borges’i yazarak başlardım işe. Sonrasında ise sırayla kurgusal atraksiyon ve en nihayetinde Doğukan İşler derdim. Abartıyorsam kusuruma şimdiden bakmayınız lütfen…

Sondan başlarsak, kitaptaki bütün öykülerde yazarın varlığı güçlü bir şekilde hissediliyor. Doğukan İşler’i devamlı karşınızda anlatırken buluyorsunuz, bu yazar için riskli bir hamle olarak görülebilir nitekim de öyle ama İşler, işte bu riskin doğduğu her noktada mizahı işin içine katarak okurdaki olumsuz etkiyi minimize ediyor. Zekice bir yaklaşım çünkü “giriş” ve “ara fasıl” bölümlerinde öykülerdeki hissettirdiği varlığını bir adım öteye götürerek okuru muhatap alan cümleler kuruyor. Bu husustaki şahsi fikrim de işte bu noktalarda oluştu diyebilirim; bana kalırsa okur kitaba olan bağlılığını ya bu noktalarda kaybedecek ya da tam bu noktalarda kitaba sıkı sıkıya bağlanacak. Dediğimiz gibi riskli bir hamle hele hele ilk kitap için daha da riskli ama yazarın “denemeye değerdi” dediğini duyar gibiyim. (Karşılaşırsam soracağım.)

Kurgusal atraksiyon, başlığının altını ne kadar doldurabilirim bilmiyorum çünkü neresinden bahsetsem öykülere dair içerik anlatımına girişmemiz gerekeceğinden bundan kaçınmak istiyorum. Şu tavsiyeyi vermekte sanırım bir sakınca yoktur; bahsettiğimiz kurgusal atraksiyonların en önemli yapı taşları kelime oyunları bu yüzden karşılaşacağınız bütün kelime oyunlarına dikkat edin. Onların bir sebebi mutlaka var ya da bırakın saçma gelsin öykünün sonunda “şimdi bu ne demek istedi” dediğiniz anda yani, önünüzde iki yol olacak, ya tekrardan okuyacaksınız ya da “bu da eksik kalsın” diyeceksiniz. Bendenizin ikisini de yaptığı oldu, velhasılı metinler rahat, kasmadan akıyor siz de rahat olun. (Yazarın rahat tavrı bu metne de sirayet etti galiba, sanırım İşler’in buna kızmaya hakkı yok, kızma sakın sayın yazar.)

Borges, dediğimizde şöyle bir toparlanmak gerektiğinin farkındayız. Yazar iyi bir okur olduğunu ilk metinden son metne kadar ara ara size hatırlatıyor. Usta Borges gibi yazar da kendini “önce okur” olarak tanımlar mı bilmiyorum ama çok okuduğunu okur olarak anlayabiliyoruz. (Okuyacak tabii ya ne yapacak, yazar dediğin okumaz mı sorusunu soranlara o iş işte pek öyle değil diyelim mesaj vermeden kapatalım bu konuyu.) Bunu anlamış olmamız bize ne katıyor derseniz çok diyebileceğimiz bir şey yok aslında ama her şey için de bir fayda beklemek ne kadar doğru sorusuyla karşılık verebiliriz sadece. Tanıdık bir ismin gönderdiği e-postanın aynen onun üslubunda kaleme alınmış bir şekilde karşımıza çıkması (Aykut Ertuğrul’a sormak lazım o e-posta sahiden sana mı ait diye) ya da sevdiğiniz bir yazarın sadece isminin bile metinde yer alması güzel şeyler gibi geliyor bana. Uzun, upuzun sofra tasvirleri, kadın elbiseleri ve hatta dikim şekilleri bile romanlarda bir güzellik amacıyla kullanılırken bunlar neden olmasın diye düşünmek gerek. Nitekim kurgusal açıdan sorun teşkil edecek gereksiz ayrıntılar değil hiç biri. Konudan kopmadan devam edersek, Borges ve daha birçoklarının etkisi metinler ayrı ayrı ele alındığında ayrı ayrı görülebiliyor. Zaman zaman bazı şeylerin fazlaca açık edilmesi, okura bırakılmaması okur olarak bir nebze içime otursa da hepten kötü bir hisse kapıldığım söylenemez.

Çıkış başlığı ile bitiriyor kitabını Doğukan İşler. Samimi bir tonda iç döküş olarak algıladım bendeniz bu sözleri. Bu son sözler, tıpkı öykülerdeki cımbızlayıp yakaladığınızda sizi derin düşüncelere sevk edecek sözlerin en ağırları belki de. Yazar burada sanırım ters köşe yapıp şoka uğratmak istiyor artı doksanda atılan gol misali, gözleriniz hakeme dönüyor bitti mi, gitti mi üç puan diye. Bitti mi bitmedi mi onu da biz söylemeyelim artık…

babilcomdanalabilirsiniz

Öykü Yapım Çalışmaları – Doğukan İşler
Dedalus Kitap