İlker Aslan

Çağdaş sanat anlayışı, bundan belki bir asır önceki sanat anlayışına göre önemli ölçüde farklılaştı. Çağdaş sanat, liberal ekonomi politikaları, kapitalizmin sert dişlileri ve serbest piyasanın sunduğu “geniş” imkânlarla birlikte; alınıp satılabilen mallardan oluşan bir havuza dönüştü.

Bugün sanat; tıpkı ev, arsa biçimindeki gayrimenkuller gibi bir yatırım aracı. Örneğin özel müzecilik anlayışı, zenginlerin sanat malzemelerini kullanarak para kazanmasının yeni bir yolunu açtı. Çağdaş sanat anlayışı, artık klasikleşmiş eserleri de birer meta haline dönüştürdü ve üst sınıfa mensup zenginlerin katıldığı büyük müzayedelerde, o sanatsal malzemeye fiyatlar biçerek eserin maddi karşılığının aranmasına yol açtı. Julian Stallabrass, Sanat A.Ş.: Çağdaş Sanat ve Bienaller adlı eserinde, sanatın, işte bu değişen anlamını sorgulayıp tartışmaya açıyor.

Sanat A.Ş.
Julian Stallabrass
Çev. Esin Soğancılar
İletişim Yayınları

Sanatın[1] kitleler tarafından kullanımının çeşitliliği, onun pratik sahadaki yansımalarına da kuşkusuz etki eder. Sanat ürününün “sergilenebilir” olması, onun üzerinden para kazanılmasını da mümkün kılar. Günümüzde büyük sanat müzelerinin arkasında güçlü şirketler, üst sınıf mensubu aileler ve/ya bankalar bulunmaktadır.[2] Sermayeyi elinde tutan bu zengin sınıf mensupları, sanat ürününe yeni bir dolaşım sahası açar. Bu noktada sanat ürününe sahip olup olmamaları önemli değildir. Önemli olan o sergilenebilir sanat ürününü bir süreliğine de olsa ele geçirip, çeşitli sanat galerilerinde, o eserleri halka ulaştırabilmektir. Bu galeriler, şüphesiz ki ülkenin kültür hayatına belli bir katkıda bulunmaktadırlar ancak bu katkının bir adım ötesinde, temelde sanatın mantığına ters olan bir amaçla hareket ederler ki bu da para kazanmak ve sermayenin dolaşımını sağlayabilmektir. Yani, Julian Stallabrass’ın cümleleriyle, “sanat ekonomisi finans kapital ekonomisini yakından takip eder; finans kapital ekonomisindeki gelişmelerin etkileri çok kısa sürede sanat ekonomisinde hissedilir.”

 Sanat ve ticaret/ekonomi pratiklerinin yan yana işlemesi, bugün, sanata dair olan bakış açısını bir hayli değiştirdi. Sanatın tekrar tekrar üretiliyor olması, üretimin son halkası olan sanat izleyicisinin (kapitalist düzende buna “sanat tüketicisi” de denebilir) nerede durduğunu gösteriyor. Çağdaş sanat, ekonomik ve ticari hayattan bağımsız değildir. Stallabrass, “Serbest ticaret hacminin yetersizliğinin farkında olan şirketler ve devletler, sanatta araçsal talepler yaratarak ticaret hacmini arttırmaya çalıştıkça, sanatın neoliberalizmi tamamlayıcı niteliği de daha belirgin hale geli[r],” diyor. Yani artık sanat, “metaların en somutu olan parayla” eşdeğerdir ve sanatın anlamı hiç olmadığı kadar maddi bir temele oturmuş bir hâldedir. Bu yüzden de sanatın anlamı ve içeriğinin neyle doldurulduğu tartışması, bugün, hiç olmadığı kadar kaygan bir zeminde varlığını sürdürmektedir.

 

Dipnotlar

  1. Türkiye için Akbank Sanat, İş Sanat, Pera Müzesi gibi şirketler bunlara örnek olarak gösterilebilir.
  2. Sanat, buradaki anlamıyla, sadece alınıp satılabilir mallar olarak değil; alınıp satılabilir olmasının yanında bir de sergilenebilir mallar olarak düşünülmelidir.