Medeni Yılmaz

Yıl 1926

Dünya büyük bir haberle çalkalanır. Issız bir göl kenarına ağacın birine çarpmış vaziyette bir araç bulunur. Araba parçalanmış ve içindeki valizler yere dağılmış hâldedir. Ancak etrafta kimse yoktur. Polisin civarda yaptığı incelemeler sonucunda bu arabanın dönemin en ünlü yazarlarından polisiye kraliçesi Agatha Christie’ye ait olduğu anlaşılır. İşte bu durum, olayın gizemini daha da arttırır. Dünya basını Agatha Christie’nin geçmişi hakkında manşetten sayfa sayfa haber yapıp olayın üstüne giderler. Ama ortada bir sorun daha vardır: Araba buradaysa Agatha Christie nerededir? Tam 11 gün boyunca kimse ondan en ufak haber alamaz. Dolayısıyla ortaya çeşitli senaryolar atılır. Kimisi Agatha Christie’nin intihar ettiğine, kimisi ise intihar süsü verdiğine inanır. Hatta döneminin en ünlü polisiye yazarlarından olan ve Sherlok Holmes’un yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle bile devreye girerek bir medyuma bunu danışır. Medyum ona, Agatha’dan çarşamba günü haber alınacağını söyler. Tam 11 gün boyunca dünya gündemini meşgul eden bu muamma, Agatha Christie’nin medyumun tahmininden bir gün önce, Salı günü, aniden ortaya çıkmasıyla çözülür. Agatha Christie, kaybolmamış ya da ölmemiş; yalnızca gizlenmiştir. Mrs. Neele takma adıyla bir otelde kalmıştır. Bu durumu trajediye dönüştüren şey ise, Mrs Neele isminde gizli. “Neele”, Agatha’yı terkeden kocasının sevgilisinin soyadıdır! Agatha, eşi onu terk eder etmez 11 gün boyunca ortadan kaybolmasını geçici hafıza kaybı yaşadığına bağlasa da, hemen herkesin zihninde beliren şey, onun intikam duygusuyla hareket ettiğine dairdir. Kimisi Mrs Neele’yi öldürmeye teşebbüs ettiğini, kimisi ise kocası Archibald Christie’de onu terk ettiği için pişmanlık duygusu yaratmak amacıyla ortadan kaybolduğunu düşünür. Her ne amaçla olursa olsun, gizemli romanların yazarının ününü pekiştiren ve ona yaraşan bir kaybolma vakası olduğu muhakkak.

Yalnız Geçen Çocukluk Yılları

Yukarıda görüleceği üzere, hayatı da yapıtları gibi enteresan ve gizemli vakalarla dolu olan Agatha Christie, 1890 yılında orta halli bir ailede dünyaya gelir. Aslında ailenin maddi durumu iyi olmasına iyidir ancak annesinin fikirleri neticesinde Agatha 16 yaşına kadar okula gönderilmez. Bu nedenle yalnız bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Hatta ablası Madge sanatsal yetenekleriyle kardeşler arasında sivrilince, Agatha’ya “ağır gelişen” damgası bile yapıştırılır. Ancak ailesi Agatha’nın hiç de yeteneksiz olmadığına inanmış olacaklar ki, onu piyano ve şan eğitimi alması için Fransa’ya bile gönderirler. Sonuç; Agatha bu konuda gerçekten de yeteneksizdir; şan hocası onu geri gönderir. Yıllar sonra biyografisinde Agatha, zaten müziğe hiç de hevesli olmadığını dile getirecektir! Ablası Madge ile yıllar sürecek tatlı rekabet de bu dönemde başlar. Sürekli dedektif romanları okuyan Agatha, onunla iddiaya girerek kendisinin de dedektif romanları yazabileceğini söyler. Biraz ilgi ve iddia ile başlayan bu heves, sonraki yıllarda “polisiyenin kraliçesi” olmaya kadar gidecektir.

Evliliğin Yarar ve Zararları

1914’de pilot albay Archibald Christie ile evlenen Agatha, onunla birlikte cepheye Fransa’ya gider. Burada hemşirelik de yapan Agatha, tıbbi zehirler ve ilaçlar konusunda derin bilgiler öğrenerek, bu bilgileri ileride yapıtlarında sık sık kullanır. Kocası Archie’nin mesleği gereği dünya turuna çıkması ve Agatha’nın onunla birlikte gitmesi, değişik kültürler hakkında bilgilenmesini ve keza aynı şekilde bu bilgileri yapıtlarına sindirerek, zengin olay ve kahraman çeşitliliği yaratmasını sağlar. Dolayısıyla kocası Archie ona çok şey katmıştır diyebiliriz. Ama Archie, aynı zamanda onun 11 gün boyunca ortadan kaybolmasına, ve dahası terk edilmişlik duygusunu bir ömür taşımasına da sebep olmuştur. Başka bir kadına aşık olduğunu söyleyerek ondan ayrılan Archie, bir anlamda onu yazarlığa da itmiş olur. Çünkü artık dul bir kadın olan Agatha, yazdıklarıyla para kazanmak zorundadır. Bu nedenle profesyonel olarak yazarlığa en net adımını bu ayrılık sonrasında atmıştır diyebiliriz.

