Cihan Taşan

“Aklımda merak, şüphe ve saygı uyandıran iki şey vardır: Üzerimde parlayan gök ve içimdeki ahlak yasası.”

Immanuel Kant

En son olarak söyleyeceğim şeyi en başta söyleyeyim ki; Bu eser alışageldiğimiz diğer felsefi kitaplar gibi ağır ve anlaşılmaz değildir. Hatta tam anlamıyla Gary Cox felsefeyi avamlaştırmış diyebiliriz. Kendisi zaten felsefeyi geniş kitlelerin anlayabileceği şekilde ele aldığı eserleriyle tanınıyor.

İngiliz felsefeci ve yazar Gary Cox, Jean- Paul Sartre üzerine yaptığı çalışmalar ile bilinir. Hatta Sartre’ın bilinç ve özgürlük teorisi üzerine yazdığı doktora tezini 1996 yılında Birmingham Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Türkiye’de pek tanınmayan yazarın zannediyorum Türkçe’ye çevrilmiş tek kitabı Aylak Kitap tarafından yayımlanan Nasıl Filozof Olunur? adlı eseridir. Ahmet Ergün Akça’nın çevirisi ile elimize ulaşan eser, “Niçin bu kitabı okumaya başladınız?” sorusuyla başlıyor. Ve en temelde soru soran herkesi bir nevi filozof ilan ediyor.


Nasıl Filozof Olunur?
Gary Cox
Çevirmen: Algan Sezgintüredi
Aylak Kitap

Filozof olmak, felsefe yapmak, boş konuşmamak ve konuşurken de konuşmayı özlü sözlerle süslemek midir? Ya da bir felsefe öğrencisi okulunu bitirdiğinde filozof olma liyakatine mi sahip olur? Bunlara cevabım elbette “Hayır”. “Felsefe hayatınıza hiç dokunmadan geçip gitti önünüzden, tıpkı geceleyin denizde sessizce süzülen bir gemi gibi. Psikoloji, sosyoloji, hatta fizyoloji, psikiyatri ve filatelinden haberdarsınız da nasıl olduysa felsefeyi es geçtiniz. Felsefe, çok seyahat etmenize rağmen gitmediğiniz bir şehir gibi. Ya da siz duştayken kapınızı kısa bir süre çalıp giden bir yabancı gibi.” Evet, böyle tanımlıyor Cox felsefeyi ve onunla olan bağımızı.

Nasıl filozof olunur meselesi ile ilgili düşünürsek eğer, gereken ilk şeyin boş zaman olduğu çok net bir şekilde anlaşılacaktır.  Filozof olmak istiyorum diyenin elinden aylaklığı kimse alamaz. Aylak olmak zorundadır ve böylece mutlak özgürlüğe yaklaşacaktır. Her türlü bağlayıcılıktan uzak durmalıdır. Eski Yunan topluluklarında felsefenin gelişmiş olmasının birincil nedeni köle ekonomisidir. Şehir devletlerinde üretim ve gündelik işler için köleler çalıştırılır ve özgür insanlar onların emeğini sömürerek yaşamını sürdürür. Köle ekonomisi ile yaşamak özgür insanlara, yaşamı düşünebilmeleri ve değişik konularda kendilerini geliştirebilmeleri açısından ciddi zaman kazandırmış ve böylece Yunan Felsefesi ortaya çıkmıştır. Ayrıca filozof olmak isteyen, çatışmalı ruh haline de hazır olmalıdır. Hiçbir şeyi merak etmeyen ve ruhunda çatışma hissetmeyen kişilerden filozof olmaz. Ontolojik kaygısı olmayan kişilerin filozof olabilme imkânları yoktur. Sorunu olan insan sorar ve öğrenmek için mücadele eder, acı çeker. İnsanın bir arayış içerisinde olması ve bu arayışını anlamlandırabilmesi ya da tanımlayabilmesi için gerekli boş vakte sahip olması bu iş için elzemdir.

Felsefe üzerine çalışmış, okumalar yapmış bireylere bu eserin herhangi bir yararı olabileceği kanısında değilim. Ancak felsefeyi merak edenler, öğrenmek isteyenler ve yeni başlayanlar için ideal bir kitap olduğunu düşünüyorum. Eseri bitirdiğimizde elimizde kalan, cevaplardan çok sorular olacak.

Sokrates’ten bildiğimiz üzere filozof olmak istiyorsanız sorular sormaktan geri durmayın ve kendinize zaman ayırın; günlük yaşamı, dünyayı, genel kabulleri, doğruları ve yanlışları, iyileri ve kötüleri düşünün. Ve hakiki zevki yalnız acı çekerek bulacağınızı unutmayın.

Üzerimde yıldızlı gök ve elimde Gary Fox’un Nasıl Filozof Olunur? kitabı. Onu okurken sanki bir yol hikâyesi okuyorum. Felsefenin yolunu gözlüyorum. Soruları kırsalda sormakla şehirde sormak arasındaki farkı anlıyorum. Bu yolculukta görmezden gelmeyi arzu ettiğim acizliğimi bir muska gibi takıyorum boynuma. Güçte aradığım kurtuluşu buluyorum zayıflığımda. Aklın gücü kara bulutları dağıtmaya yetecek mi? Bunu zaman gösterecek.

Cox’u okuduktan sonra elimizde kalan soruları Kant’a mı sorarız, Descartes’a mı, Schopenhauer’ya mı, Spinoza’ya mı bilemiyorum? Ama biliyorum ki bu eserden sonra “bilgelik sevgisine” bir adım daha yaklaşmış olacağız.

Arka Kapak dergisi 29. sayı