Mehmet Said Aydın

Almanca “licht” kelimesi ile “nicht” kelimesinin çok hayati bir kullanım ânı var. Ol rivayet, Goethe ölmeden evvel “Licht mehr licht” demiş. Salâh Birsel’in de bir kitabına adını veren “ışık, biraz daha ışık” hadisesi. Oysa, “mehr nicht” dediğini iddia edenler yahut düşününler de var. Yani, “bu kadar yeter”. İnsanın aklına ikinci versiyon için, hemen “üstü kalsın” geliyor, elbet. Neşe de, bugünlerin beklenen duygularından biri. Çok beklenen. Duygusundan evvel, kitabı geldi: 1998 Nobel edebiyat ödülü sahibi José Saramago’nun toplu şiirleri Belki de Neşe.


Belki De Neşe
Jose Saramago
Çevirmenler: Işık Ergüden
Zarife Biliz
Kırmızı Kedi Yayınevi

Kırmızı Kedi Yayınları tarafından neşredilen kitabın iki tercümanı var. Işık Ergüden ve Zarife Biliz. Ergüden, şahsen daha çok aşina olduğum bir isim; Biliz’in de meğer Franzen ve Winterson çevirilerini bilirmişim. Saramago, 1922-2010 yılları arasında yaşayan, Türkiyeli okuyucunun romanlarıyla yakından tanıdığı, külliyatını Kırmızı Kedi’nin bastığı bir yazar. Şairliği, özgeçmişindeki sıfatlardan biriydi benim için bu kitaba dek. Portekiz Komünist Partisi üyesi, epey ödüllü, ülkesi kadar bütün dünyada tanınan, Türkiye’de de hatırı sayılır ölçüde okuyucusu olan biri.

Yılların tartışmasını körüklemeye ya da bu daracık alanda çözmeye çalışacak değilim. Tercüme şiire dair, naçizane şimdiye kadar beni en çok ikna eden tanım, Cemal Süreya’nın tanımıdır. Mealen aktarırsam; iki tür iyi şiir tercümanından bahseder. İlki, kendi şiirinden yiyen tercümandır –ve aslında biliriz ki burada ima ettiği kendisidir de Süreya’nın. İkincisi, şiiri doğru çevirmeye çalışan ama şiirin kendisini kimileyin ihmal eden, bunu göze alan tercümandır. Tercüme şiir basmak, editör için deveye hendek atlatmak kadar dertli iş günümüzde. Yayınevleri somut gerekçelerle telif şiirden bile fellik fellik kaçarken, toplu şiirlerin imzası Saramago olmasaydı, Türkçeye ulaşması kolay olmayabilirdi şüphesiz.

Enis Batur’un yayın yönetmenliğinde, Volkan Atmaca’nın editörlüğünde hazırlanan kitabın kapağı, tanıdığımız üzere Saramago sarısı. İçindekiler ile beraber 345 sayfalık bir “toplu şiirler”. Saramago’nun önsözüne geçmeden evvel not düşmek isterim; kanımca tercümanların giriştiği bu güç işin bir önsözü olmalıydı. Hem Saramago, hem şair olarak tanımadığımız bir yazar, hem şiir tercümesi, hem toplu şiirler. Bu emeğin bir önsözü yahut sunuşu olmalıydı diye düşünüyorum.

Kitap, 1966’da yayımlanan Belki Şiirdirler, 1970’de yayımlanan [ve toplu şiirlere adını veren] Belki de Neşe ve 1975 yılında “Portekiz’de diktatörlüğün çöküşünü takip eden devrimci halk hareketinin doruğunda yayımlanan” 1993 Yılı isimli üç kitabın birleşmesinden müteşekkil bir toplu şiirler baskısı. Saramago çok açık sözlü bir tespit yapıyor: “Derlemedeki en eski bölüm, acemi şair yirmi yaşını henüz geride bırakmışken yazılan Ağzı Kapalı Şiir’dir ve son dizelerindeki meydan okumanın ölçüsüzlüğüyle bugün bile beni şaşkına düşüren bir taahhüt ve haset içerir: Benim gibi suskun biri / Ölemez her şeyi söylemeden”. [özgün imla]

Saramago’nun 1982’de yazdığı “Okura Uyarı”, isim bağlamında biraz Attilâ İlhan’ın “Meraklısına Notlar”ını andırıyor. Orada, henüz girişte, “Bu dizelerin (bugün pek kullanılmayan fakat duruma en uygun ifadeyle) ikinci bir fırsatı hak edip etmediği ya da belki bu fırsatın kurmacanın topraklarında kendini daha mutlak ve kesin bir şekilde kanıtlamasının zorunlu sonucu olup olmadığı sorulabilir,” diyor. Kurmacanın toprakları ile şiir denen nesneyi ayırdığı, kurmacayı düzyazının sahasına havale ettiği ortada. Ve “kurmacanın topraklarında kendini mutlak ve kesin kanıtla[dığını]” düşündüğümüz yazar, bu önsöz boyunca aynı nirengi noktasına dönüp duruyor –bizim, ondan “yabancı” bir şey okuduğumuz bilgisine haliyle hizmet ediyor bu da. Velakin düzyazılarındaki metin dürüstlüğü, burada devam ediyor (çünkü bu kısım da düzyazı, diyerek çentik atmak isterim): “Zaman aşımına uğramış şiirler midir bunlar? Elbette. Her kültürel yaratı inkâr edilemez bir tarih içerir, onu üretmiş olan zamanın dayattığı bir tarihtir bu.”

Her iyi “kurmaca” yazarının şiirlerine benziyor bunlar. Olmazsa olurmuş ama okumazsak biz eksik kalırmışız. Neşe? Belki de.

Arka Kapak dergisi 35. sayı