Yazarlıkta Zirvede

Agatha’nın kitaplarından ciddi paralar kazandığı dönem, kocası Archi ile boşanmasından sonradır. Biraz kafa dinlemek için çıktığı Ortadoğu turunda, Bağdat’ta Max Mallowan adında genç bir arkeolog ile tanışır. Evlendiklerinde Agatha 40, Max ise henüz 26 yaşındadır. Max ile başlayan ilişkisi kısa sürede evliliğe dönüşecek ve eski eşinin onu terk etmesinin acısını atlatmak için çıktığı bu gezi, ona yeni bir eş kazandıracaktır. Bu Ortadoğu gezisi ona sadece bir eş değil, Doğu Ekspresinde Cinayet, Nil’de Ölüm, Briç Masasında Cinayet gibi ünlü kitaplarını yazmasını sağlayacak bilgiler de kazandıracaktır. Ancak Agatha’nın bu evliliği ne kadar verimli olursa olsun yine de aldatılmaktan kurtulamaz. Zira Agatha 1976 yılında öldükten sadece bir sene sonra kocası Max Mallowan, kendisini aldattığı iddia edilen kadınla evlenir.

Bu ikinci evliliği döneminde hem daha üretken hem de daha disiplinli bir çalışma temposuna giren Agatha, artık kendisini tüm dünyaya kabul ettirmiş büyük bir yazardır. Yapıtları tüm dünya dillerine çevrilmiş, oyunları İngiltere’de sahnelenme rekorları kırmış ve hatta Mary Westmacott takma adıyla yazdığı aşk romanları bile büyük ilgi görmüştür. Yaşadığı dönemde İngiltere’nin en büyük devlet nişanı dahil, sayısız ödül kazanan Agatha Christie, yaşarken efsaneye dönüşen yazarlardandı. 1976’da 86 yaşında vefat ettiğinde dünyada büyük üzüntüye neden olmuş, İngiltere’de oyunlarının sahnelendiği tüm tiyatrolar ışıklarını bir saat boyunca kapalı tutmuştur.

Hercule Poirot ve Miss Marple

Agatha Christie’nin hiç şüphesiz en ünlü iki karakteri Belçikalı dedektif Hercule Poirot ile İngiliz dedektif Jane Marple’dır.

Hercule Poirot okurların karşısına Christie’nin ilk kitabı, Türkçeye Ölüm Sessiz Geldi adıyla çevrilen The Mysterious Affair at Styles ile çıktı. Daha ilk romanından itibaren okurlar bu karakteri pek sevdi ve Christie de onu sonraki 33 romanında tekrar kullandı. Dedektif Poirot, düzen hassasiyeti ile öne çıkan karakterdir. Bıyıklarıyla gurur duyan, genç ve güzel kızlara düşkün, aşırı kibar ve müthiş sabırlı biridir. Karakter o kadar çok benimsenmiştir ki, yaratıcısı Agatha Christie bile onu hayatında iki defa gördüğünü iddia etmiştir. Ama ölmeden önceki yıl (1975) onu Curtain (Ve Perde İndi…) adlı son romanında öldürür. Ertesi gün dönemin en çok satan gazetelerinden birinde, New York Times’ta Dedektif Poirot’nun ölüm ilanı yer alır. Böylece ilk defa kurgusal bir karakterin ölüm ilanı basında haber degeri taşır.

Miss Jane Marple ise onun 12 romanında karşımıza çıkar. ilk defa Ölüm Çığlığı isimli kitapta katil kovalayan Miss Marple, küçük bir kasabada yaşayan sevimli, uyanık ve hiç evlenmemiş yaşlı bir kadındır. Olayları genelde kendi deneyimlerinden hareketle çözmeye çalışır; kendi yaşantısında karşılaştığı insanlara ve olaylara benzerlik kurarak sonuca varır. Bu sevimli yaşlı dedektif ise son olarak Uyuyan Ölüm adlı romanda yer almıştır.

Her iki karakter de sayısız kez sinema ve tiyatroda ünlü isimlerce canlandırılmıştır. 

Arka Kapak dergisi 23. sayı