Nida Dinçtürk   

Deccal’in Hatırı ile yolunu gözlemeye başladığımız Sevinç Kuşları serisinin ikinci kitabı Kısas, aşkı yine koynundan düşürmeyen yeni bir Sezgin Kaymaz romanı. Okuyucusunu bu kez daha acımasız bir kurgunun parmakları arasına sıkıştıran Kısas, kötülüğün en kötüsüne doğru bir yolculuk.      

                                              

Sezgin Kaymaz’ın ilk kitabını geçtiğimiz yıl yayınlayıp ağzımıza bir parmak bal çaldığı serisi Sevinç Kuşları’nın ikinci kitabı Kısas, eli böğründe kalmış okuyucusuyla buluştu. Eli böğründe, diyorum çünkü Deccal’in Hatırı’nda şahit olduğumuz akıldışı kurgunun ve ruhumuzu gövdemizden ayırıp ayırıp geri buluşturan karakterlerin ardından, kitabın kapağında ‘Sevinç Kuşları-1’ ibaresini gören okuyucuların aldıkları derin nefesten bir dal da ben çekmiştim. Ve haliyle geleceğini bildiğimiz yolcuyu beklerken zaman pek nazlı geçmişti. Çektiğimiz naza değdiğine ise bizi tam da bıraktığımız yerde karşılayan Deccal, Hayri, İrfan, Celil, Veysel, Naim derken tüm GMK 133 nüfusu ile kucaklaştığımızda ikna olduk.

Fakat bu kez önemsemenizi tavsiye ettiğim bir uyarım var… Sezgin Kaymaz’ı okurken araya sıkışan diyaloglarla kendimizi tutamayıp uluorta kıkırdamaya, çekeceğimiz soluğu tutmaya ya da gözlerimizi belertmeye alışkınız ama bu sefer tüm bunlara ek olarak, boyun damarlarınız boyunca ilerleyen öfkeyle karışacaksınız öyküye. Çünkü (onun konulmuş böyle bir hedefi olmasa da) yazarın bu seferki dersi, şimdiye dek verdiklerinden daha büyük. Deccal’in Hatırı için ‘aşkın her türlüsü’ demiştik. Kısas ise ruhsal bir muhasebe demek gerek. Belki de ciddi bir dayanıklılık testi… Görüp, duyup, okuyup hiç olmamış gibi davranmayı tercih ettiğimiz vahşetin, yerin altında uyuduğunu sandığımız ama tam da sırtımızı döndüğümüz duvarların ardındaki iblislerin çekmediğimiz çilesi. Sezgin Kaymaz, okuyucusunu kendi ruhunun kıvrımları arasında bir yolculuğa çıkartıyor Kısas’ta. En iyi, en güzel ve en vicdanlıdan; en kötü, en acımasız ve en diptekine doğru… Kendi vicdanımızın kaçıp saklandığı yeri buluyor, dört bir yanına aynalar koyup kenara çekiliyor.

Kötülüğün en kötüsü
Yine ölümün kıyısında dolaşan ama mucizelerden de yakasını silkemediği için iyiliği asla Azrail’e kaptırmadığı bu kitabında da aşkın hatırını kıramıyor Kaymaz. Deccal’in Hatırı kadar dokunaklı olmasa da kendini hiç unutturmadan, daha çok ‘vefa’nın koluna takılıp geliveriyor aşk. Biz, Deccal’in Hatırı’nda bir bebeğin anne karnında şişlenip tüm arazlarına rağmen yaşama tutunma mücadelesine şaşıp, bir deccalin kötülüğüne hayran olur ve aşkla teselli bulurken; Kısas’ta kötülüğün en kötüsü ile soluksuz kalıyor, 5 ‘sokak kedisi’nin peşinde ‘vefa’nın gerçek anlamına vâkıf oluyoruz. Kaymaz, asıl insanlığın, insanlığın bittiği yerde başladığı gerçeği ile yüzleştiriyor bizi. Bir noktada, “Hiçbiriniz düşündüğünüz kadar ‘iyi’ değilsiniz, o kadar ‘iyi’ olabilmeniz için gerektiği kadar dibi görmediniz” diyor. İşin acısı, bize belki de dibe hiç gözlerimizi yummadan bakabilecek cürette olmadığımızı fark ettiriyor.

İyilikten mürekkep bir deliler evi: GMK 133
Tanıdık hikaye, tanıdık karakterler, alışık olduğumuzdan sert bir akış derken olaylar yine akıl almaz bir şekilde kontrolden çıkıyor ve ‘tamam, tren raydan ayrıldı, şimdi devriliyor’ derken yine Deccal’in gören ama bakmayan bakışlarıyla, dokunan ama hissettirmeyen temaslarıyla düğümler yeniden çözülüveriyor. Hikâyeye yeni dâhil olan her bir karakter ise ya yeni bir düğümün ismi ya da yeni bir çözümün adresi oluyor. Hatırları uğruna satırlar hatmettiğimiz GMK 133 ahalisi ise bu sırada hem hacmen hem de manen genişledikçe genişliyor. Akıllı ile delinin, kadın ile erkeğin birbirine karıştığı ama zaten sıfatların kıymetini yitirdiği, safi ‘iyilik’ten mürekkep bir ‘deliler evi’ olan GMK 133! Tüm akıl melekelerimizi Tandoğan’a açılan kapısında bırakıp bir yerinden kaynaşmak istediğimiz, herkesin herkesi olduğu gibi kabullendiği, florasan renginde, bir tavan boyunda bir ütopya… Bu kez neredeyse Gül Bahçe İş Takip’in konumunu alıp ahalinin buluşma, meselelerin çözülme noktası olurken iyiden iyiye müşküllerin sorgusuz sualsiz sığınağına dönüşüyor.

Her kitabında kendine bir üstadı rehber seçmeyi düstur edinmiş olan Sezgin Kaymaz, bu kez arada başka ustalara da yer vermekle beraber, çoğunlukla Gülten Akın’ın kelimelerini pusula ediyor. Her bölümü bir alıntı selamı ile açan yazar, artık bizim de neye susup neye ses çıkartacağımızı kavramış olabileceğimize inanarak; sona Mevlana’dan alıntıladığı, tek kelimelik, sarih bir tembihle varıyor. Sevinç Kuşları serisinin bir önceki kitabı kadar soluksuz okunan Kısas, Sezgin Kaymaz okuyucusunu yine eli böğründe, yeni bir hikâyenin iştahıyla bırakıyor.

Bu ürüne babil.com‘dan ulaşabilirsiniz.

Kısas  – Sezgin Kaymaz
İletişim Yayınları