Emrah Ateş

Ne zaman edebiyattan konuşmaya başlasak insanlara sevdiği yazarları soruyorum. Hani derler ya (belki de demezler) “bana sevdiğin yazarı söyle sana kim olduğunu söyleyeyim,” diye, ben de bunun üzerinden eleştiriler yapıyorum insanlara. Lakin gelin görün ki ya ben kendimi anlatamıyorum yahut insanlar beni anlamak istemiyor. İsterim ki, bu defa da konuşmak yerine yazarak anlatayım derdimi; belki benimle aynı düşünen birileri vardır diye. Bu sebeple açık konuşacağım; hem de çok açık.

Hiçbir yazarı layıkıyla sevmeyi başaramıyoruz. Ya ondan bihaberiz, ya da ona bir magazin unsuruymuş gibi davranıyoruz. Bizim ülkemizde bu var biliyorsunuz, konu ne olursa olsun onun magazin kısmıyla ilgileniriz. Bizden birinin Nobel’i kazanması önemli değildir, ama Nobel’i kazanan adam karısından boşanırsa iş değişir.

Son yıllarda bilhassa sosyal medya etkisiyle kitap paylaşım (bakın okuma demiyorum) sayısı çok arttı ve listenin başını Oğuz Atay çekiyor. Hadi en azından Cemal Süreya ile berabere kalıyor diyelim. Malum, internette yayınlanan nerdeyse tüm şiirlerin altında Cemal Süreya imzası var. Bundaki en büyük sorun interneti yanlış kullanmaktan ziyade referans alınan siteler diye düşünüyorum. Benim yazılarım bile başka isimlerle dolaşıyor internette. Hoş, Türkiye’nin en çok satan dergilerinden biri bile “çay var içersen yol var gidersen” isimli cümleyi Âşık Veysel adıyla yayınlayabiliyor. Bu durum kaosu daha da büyütüyor haliyle… Kime güvenecek peki bu insanlar? Açıklayayım; kitaplığındaki kitaplara güvenecek öncelikle! Sevdiğiniz bir yazarla alakalı bir paylaşım yapacaksanız direkt kitabından yapın derim. Eğer sevdiğiniz bir yazarın kitabı evinizde yoksa onu sevdiğini iddia etmeyin. Benim insanlarla olan kavgam da burada başlıyor zaten.

12 Ekim Oğuz Atay’ın doğum günüydü. Yaşasaydı 82 yaşında olacaktı ve günümüzde adının nasıl da kötüye kullanıldığını, üzerinden prim yapıldığını görecekti. Türkiye’nin en çok satan dergilerinden birinin geçtiğimiz sayısında, ülkemizin çok satan yazar- larından biri Oğuz Atay’ın fotoğrafının yanına şöyle bir cümle yazmıştı “bir kitap ol deseydin / tutunamayanlar olurdum / yine de uzatırdım elimi / en sarhoş anımda dahi tut diye.” Şimdi bunun şiir olduğuna inanan okuyucuları bir kenara bırakalım. Bu cümleyi yazan kişinin en sevdiği yazarın Oğuz Atay olduğunu iddia etmesi üzerine biraz düşünelim isterim.

En çok satan kitaplardan biri olan Tutunamayanlar toplamda 724 sayfa. Ama internete girip baktığı- nızda paylaşılan cümleler hep aynı cümlelerdir. Koca kitapta, bu adam sadece bunları yazmış olamaz değil mi? Öyle ki, o kitap herkesin şıp diye okuyup anlayacağı bir kitap hiç değil. Tutunamayanlar’ı oku- mak için biraz edebi zekâ ve sabır gerekir. Kendinizi kitaptaki karakterin yerine koyamazsanız kitaptan hiçbir şey anlamazsınız. Hani su gibi aktı deriz ya, su gibi akmaz, aksine suda boğar okuyucuyu. Yüzmeyi ilk defa öğrenirken hissettiğinizi hissedersiniz; batıp batıp çıkarsınız suda. Çünkü Oğuz Atay’ın yapmaya çalıştığı şey zaten budur; okuyanı kitabın içine hapsetmek… Zor ama leziz kitaplardır Oğuz Atay’ın kitapları. Oysa bunca enteresan paylaşımlar bu izlenimi tamamen yıkıyor. Bir insan hem Kötü Çocuk kitabını hem de Oğuz Atay’ı nasıl aynı anda sevebilir. Yahut en sevdiği yazar Oğuz Atay olan kişi nasıl aynı anda o çok satan dergilerin de müptelası olabilir? Hiç mi rahatsızlık duymaz?

