Volkan Alıcı

Şiirimize yaptığı katkıların tartışılmaz önemi bir yana, şiirle uzaktan yakından ilgilenen herkeste ayrı bir yeri var Orhan Veli’nin. Hepimizin çocukluğu, ilk gençliği, dahası gençliğidir başta Orhan Veli. Biz de genç şairlere; Baha Çıtakoğlu, Barış Yıldırım, Didem Gülçin Erdem ve Sinan Özdemir’e sorduk. Onlar da yanıtladı.

 

baha-citakoglu

Orhan Veli’den taşıdığım çocukluk
Baha Çıtakoğlu
Nisan doğumludur Orhan Veli. Benim de içine doğduğum iklimin çocuğudur o. Ortaokul ikinci sınıfta, okulların kapanmasına yakın, yine derslerden çok ‘teneffüs’leri özlediğimiz zamanlardı, Garip kitabıyla tanışmam. Bizim gibi, ders kitabı dışında bir kitaba harcanan paranın çöpe atılmış sayıldığı yoksul evlerin ‘sanat’ adına tek kitabı, Türkçe/Edebiyat kitabıdır. Zorlama dörtlüklerin, hece ve aruz belletmelerinin arasına sıkışmış, ‘Çağdaş Türk Şiiri’ ünitesinin, bizim dilimize yakın tek örneğidir Orhan Veli. Bu özelliğiyle, yalnızca sınavda çıkar diye değil, yaşamda da karşımıza ne güzellikler çıkartır diye peşine düştüğümüz ilk şairdir o. Zonguldak’ta, Cumhuriyet Ortaokulu’nun toprak avlusunda yürüye yürüye okuduğumuzu anımsıyorum. Ders çıkışları, okulun az yukarısında, taşlarla kapatılmış bir kuyunun başında buluşuyorduk, bizim ‘gizli yerimiz’de. Kuyunun çukuruna arkadaşlarla ayaklarımızı sarkıtıp Orhan Veli’den şiirler okuyorduk. Okulun baskısından uzak, evden habersiz. Kendimizi büyütürken Orhan Veli yanımızdaymış, şimdi anlıyorum. Birde Fadime adında bir arkadaşımız vardı. Küçük suratlı, esmer, saçları iki örgü, ince dudaklı, dudaklarının rengi neredeyse teninin esmerliğinde, hasta, minicik bir kız. Ben ona Orhan Veli’den şiir okuyunca iyileşirdi. Şiirden mi iyileşirdi bilmiyorum.

Şiire hevesli pek çok çocuk gibi şairlik yolculuğumun ilk kapılarını aralatan da Orhan Velidir. İlk şiirlerimi ne yapsam Orhan Veli etkisinden kurtaramamışımdır. Bunda onun şiirindeki yalınlığın etkisi büyüktü. Eski edebiyatın kuralcı yapılarını yıkan ilk şair olarak tanıttılar bize Orhan Veli’yi. Oysa Orhan Veli’den önce Nâzım Hikmet’le başlar bu kırılma. Bunu çok sonra öğrendik. Kimileri Orhan Veli’yi şiiri ayağa düşürmekle, basite almakla suçladı. Kimileri -hele Nâzım yasaklıyken- Orhan Veli yıldızının parlatılmaya çalışılmasını planlı bir etkinlik olarak gördü. Bu söylem, Orhan Veli’yi “düzenin şairi” olarak nitelemek için yetti. Haksızdı bu eleştiriler. Her ikisi de şiirimizin yolunu açtılar. Ben bu yüzden Orhan Veli’yle Nâzım Hikmet’i ayırmam birbirinden. Bende, benim şiirimde etkileri büyüktür. Ayrıca Orhan Veli, kimi şair arkadaşları gibi İkinci Yeni denen şiirin ‘anlamsızlık’ sarmalına hiç kapılmamıştır. Bu yüzden de pek severim onu.

