Kerem Meşe

Ali Teoman; yazın dünyasının dışında durmayı yeğleyen, en azından bu çevre içerisinde bulunmak için özel bir çaba sarf etmeyen yazar. Sartre ve Orhan Pamuk’un ideallerini gerçekleştirdiğini söylerken (Sartre Time’a kapak olabilecek kadar ünlü olmayı istemiş, Orhan Pamuk ise yazarlık serüveninin başından beri idealinin Nobel’i almak olduğunu belirtmiş.) kendi idealinin “çok okunan, kitapları çok satan, ünlü bir yazar olacağını ummamak” olduğundan bahseder. Edebiyat ortamına yeni girmiş olan genç bir yazarın popülerlik kaygısı gütmeden kendi çizgisinde ilerlemesi, pek fazla örneği olan bir durum değil kuşkusuz. Hakkında yüzeysel bir araştırma yapılacak olursa bu durumun, yazarın kişilik özelliklerinin edebi duruşuna bir yansıması olduğu görülecektir. İroni, aykırılık, tezat ve monoton işleyen düzene karşı duruş, dolayısıyla yalnızlık, yazarın göze çarpan özellikleri. Ona edebi alanda bu özellikleri kazandıran sebepleri salt yazarın içsel dünyasında aramak doğru olmayacaktır.

Yazın çalışmalarına 1980’lerin sonlarına doğru başlayan Ali Teoman’ın edebiyat ortamına ilk adımı hayli gösterişlidir. Fakat kimsenin hissetmediği bir gösteriştir bu. Nurten Ay müstearıyla yayınladığı Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı adlı eseri dönemin ve günümüzün en prestijli ödüllerinden Haldun Taner Öykü Ödülü’nü alır. Edebiyat çevrelerinde tatlı bir heyecan yaratan eser, ödülü aldıktan sonra tartışmaları da beraberinde getirir. Gerçek hayatta esere sahip çıkan Nurten Ay vardır fakat Ay’ın bu eser öncesinde kaleme aldığı tek bir yazı, eser olmamıştır; sonrasında da olmayacaktır. Yapılan röportajlardan, çeşitli programlarda yaptığı konuşmalardan ve eserle tezat oluşturan açıklamalarından yola çıkılarak bu yönde edebi bir birikim veya alakaya sahip olmadığı sezilmiş ve eserin kendisine ait olamayabileceği fikri konuşulmaya başlanmıştır. Aynı zamanda eser, bir erkek yazarın olaylara bakış açısıyla yazılmış gibidir. Yazar-üslup özellikleri de birbirinden ayrı durmaktadır. Bir süre bu şekilde edebiyat ortamını meşgul eden olay üzerine birçok teori üretilmiş, eserin kime ait olabileceği konuşulmuş, sonuçsuz kalınca ise eser yavaş yavaş unutulmaya başlanmış, üzeri küllenmiştir. Ali Teoman ise tüm bu yazılıp çizilenleri sessizce kendi köşesinden izlemeyi tercih etmiştir. Yaklaşık 17 yıl, ölümüne birkaç yıl kalana kadar.


Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı
Ali Teoman
Yapı Kredi Yayınları

Peki, Ali Teoman neden tüm edebiyat çevresini karşısına alarak böyle bir oyun kurguladı? Düzeltmeye çalıştığı bir anlayış, yıkmaya çalıştığı bir tabu mu vardı? Bu soruların cevaplarını bir röportajında açığa kavuşturur: “Yazın dünyasındaki kuramsal sağduyu eksikliği ve üslupçuluk.” Öteden beri süregelen “her yazarın bir üslubu olmalı” anlayışına karşıdır Ali Teoman. “Oturmuş bir tarzı olmak” ifadesini de bu anlayışın uydurulmuş kilit cümlesi olarak görür. Yazar-anlatıcı-karakter arasında kurulan sıkı ilişkiye karşı durur. Bu üçlü arasında herhangi bir ayrım gözetilmediğinden yakınır. Dönemin anlayışına göre anlatıcı veya karakter yazarla örtüşür nitelikte olmalıdır. Karakterin başından geçen olaylar ve hisleri, yazarın anı parçalarından ve hissettiklerinden paylar almalıdır. Dahası esere yayılan genel hava ve üslup bir olmalıdır. Ali Teoman’a göre ise işler biraz daha farklıdır, hatta tersidir diyebiliriz. O, kaleme aldığı hemen her metinde farklı bir üslup, yeni bir dil ve dünya kurmaya çalışır.

Kafkavari bir anlatıma sahip olan Ali Teoman yazın hayatı boyunca bir arayış içinde olur. Bu arayış onu farklı üsluplara ve türlere yöneltir. Yazın yaşamına öykü ile başlar, öykünün yanı sıra roman ve şiir de kaleme alır. Romanı “uzun soluklu bir senfoni” olarak görür, öyküyü ise “romana göre daha kıvrak, şiire yakın” ifadeleriyle niteler. Şiir konusunda değişen fikirlere sahiptir, şiire daha temkinli yaklaşır. Eserlerinde yer ve zaman belirli bir zemine oturmaz. Anlatımı düşündürücü, oluşturduğu kurgunun çözümlenmesi güçtür. Kimi zaman olayları eser içerisinde çözmez, olayı tamamlama görevini okura bırakır. Eserleri bunun gibi birçok postmodern öge barındırır.

Ali Teoman’ın edebi kişiliği, kaleme aldığı eserleri, kurguladığı bu eleştirel mizanseni, anlatım tarz(lar)ı ve aykırı duruşuyla çağının ötesinde özgün bir yazar olduğunu söylemek mümkün. Belki bu tavrı sebebiyle günümüzde fazlaca duyulan yetkin yazarlar arasında ismi anılmaz. Bu durum biraz da biz okurların ayıbı, eserlerin okunmasını sağlamak da yine biz okurların görevi.

Arka Kapak dergisi 29. sayı