Behçet Necatigil, kendisine aynı anda birçok dergiden teklif geldiğinde birini seçer kalanı için de “gençlere de yer kalsın” dermiş. İşte edebiyatın gerçek ahlakı budur. Bu dergilerin de bu ahlaka uygun bir şekilde hareket etmesi gerekir.

Peki niçin Oğuz Atay kitapları bu kadar çok satıyor? Yine araştırmalarım sonucunda o büyük yazarı okuyan kişilerin ortak özelliklerinden yola çıkarak Oğuz Atay sevdalısı nasıl olunuyomuş onu yazayım size, dahasına siz karar verirsiniz. Bu maddeler benim gerekli gördüğüm değil, çoğunlukla gördüğüm maddelerdir;

  1. Leyla ile Mecnun’un Oğuz Ataylı bölümlerini izle
  2. Poyraz Karayel’in Oğuz Ataylı bölümlerini izle
  3. İnternete “Oğuz Atay Tutunamayanlar özet” yaz,konuyu öğren (çoğu bunu bile yapmıyor)
  4. #tutunamayanlar hastegindeki paylaşımlardan iki üç tane aşır (büyük ihtimalle o sözler OğuzAtay’ın bile değil)
  5. Herkese Albayım de, Olric de, cok yalnızım de,ağla sızla prim yap
  6. Kahveli mahveli bir Tutunamayanlar kitabını in-ternette paylaş “Çok susadım Albayım” falan yaz.

Bütün bunları yapınca on numara kitap okuru oluyorsunuz. Sadece Oğuz Atay için değil bu söylediklerim, şu anda edebiyata yön vermiş bütün büyük yazarlar için aynı leş durum uygulanıyor. Kürk Mantolu Madonna’daki Madonna’yı popstar Madonna zannedenler var yahu. Acı değil mi bu? Cemal Süreya’nın facebook sayfasına şöyle bir mesaj düşmüş geçenlerde; “Yeni kitabınız ne zaman çıkacak?” “Öldüm ben!” demiş admin. İyi demiş.

Yukarıda bahsettiğim dizilerin hepsini ben de izledim bu arada. İzleyene bir lafım yok aslında. Lakin Oğuz Atay gibi Türk Edebiyatında romana mizahi dili başarıyla uygulayan bir yazara “afili filinta” muamelesi yapmayın diyorum sadece.

“Peki kardeşim paylaşmayalım mı şimdi biz kitabı?” diyeceksiniz, ona da bir laf dediğim yok. Tabii ki paylaşacaksınız; ben bile kendi yazdığım kitabı paylaşma yüzsüzlüğünü gösteriyorum. Sonuçta sosyal medya insanlara ulaşmak için bir araçtır. Belki benim bu yazdığım yazı hiçbir dergide yer bulmayacak ve siz sosyal medyadan okuyacaksınız. O yüzden herkes Oğuz Atay kitaplarının reklamını kendi çapında yapsın, herkes Oğuz Atay’ı alsın-okusun ama gerçekten okusun istiyorum. Sonuçta kimse Oğuz Atay okuyoruz diye bize madalya vermeyecek. Ama Oğuz Atay’ın eserlerini okuyup anladığımızda hayatımız değişecek!

– Haksız mıyım Albayım?

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 14.sayısında yayınlanmıştır.