 

baris-yildirim

Bir İstanbul köprüsü olarak Orhan Veli
Barış Yıldırım
Orhan Veli, bize şairin işlevi ve şiirin matematiğiyle ilgili bir şey söyler: Şair, dilde dolaşıma giren kelimeler, imgeler, dizeler ve şiirler üretir; şairliğin ölçütü bir anlamda konuşulan kolektif dile katkı sağlamak; onun içinde kendisine bir yer açmaktır. “Süleyman Efendi’nin Nasırı”nı bir şiir dizesinden çıkarıp bir gerçek(çi)lik sorunu haline getiren ve şiirlerini veya dizelerini dilden dile dolaştıran şairlik başarısı da budur Orhan Veli’nin.

İkinci olarak Orhan Veli, kendisini önceleyen dönemin “klasist”, “idealist”, “dava adamı” şairlik ve sanat anlayışlarını, büyük anlatılarını ve ciddiyetini, ağırbaşlılığını bir yana bırakarak, sıradan insanın sıradan dertlerini şiirin meselesi haline getirir ve ölçünün yerine şairi koyar. Bu, Cumhuriyet’in kuruluş sürecine de Aydınlanma idealine de uygun düşen toplumsal dönüşümün bir yansıması olarak da değerlendirilebilir. Bir anlamda Orhan Veli, döneminin karşı-şairidir. Sivillik, bu karşı olma ve kendinden ibaret olabilme hakkıdır.

Üçüncü olarak Orhan Veli, neşe şairidir. Benzerini başka hiçbir şairde göremeyeceğimiz kadar gölgesiz bir neşeyle konuşur. Bu, onun şiir ve dizelerinin dilden dile dolaşabilmesinin de sırrıdır. Orhan Veli, bu neşesiyle döneminin toplumuyla konuşur. Ve bugün Orhan Veli, en çok bu kayıp neşesidir. Cumhuriyetle birlikte bu neşe de, çok değil Orhan Veli’nin ölümünün üzerinden 10 yıl geçmeden yazılan Galata Kantosu’yla, uçup gitmiştir.

Bir iddia değil ancak bir teşhis koyma çabası anlamında konuşacak olursam: Kitabımda yer alan ve kendini onaylayışını “gariplik” değil ama “acayiplik” üzerinden yürüten “şêy’r” meselesi de varlığını doğrudan ve bilinçli şekilde Orhan Veli şiiriyle kurulan bu modern özne-şair sorunundan alır. Orhan Veli’nin başlattığı nasır devrimi, şiirden “yüce” idealleri kovmuş ve onun yerine şairi koymuş ve şair de basit, yaşayan insanla özdeşleştirilmişti; Edip Cansever’in “Masa da Masaymış Ha” şiiri bu insanın sadece şiirden değil yaşamdan da silinişini anlatmıştı. Benim Şêyr’im de, en azından fikir olarak, bir kendine karşı olma geleneğini sürdürerek, tam bu eşikte belirir: Özne ve şairden sonra şiirin de siliniş riskinde; nasır devriminin kendini tekrardan mütevellit sürekli çöküş riskinde, karşı-şiirden yaratıcı şiire geçme arzusunda.

 

didem-gulcin-erdem

Orhan Veli’nin şiiri, koca bir ‘Hayır!’
Didem Gülçin Erdem
Bazı şairlerle ilgili politize olma hâlinden söz etmek için, bu hâlin, söz konusu şairlerin hayat pratiklerinde eylemsel karşılıklarını aramaya gerek yoktur. Şiirlerinde sınıf odaklı bir kavganın izlerinin peşine düşmeye de… Bazı şairlere ikna olmak için şiirlerinin, sözlerinin nelere kalkıştığına bakmak yeterli olacaktır. Bu sebeple Orhan Veli şiiri iri ve devrimci bir şiirdir. Süregelene, buyurgan olana yüz vermemiş; bir itiraz hâlinde yazmıştır şiirini. Varlığı koca bir ‘hayır’ dır bu nedenle.

