İlker Arslan

Bir Sürü Endişe, 2017’nin Kasım ayında Sel Yayıncılık tarafından piyasaya sürülen, yönetmen ve senarist (ve belki “şair” de demeliyiz) Onur Ünlü ile Alper Kırklar’ın yapmış olduğu bir hayli uzun nehir söyleşi kitabı. Söyleşiler, hele de nehir söyleşiler, yazarla (ya da burada olduğu gibi bir yönetmen veya senaristle) doğrudan temasa geçilerek yapıldığı için, son derece ilgi çekici edebi metinlerdendir bana kalırsa.


Onur Ünlü: Bir Sürü Endişe
Alper Kırklar
Sel Yayıncılık

Onur Ünlü ile yapılan bu nehir söyleşi de oldukça ilginç satırlar içeriyor. Bir şekilde hep başkaları (izleyiciler, sinema eleştirmenleri vs.) tarafından yorumlanan ve belki de zaman zaman aşırı yoruma kaçılarak Ünlü’nün vurgulamaya çalıştığı noktaların bir adım ötesine uzanan açıklamaları bu sefer kendisinden dinleme imkânı buluyoruz. Böylece kişisel hayatından şairliğine, yaptığı filmlerden okuduğu metinlere, dünya görüşüne kadar pek çok farklı konuda son derece akıcı ve eğlenceli bir diyaloglar bütünü çıkıyor karşımıza.

Kitap, “Bir fikir kendi başına parlak olabilir ama temel fikre hizmet etmiyorsa bir işe yaramaz.” diyen Onur Ünlü ile Alper Kırklar arasında yaklaşık bir buçuk aylık bir süreçte gerçekleşen konuşmalar bütünü. Her ne kadar ilk bakışta farklı başlıklar altında bulunan on tane söyleşiyle karşı karşıyaymışız gibi görünse de aslında bu konuşmalar süreklilik arz eden bir bütünün parçaları. En başta çocukluk yıllarından aile hayatına ve üniversite dönemine; ilgisini çeken, beslendiği metinler ve yazarlardan şiirle tanışmasına kadar, daha ziyade özel hayatına odaklanan bir çerçevede başlıyor söyleşi. Sonrasında ise tek tek ve kronolojik olarak filmleri üzerinde duruluyor. Onur Ünlü sevenlerin zaten bir hayli beğeneceğini ve besleneceğini düşündüğüm Bir Sürü Endişe, aslında onun filmleriyle doğrudan ilişkisi olmayan sinema izleyicilerinin de ilgisini çekebilecek noktalar içeriyor.

Onur Ünlü’ye dair en dikkat çekici bulduğum hususlardan birisi aslında sinemaya inanmaması ve sinemanın ne olduğu üzerine sık sık düşünmesi: “Sinemanın ne olduğu sorunu ahlaki bir sorundur. Çünkü sinema parayla yapılır. Parayla bu kadar içli dışlı olan herhangi bir şeyin, her zaman ahlak sorunu vardır.” diyen Ünlü, sinemanın modern bir icat olduğu üzerinde duruyor. Kapitalist sermaye ilişkilerinin görmezden gelinemeyeceği sinema sektörünü belki de bu yüzden sık sık sorguluyor Ünlü ve ekliyor: “Hep beraber aya gidersek şiir yazarız ama aya gidersek sinemayla uğraşır mıyız, emin değilim.”

Ünlü’nün filmlerini takip edenler, onun gerçekle kurduğu ilişkiye dikkat etmiştir. Bu ilişki aslında onun hayatla kurmaya çalıştığı iletişimin de bir sonucu bana kalırsa. “Bütün mevzu,” diyor Onur Ünlü, “algı mevzusu.” Ve ekliyor: “Biz dünyada niye olduğumuzu bilmiyoruz. Biz dünyada niye olduğumuzu anlamlandırmaya çalışıyoruz. Dünyada olma halimize bir anlam atfediyoruz ve atfettiğimiz şeye inanıyoruz. Yoksa deliririz, gerçekle bağlantı kuramayız.” İşte onun filmlerinin masalsı boyutunu da bu bağlantı kurma çabası oluşturuyor dersek yanlış olmaz diye düşünüyorum. “Bir tane problem var: Burada ne yapıyoruz?” sorusu etrafında, kendi cevaplarını üretmeye çalışıyor Ünlü. Bir Sürü Endişe de bu cevapları daha da açtığı ve filmlerine dair açık yüreklilikle pek çok ayrıntı verdiği, filmlerinin karanlık veya bulanık taraflarını aydınlattığı cümlelerle dolu.

Sözün özü, Bir Sürü Endişe, Onur Ünlü’ye dair pek çok sorunun cevabı niteliğinde. Sadece filmleriyle değil, dünya görüşüyle ilgili de epeyce soru işareti silinecek kafanızdan. Seveni kadar sevmeyeni, hatta kendisinden nefret edeni de olan bir isim Onur Ünlü. En azından çevremde böyle düşünen pek çok insana rastladım şahsen. Ama her şeye rağmen, fikirlerine katılsak da katılmasak da, filmlerini sevsek de sevmesek de, bu kitap en kötü ihtimalle “Burada ne yapıyoruz?” sorusunu sorduracak okuyanlara bence. Ve bu soruya cevap aramakla başlayacak pek çok şey. Mutlaka… 

Arka Kapak dergisi 30. sayı