Doğukan İşler

Öykü, edebiyat sahnesinin tek perdelik oyunlarındandır. Çabuk başlar, çabuk biter. Bir öykü bitince, okur daha alkışlayamadan kapatıverir perdesini. Siz onu dönüp dönüp okumadıkça, unutulmaya mahkûm olması belki de bu yüzdendir.

Düdüklüde Kıymalı BamyaYangın Yerinde OrkidelerYalnızlığın Oyuncakları ve daha nice tiyatro oyununu kaleme almış bir ustanın öykülerini de bu yüzden unutmuş olabilir miyiz?

Memet Baydur, oyunları kadar öyküleriyle de unutulmaması gereken bir unutulmuş öykücü.

Tek Perdelik Öyküler

Memet Baydur’un Gözün Kahverengi Suyu adını taşıyan öykü kitabını, saygıdeğer eşi Sina Baydur hanımefendi hediye etmeseydi bir vesileyle yıllar önce, belki de oyunlarını severek izlediğim bir kalemin öykülerinden haberim olmayabilirdi. (İlk kez Yapı Kredi Yayınları tarafından basılmış olan bu öykü kitabını, 2010 tarihinde ikinci baskı olarak İletişim Yayınları yayımlamıştı. Sekiz sene sonra, geçtiğimiz günlerde, dergilerde kalmış ve hiçbir yerde yayımlanmamış öyküler de eklenerek YKY tarafından üçüncü kez okurla buluşma fırsatı buldu kitap.)

Memet Baydur’un öykülerini ironi dozu yüksek, kara mizaha yakın, yer yer hüzünlü ve bunun yanında şiirselliğe kaçmadan imge dünyasına dalan, neredeyse her cümlesi bir şair titizliğiyle kotarılmış öyküler olarak tanımlarsak hata etmeyiz sanırım. Türkçeye bu kadar hâkim, dili yormadan yazan bir öykücü bulmanın damakta kalan tadı…

Baydur’un öykülerini teknik olarak ele alacak olursak da biraz dikkatli olmamız gerekir. Klasik, fantastik, postmodern… Yan yana gelip yekpare bir bütün etmesi pek de düşünülmeyecek türde öyküler barındırıyor Gözün Kahverengi Suyu. Birbirinden oldukça farklı tekniklerle kaleme alınan bu öyküler, konu bakımından da birbirlerine pek yakın sayılmazlar. Kimi öyküde bir hayalet anlatır bize hikâyesini, kimi öyküde bir vapur yolcusu gevezedir çok, bir başkasında çadır sirki sakinlerini dinleriz ve bir başka öyküde de “Mozart’ın Beyaz Ayısı”nı anlatır durur bize anlatıcı.

Fakat belki de tam bu yüzden, birbirine pek de benzemediği için uyumludur Baydur’un öyküleri. Bu benzeşmezlikten, farklılıktan, tekdüze olmamaktan kaynaklanır Gözün Kahverengi Suyu’nun güzelliği.

Vapurda, tek kişilik bir oyun: “Gün Gece / Oyun Ölüm”

Memet Baydur’un kendisinin de bir görünüp bir kaybolduğu ve kitabın ilk öyküsü olan “Gün Gece / Oyun Ölüm” adlı öykü, bana sorarsanız kitabın en güçlü öykülerinin başında gelir. Bir vapur yolculuğunda tanıştığı emekli edebiyat öğretmeninden dinlediklerini aktarır bize anlatıcı/yazar Memet Baydur. Yazarın, Hamlet’e “Mamlet” diyen bir yolcuya kızıp küfürler savuran kahramanımızın yanına oturmasıyla başlayan öykü, vapurun iki yaka arasında birkaç kez gidip gelmesi, sonunda kahramanımızın inmek zorunda kalması ve tüm bu gidip gelmeler arasında anlattığı hayat hikâyesidir. On iki yıldır uyuyamayan, gündüzleri uykuyu geceleriyse hayatı düşünen, artık düşleri olmayan bu garip emekli edebiyat öğretmeninin düşsel öyküsü…

Unutulmaz Oyunlar, Unutulan Öyküler

Yazdığı oyunlar Devlet Tiyatroları, şehir tiyatroları ve birçok özel tiyatro tarafından sahneye konan, kaleme aldığı her metinde hiç ama hiç üstten bakmadan aydın tavrını da ortaya koyan, insanın modern dünya içerisindeki görünmez acılarını Oğuz Atay’dan el almışçasına ironi ile irdeleyen bir yazar Memet Baydur. Kendi kelimeleriyle anacak olursak, “hakkı yenmişlerin, hayatın-toplumun-yerleşik düzeninin, kıyasıya itilmişlerin, uyurgezerlerin, mutsuzların, sırtından yaralıların, alkoliklerin, esrarkeşlerin, yalancıların, masal anlatıcılarının, gezginlerin, kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların, filmleri balkondan ya da hususiden değil, birinciden, yani en ön sıralardan seyredenlerin, dünyaya kekremsi, ekşi biri sırıtışla bakanların, sis ve duman içinde yaşayanların, bilgiye ve bilgisizliğe aynı tiksintiyle yaklaşanların, bütün bunlara rağmen ya da biraz da bunlardan ötürü insan kalabilmeyi becerebilmişlerin şarkısı”nı yazan bir kalem.

Umalım ki oyunları kadar kıymetli öyküleri de tekrar hatırlansın, dönüp dönüp tekrar okunsun. 

Arka Kapak dergisi 32. sayı