Devinime, dönüşüme güçlü bir methiyedir Orhan Veli şiiri. Geleneksel olanın boyunduruğunda yıllar yılı değmeyen, dokunmayan, varmayan bir şiirin karşısına sokağa inen, nefes alan bir şiiri koymuştur şair. Geleneksel olanın burun kıvırdığı öznenin şiirini yazmış, onun küçümsenen, şiirde yer verilmeyen, şiirselliğe gölge düşüreceği iddiasında olunan dertlerini mesele edinmiştir. Bir adım uzağa gitmeden, sokağın ortasında demiştir diyeceğini. Bu büyük bir olanağın habercisidir sonrası için de. Orhan Veli Kanık’ın, Türkiye şiirinin büyük emekçilerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır bu bahiste. Cümle eleştiriler karşısında Orhan Veli, başka türlüsünün mümkün olduğu iddiasından vazgeçmemiştir. Henüz bu iddianın kendisi ve radikalliği dahi Orhan Veli’nin Türkiye şiiri toplamında kapladığı yerin genişliğine işaret etmek için yeterlidir.

Orhan Veli, şiiri yalnızca bellek muhafazası olarak görmeyen, şiirin sınırlarının vezin ve kafiye tarafından tayin edilmesine itiraz eden bir şairdir. Şiiri, hayatını sürdürmek için çalışmaya gereksinim duymayan bir zümrenin dolayısıyla da muktedirlerin boyunduruğundan kurtarıp sözü gerçek sahiplerine, halka, kendi dilleriyle teslim etmiştir. Çoğaltmış, sözcükler aracılığıyla sonsuzun ağırlanabileceğine ikna etmiştir. Varlığı, bir büyük itiraza karşılık gelir bu sebeple. İyi ki yazmış, şiiri erk alanının dışına çıkarmış ve taşmasına ön ayak olmuştur.

 

Orhan Veli: Sıçrama şairi
Sinan Özdemir
Sıçrama şairlerindendir Orhan Veli. Bir eşiği neredeyse tek başına aşmıştır. Toplamla hesaplaşıp gelmiştir bulunduğu yere. Fakat bulunduğu yer aynı zamanda aşamadığı sınır da olmuştur ona. Başkalığı öyle sevilmiştir ki yazdığı dönemde, kendi şiirine kurduğu tuzak etki alanına giren diğer şairler için de hendek oluvermiştir. Çünkü kolay taklit edilebilir bir edası vardır Veli’nin. Bu durum kendisinin de itirafıdır. Kısa ömrü bize bir sonraki Orhan Veli’yi okuma şansını tanımamıştır. Bugünün şiirine etkisinden söz etmek ise etkinin geniş anlamıyla düşünüldüğünde pek mümkün değildir.

Okuduğum ilk şairdi Orhan Veli. İnsanın mimiğine dokunan, ben diyen tavrıyla dikkat çeken bir şiirdi bu. Sonra sonra farkına vardım ki şiirimizde ben’inden yola çıkan ilk modernlerdendi o. Konuşmak, anlatmak isteyen bir ben’di bu. Formülsüzdü bu yüzden. Bu yanıyla dönülüp yeniden bakılması gereken şairlerden biri de Orhan Veli’dir bana kalırsa. Bilinçli ya da bilinçsiz aslında böyle bir bakışın göz ucuyla da olsa atıldığı kanaatindeyim. Orhan Veli’nin pervasızlığı daha çok düşünsel bir arka plan olarak kaldı. Bugünün şiirinde okuduğum bazı şairler ise enikonu konuşuyor, Veli ile anılagelen gündelik dili kendi metin dilleriyle çarpıştırarak yepyeni bir şiir kuruyorlar ayrı ayrı. Biçimin ve konu edilenin alanını olabildiğince genişletiyorlar. Hatta aşırılıklarıyla ucu açık bir yola girdiklerini düşünüyorum ben. Bunun bir katkı mı yoksa bağdaştırma mı olduğunu ise pek kestiremiyorum. Bu gençlerden biri miyim değil miyim, ona da başkaları karar verecektir.